27 Nisan 2009

Ailece ilk doğa yürüyüşümüz

Bir yerden başlamak gerekiyordu. Bu pazar ani bir kararla bir orman yürüyüşü yapmaya karar verdik

Ailece ilk doğa yürüyüşümüzü yapmayı başardık. Uzun süredir planlıyordum ama havalar bir türlü izin vermiyordu.. Daha önce birkaç deneme yapmadım değil ama tümü birkaç dakika sonra sona ermişti. Bazen hava çok kötüydü bazen de bizimkiler nazlanmıştı. İlk kez uzun bir yürüyüş yapacaktık ve biraz heyecanlıydım.
Acaba ailenin yeni fertleri bir orman yürüyüşüne nasıl bakacaklardı ? Uyum sağlayabilecekler miydi ?
Bunu anlamanın tek yolu yapmaktı. Hani özenenlere hep derim ya:  “Özenen değil özenilen olun. Bir şeyi istiyorsanız hemen yapın ki o işi yapıp yapamayacacağınızı öğrenin.”

Ahkam kesmek kolaymış vallahi. ‘Buyur bakalım Yıldırım Bey. Aileye katılan ikizlere de söyle bakalım bu sözleri. Hadi yap da görelim’ türünden cümleleri bu aralar çok sık duymaya başlamıştım. Bir yerden başlamak gerekiyordu. Bu pazar ani bir kararla bir orman yürüyüşü yapmaya karar verdik. Çocuklara da sormadık değil. Onlar da onayladılar. Zaten “Atta” diyince hemen kapıya yöneliyorlar. Bu da onay olmuş oluyor.

Arabayı Rumeli Feneri yolunun üzerinde park ederek ormana daldık. On dört aylık canavarlar Aral ile Asya ilk kez doğayla bu kadar içli dışlı olacaklardı. Çok fazla kullanılmayan bir orman yolu çıktı karşımıza. Çocuklar kısa süre içinde kucaklarımızdan inmek istediler. Bizim de canımıza minnet. Aral hemen çiçeklere saldırdı.
“Oğlum etme çiçek yerinde güzeldir, doğayı nasıl bulduysak öyle bırakmalıyız” diyene kadar eline birkaç papatya almıştı bile. Asya önce etrafına baktı, sonra “A aaaa aaa aa aa” diye şaşkınlık şarkıları söylemeye başladı. Bu şaşkınlık belirtisi onun ortamı benimsediğini gösteriyordu. Şaşkınlığı geçince bir şarkı mırıldanarak sallana sallana yürümeye başladı. Ne zaman aldıysa elinde de bir kozalak vardı. Aral ise çiçek toplamak için elimden kurtulmaya çalışıyordu. Biraz önce kopardığı papatyaları öteki elinde sıkı sıkı tutuyordu. Bu şekilde 45 dakikada yaklaşık 100 metre kadar yürümeyi başardık. İkizler böyle bir ortamda ilk kez bağımsız hareket ediyorlardı. Hallerinden hiç de şikayetçi değillerdi. Ancak geniş bir düzlüğe vardığımzda Aral bacaklarıma sarılarak işareti verdi. “Yeter bu kadar artık beni kucağında taşı” işaretini aldık ve çocukları bu kez omuzlarımızda taşımaya başladık. Artık kucakta taşınacak kadar küçük ve de hafif değiller.
Yaklaşık 15 daika kadar daha yürüdük ve ilk molamızı verdık. Açık havada yoğurt yeme fikri iyiydi de yanımıza üzerinde oturmak için hiçbir şey almamıştık. Ne bilelim ikizlerin 100 metre sonra su koyvereceğini. Bu güne kadar hiç şahit olmadığımız bir iştahla silip süpürdüler yoğurtlarını. Evde, yoğurt yedirmek için kaç takla attığımızı tahmin edemezsiniz. Beslenmeden sonra tekrar yürümeye başladılar.

Doğa yürüyüşlerinde insanlar tek sıra halinde yürür. Biz de öyleydik. Ben Aral’ın, eşim de Asya’nın arkasında iki ellerimiz açık vaziyette, kambur pozisyonunda yürüyorduk, düşerlerse tutalım diye. Sonra baktık olmayacak vazgeçtik. Birkaç kere kıçlarının üzerine oturdular ama hemen kalkarak yollarına devam ettiler. Hava serinlemeye başlayınca geri dönmeye karar verdik. Artık yürüyüş bitmiş çocukları geriye taşıma işlemi başlamıştı. Tam iki saate yürüdüğümüz yoldan dönüşümüz sadece on beş dakika sürmüştü..
Araba koltuklarına bağlarken Aralın elindeki iki papatyayı da mideye indirmiş olduğunu görmek bizi hiç şaşırtmadı. Ne bulsa önce tadına bakmaya çalışıyor. Elinde uslu uslu tuttuğu ve hayranlıkla baktığı çiçekleri yiyeceğini nereden bilebilirdik ki. Meğer bakışların ardında çiçekleri yeme planı yatıyormuş. Bir de gülerek papatyaların sapını atmamız için bize uzatmaz mı ?
Havalar düzelmeye başladı. Ormanlar, kırlar çiçek tarlalarına dönüştü. Evde miskin miskin oturarak televizyon izleme dönemleri bitti artık. Kalkın yerinizden, alın çocukları ve vurun kendiniz bahar renkleriyle bezenmiş kırlara. Kendiniz için değilse bile onlar için yapın bunu. Biz çok değil toplam 250-300 metre yol yürüdük. Çok uzun bir mesafe değil belki ama onlarla birlikte ormanda tam iki saaat geçirmenin keyfini hiç bir şeye değişmem.
Haftaya da bir aksilik olmazsa İznik’ e gidiyoruz. Çocuklara müjdeyi “yine atta gideceğiz” diye verdik.

Yazarın Diğer Yazıları

Su için yürüyoruz

Amerika’da 2014 yılında yapılan bir çalışmada dünyadaki tatlı su miktarının tüm suların sadece yüzde 2.5’u olduğunu söylüyor

Bir kanyon, Bir adam…….

Elini ilk sıktığımda bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. O gün Arapkir yaylalarında çamurla, yağmurla boğuşmuştuk.

Arapkir yaylalarında bir gün

Hava bir kapıyor bir açıyor. Kapadığında bardaktan değil kovadan boşalırcasına yağıyor yağmur

"
"