İlk fikir babası Gürbüz Orun isimli bir mimar. İşi yaklaşık on yıl, 1995-2006’ya kadar, başından sonuna kadar kovalayan eski plancılardan, iktisatçı Oktay Varlıer. Projeyi yapan, inşaat ihalesi aşamasına kadar götüren de Alarko firması.
Kıbrıs’a Anamur’dan su götürme projesi hafta sonunda yine vazgeçilmez biçimde haber kanallarının eşsiz canlı yayın desteği ile AKP şaheserleri dizisinin son halkası olarak kayıtlara geçiyor. Töreni izlediğinizde, sanırsınız ki, proje baştan sona AKP ürünü. Tıpkı, Marmaray projesindeki aldatmaca gibi, sanki bir AKP imalatı. Oysa, …
90’ların ilk yarısında Gürbüz Orun Anamur’dan Kıbrıs’a su götürmek fikrini geliyor, Alarko’ya anlatıyor. Fikir üzerinde günlerce çalışıldıktan sonra, Alarko’daki iktisatçılardan Oktay Varlıer projeyi üstleniyor. Demirel, Çiller, Ecevit, Mesut Yılmaz, iktidarda kim varsa, hatta Refahyol koalisyonunda Devlet Bakanı olan Abdullah Gül dahil, proje dönemin iktidar sahiplerine anlatılıyor. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a özel brifing veriliyor.
Türkiye’den KKTC’ye su, aynı zamanda siyasal ve nazik bir konu. Ecevit Başbakan, 1999’da gizli bir kararname çıkartıyor, su projesine onay veren resmi belge. Daha sonra atılan adımların kaynağı CHP-MHP-ANAP koalisyonunun damgasını taşıyan o gizli kararname. O kararnameye gelinceye kadar, projeye kimi inanıyor, kimi “hadi canım sen de” diyor, bunlar devletin koca koca kurumları. Ne var ki, kararname herkesi kabul noktasına getiriyor. Ayrıca, teknik fiili testlerle itirazlar ortadan kalkıyor.
İş projenin uygulama aşamasına geldiğinde, iktidarda artık AKP var. Projeyi hazırlayan ve suyu borularla fiilen KKTC’ye taşıyacak, inşaatı yapacak olan şirket Alarko.
Yıl 2006, şirket Alarko, ancak huzurlarınızda AKP, hiç kaçmaz, ihale açıyor. İhaleye Alarko girmiyor, şirketlerden biri kazanıyor ve üç gün önce yaklaşık yirmi yıl süren serüven, Anamur’dan Kıbrıs’a su taşıma projesi hayata geçiyor.
Törene bakıyorum, yıllarca emek vermiş ne kimse var, ne de nezaketen onların adını anan. Varsa yoksa, “biz yaptık” gürültüsü. Evet, sen bitirdin, çok da iyi oldu, ama arkasında yirmi yıllık emek ve onca ter dökmüş insanlar var. O sessiz kahramanlar töreni sevinçle izliyor, hüzünle karışık.
Ne vizesi, ne faslı, köşe kapmaca oyunu
“Hukuk devletinde, basın özgürlüğünde, insan haklarında Türkiye’nin büyük açıkları var. AB tam üyeliği için masaya oturmak bu koşullarda mümkün değil”.
Tamam, bunu biliyoruz, bilmediğimiz asıl can alıcı nokta hemen ardından geliyor, bizimkilerin açıklamasının tam tersi:
“Zaten Merkel’in İstanbul’daki görüşmelerinde de, tam üyelik masaya hiçbir zaman gelmedi”.
Alman Başbakanı Merkel’in İstanbul ziyareti sonrasında bazı Alman yetkililerle konuşuyorum. Çizdikleri resim bizimkilerin anlattıklarına pek benzemiyor. Gerçi, Merkel elinden geldiği kadar cömert davranma eğiliminde. Hatta, AB’nin mülteciler karşılığında Türkiye’ye vermeyi düşündüğü üç milyar Avro’yu “daha da arttırabiliriz” havasında. Gerekçesi ise, Türkiye adına yüz karası:
“Türkiye ile görüşmezsek, AB’ye mülteci akınını durduramayız. Türkiye’ye para vererek, mültecilerin AB ülkelerine gelmelerinin cazibesini azaltmalıyız. Bu destek AB kapılarının Türkiye’ye yeniden açılması anlamına asla gelmez.”
Resmi açıklamalara bakınca, tam üyelik yolunda bazı fasılların açılacağı söyleniyor. Hatta, Merkel bile bunu dile getiriyor. Oysa, Merkel bizimkilerle köşe kapmaca oynuyor. Erdoğan ve Davutoğlu da buna inanmış görünüyor.
Davutoğlu yine acele “Alice Harikalar Diyarında”, ona göre, gelecek yıl vize kolaylığı, açılacak fasıllar, çalsın sazlar, oynasın kızlar, AB-Türkiye arasında buzlar eriyor. Ah Davutoğlu, vah Davutoğlu, içerde belki birileri buna kanar, ancak elin oğlu çok kararlı.
Demokratik rejim bu ölçüde rayından çıkmış ise, ne vize kolaylığı, ne yeniden masaya oturmak. Vizede kolaylık sağlanmış gibi olacak, fasıl da açılmış gibi yapılacak.
Ya Tayyip Erdoğan’a Batı’nın bakışı, Merkel’in ziyaretiyle değişiyor mu? Onu da değişmiş gibi yapıyorlar. Mültecileri Türkiye’de tutabilmek uğruna, ona da şirin davranmaya çalışıyorlar. Yoksa, kimse yüzünü bile görmek istemiyor. Yeter ki, mülteciler sende kalsın, sen ne sevimli adamsın.