Kaçkar Dağları.. Ağustos sonu.. Bir derenin kenarındaki çiçeklerle derenin kıvrımının oluşturduğu kompozisyonu fotoğraflamak için didinirken eşim birden heyecanla “Ayı var karşıda ayı var” diye bağırmaya başladı.
Gösterdiği yer benim fotoğraf çekmek için baktığım yöndeydi ama ben hiçbir şey göremiyordum. Eşim Daha iki gün önce dört yaban keçisi görmüştü. Hem de bizim baktığımız ve hiçbir şey göremediğimiz yönde Bu kerz yine o gördü ama ben yine göremiyordum. Fotoğraf makinesine 300 mm objektifimi takarken bir taraftan da derenin karşısında bulunan ayıyı görmeye çalışıyordum. Bu dağlarda tam 18 yıldır dolaşıyorum, Bir kaç kez karşılaşmama rağmen iyi bir ayı fotoğrafı çekememiştim. Bu nedenle Heyecanla sordum.
- Hani nerede ? Ben hiçbir şey göremiyorum.
- Nasıl göremezsin bak tam karşıda. Olamaz böyle bir şey.
- Ne oldu yine
- Yavrusu da var. Hayır hayır yavruları var. Tam üç tane.
Dikkatli bakınca ormanın içindeki küçük bir açıklıkta bir ayı ve üç yavrusunu ben de görmeyi başardım sonunda. Aramızda 50-60 metre kadar bir mesafe vardı. Çıkardığımız sesleri duyan anne ayı biraz huzursuz olmuştu. Bir an bize döndü ve 15-20 saniye kadar baktı. Sonra geriye dönerek yavaş yavaş yoluna devam etti. Üç yavru ise yaramazlıklar yaparak annenin peşinden gidiyordu. En gerideki yavru ikide bir dönerek bize bakıyor, sonra tekrar hoplaya zıplaya annesinin yanına gidiyordu. Muhteşem bir aile tablosu vardı karşımızda. Bu gösteri yaklaşık 3 dakika kadar sürdü. Anne ayı yavrularını alarak tekrar ormana döndü. Bu arada o muhteşem anın büyüsünden kurtularak birkaç fotoğraf çekmeyi başarmıştım.
Bu büyülü an sona erdikten sonra nedenini anlayamadığım bir şekilde huzursuz oldum. Ayı ve ailesi hakkında kaygılanmaya başlamıştım. Ya bizim yerimizde elinde uzun namlulu av tüfeği (!) olan bir avcıyla karşılaşsaydılar sonları ne olurdu acaba. Avcı da bizim gibi sevgi ve hayranlıkla bakar mıydı bu şirin aileye. Yoksa tek derdi yavrularının karnını doyurmak olan anneyi hedef mi alırdı ? Yaşam alanlarını hızla daralttığımız sırf yiyecek bulmak için Artvin , Erzurum ve Rize dağlarında mekik dokuyan ve bir günde kilometrelerce yol kat eden bu hayvanların daha ne kadar direnecekler, merak ediyorum. Bu dağlarda yaşayan sadece tüm hayvanlar için çok parlak bir gelecek gözükmüyor maalesef. Yapılan çevre projeleri de bol maaşla danışman olarak çalışan insanların kendini tatmin etmesinden öteye gidemiyor ne yazık ki. Umarım onları korumayı başarırız da gelecek nesiller de görebilir bu sevimli hayvanları.
Geçen gün bir ileti aldım. İnanmayacaksınız ama bir ayıdan geliyordu. Hiçbir satırına bile dokunmadan aynen aktarıyorum.
Projede uzman olarak görev yapanlar aldıkları avroları köylülere verseler adamlar bizim için özel bal üretimi bile yaparlar. Kovanları elektro şokla koruma önerisi getiren sevgili uzman kardeşim biz ne yapalım söyler misiniz acaba ? Aç mı kalalım, üremeyelim mi ? Bu haberi alır almaz koskoca milli parkta yaşayan bir avuç Ayı Gürcistan’a gitme kararı aldık ama gel gör ki orada da Osetya meselesi çıktı.
Bakın benden söylemesi. Elektrik de koysanız bomba da koysanız ben o balı yerin. En azından hakkım olan kadarını yerim. Bundan önce koydukları engelleri nasıl aşmayı başardıysam bunu da aşarım. Çünkü başka çarem yok. Çocuklarımı ve kendi karnımı doyurmak zorundayım. Bu bölgede sizden çok önceleri biz vardık. Ama siz gelip yerleştikten sonra her geçen gün yaşam alanlarımızı daraltınız. . Bizim olanı bizden acımasızca çaldınız Yetmiyormuş gibi sürekli acımasızca katlettiniz bizi. Sevgili uzman kardeşim (Umarım kardeşim diye hitap ettiğim için kızmıyorsundur. Hani ben ayıyım ya ) sizin çocuklarınız aç kalsa siz ne yapardınız. Anladığım kadarıyla çocuklarınızın karnını doyurmak adına Doğa Koruma Projeleri yapıp benim çocuklarımın karnını doyurmasını engellemeye çalışıyorsunuz.
Arsızca dağlarımızı, ormanlarımız işgal ederek biz ayıların, kurtların, çakalların, vaşakların, ve dağların süsü olan keçilerin yaşam alanlarını kısıtladıkça kısıtladınız. Buradaki ayıların neredeyse tümünün ot obur olduğunu ve armut, kiraz, elma, karayemiş gibi meyvelerle beslendiğini herkes bilir. Ne yazık ki bu meyve ağaçlarını da çitlerle çevirerek onlara ulaşmamızı engellemeye çalıştınız. Yaban yaşamda arıların yaptığı ballar en büyük Besin kaynağımızdı. Arsızca gelip onlarda da sahip çıktınız. Şimdi de utanmadan bizleri hırsızlıkla suçlayarak önlem almaya çalışıyorsunuz.
Bu projeyi size verenlerin bu elektro şok olayından haberi var mı acaba. Hiç sanmıyorum. Yaban yaşamı korumak için aldığınız projelerle yaban hayatı yok etmeye çalıştığınızın farkında mısınız. Szilere destek veren TEMA vakfının şimdiki onursal başkanı Nihat GÖKYİĞİT’in bizleri aç bırakma çabanızdan haberi var mı acaba. Sevgili uzman kardeşim (Ne olur kardeşim dediğim için darılma), bu elektro şok için bir sürü bilimsel gerekçe sürerek haklılığınız da kanıtlayabilirsiniz ama bu benim ve yavrularımın açlıktan ölmesi gerçeğini değiştiremez.
Bu önlemi alırken geçen yıl kaç kovanın bizler tarafından tahrip edildiğini, bunun zararının ne olduğunu, bu zararın projeye ne kadar yük getirdiğini hiç araştırdınız mı?
Sadece keyif için bölgede geçen yıl kaç ayı öldürüldüğünü hiç araştırdınız mı?
Ya da geçen yıl dağlarda açlıktan ölen ayı yavrularını….. !!!
Uğradığımız katliam nedeniyle sayımız her geçen yıl hızla azalıyor. Bu son doğa koruma (!) uygulamasıyla yaşamımız daha da zorlaşacak. Elektro şok sadece kovanlara değil, yoncalıklara, mısır ve fasulye tarlalarına da uygulanacak. Bu şoku yiyen minicik yavrularımın yaşayacağı travmayı düşünebiliyor musunuz ?
Sevgili uzman kardeşim, umarım travmanın sadece insanlara haz bir şey olmadığını biliyorsundur.
Bizlerin yaşaması için gerekli tedbirleri alırsanız eğer biz be diye köylerin içine kadar girip, yaşamımızı riske atıp bal çalmaya kalkışalım. Bu zamanı yavrularımla oynayıp zaman geçirmeye ayırırım . İki yıl önce dünyaya getirdiğim ve geçen yıl yaşatmayı başardığım üç yavrumu bu yıl yaşatabilecek miyim bilemiyorum?
Üçü de bu yıl açlıktan ölümle karşı karşıyalar.
Sizin, orada yaşayan insanlardan önce bizlerin nasıl korunacağı ile ilgili projeler kafa patlatmanız lazım. İnsan bir yolunu bulup yaşamını sürdürmeyi başarıyor. Besin kaynağı iyice tüketilen ve var olanlara da yaklaşması engellenen bizler artık kendimizi koruyacak durumda değiliz. Bir armut ağacından tek bir armut koparmak uğruna, yaşamı bir namludan çıkan kurşunla yok edilen o kadar çok ayı var ki bu dağlarda.
Siz doğa koruma uzmanlarının bizleri korumak için proje üretmesi gerekiyor. Peki nasıl koruyacaksınız bizleri aç bırakarak mı?
Sizlere bir önerim var. Çoluk çocuk gelin Kaçkarlara ve çok değil iki gün aç susuz dolaşın. Çocuklarınızı o iç parçalatan haykırışlarına nasıl dayanacaksınız acaba?
Biz artık dayanamıyoruz. Yavrularımız açlıktan ölüyor.