41 yıl birbirinden ayrı yaşayan Almanlar o akşam sevinç ve heyecan dalgasıyla birbirleriyle kucaklaşıyor. Batı’da demokrasi, Doğu’da sosyalizm aldatmacası altında, zalim ve köhnemiş Stalinist diktatoryasının son artıkları.
1961’de örülen, 46 kilometre uzunluğundaki “Duvar” Berlin’i ortasından bölerken, aslında demokrasi ile totaliter rejimi ayırıyor, iki ayrı ülkede yaşayan aynı ulusun insanlarını.
Duvarın yıkıldığı akşam birbirine sarılan Almanları izlerken, kucaklaşmalardaki tereddüt dikkatimi çekiyor. Bir soru düşüyor aklıma:
“Birleşiyorlar ama, nereye kadar, nasıl?..”
Hitler bozuntuları mı?
Önceki gün Almanya’da seçim var. Sonuçlar şöyle:
Hıristiyan Demokratlar CDU / CSU yüzde 28.6 oyla birinci parti çıkıyor. Demokrasiyi reddetmese de kimilerine göre “Nazi”, ama genel olarak aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif Partisi AfD yüzde 20.8 ile ikinci durumda. Sosyal Demokrat Parti SPD yüzde 16.4, Yeşiller yüzde 11.4, Sol Parti yüzde 8.8.
AfD bir önceki seçime göre, oylarını on puan, Sol Parti 3.9 puan arttırıyor. Hem aşırı sağ hem sol artış gösteriyor.
75 yıllık tarihinde hemen bütün koalisyonlarda yer almış olan Hür Demokrat Parti FDP yüzde 5’lik barajı aşamayarak Meclis dışında kalıyor. Parti lideri Lindner seçimi kaybettiği kesinleşince, bize hayli yabancı bir tavırla istifa ediyor.
Almanya’da aşırı sağın güçlenmesi Avrupa’yı zıplatıyor:
Yoksa, ufukta Hitler bozuntuları mı var?..
AfD koalisyon dışında
CDU / CSU 208, AfD 152, SPD 120, Yeşiller 85, Sol Parti 62 milletvekili çıkartıyor.
Alman Federal Meclisi’nde hükümeti kurma çoğunluğu için 316 milletvekiline ihtiyaç var. Hıristiyan Demokratlar’ın lideri Friedrich Merz öncülüğünde SPD ile koalisyon Meclis’te 328’e ulaşıyor. En güçlü olasılık bu görünüyor. AfD muhalefette kalıyor.
Mavi AfD, siyah CDU / CSU, kırmızı SPD
Merz’le birlikte “yeni bir dünya”
Başbakan adayı Merz:
-Daha sıkı göç politikasından yana.
-Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesine karşı.
-Ama, göç konusunda Türkiye’ye mali yardımda bulunmaya hazır.
-Trump’ın NATO’dan askeri ve mali desteğini çekeceğini açıklamasına karşı, Avrupa’nın Amerika’dan bağımsız yeni bir ittifak kurması gerektiğini savunuyor, NATO’nun sonu.
-Trump’ın AB ülkelerine gümrük vergisi arttıracağını söylemesi üzerine, Avrupa’nın da benzer arttırmaya gitmesini öneriyor.
Almanya öncülüğünde Amerika’ya karşı yeni bir dünyaya doğru yol almanın izlerini görmek mümkün.
“Eşit olmayan birleşme”
Kitabın orijinal başlığı “Ungleich Vereint”, Türkçesi “Eşit Olmayan Birleşme”. Bu kitabı kısa süre önce sosyoloji profesörü Steffen Mau yayınlıyor. Kitapta doğup büyüdüğü Doğu Alman toplumunu inceliyor:
“-Demokrasiyi tanımıyorlar, bilmiyorlar.
-Batı tarafından aşağılanmış hissediyorlar.
-İyi eğitimden geçen genç nüfus çok az.
-İşsizlik fazla.
-Kendilerine doğru yolu gösterecek lider arıyorlar”.
Bu arayış göç karşıtlığı ile birleşerek, oradaki insanları aşırı sağa yöneltiyor.
Pek çok röportajında Mau:
“Berlin Duvarı fiilen yıkıldı, aradan otuz beş yıl geçmesine rağmen, insanların iç dünyalarındaki duvar yıkılmadı. Kimse hayatından memnun değil. Kurumlara güven çok düşük.
Demokrasiye karşı akımlar güçleniyor. Çok fazla hayal kırıklığı var ve muhtemelen böyle kalacak”.
Sosyolog Mau’a göre, “Eşit Olmayan Birleşme” bu.
Körelen demokrasi
O eşitsizlik Almanya’yı ve Avrupa’yı vahim bir geleceğe sürüklüyor.
Yıllarca totaliter rejim altında yaşamak, demokrasi kültürünü olağanüstü köreltiyor.
Neonazi yakıştırmalarıyla ortada dolaşan, aşırı sağcı AfD özellikle eski Doğu Almanya’da oyları silip süpürüyor. Diğer partilerin orada kazandığı bir yer pek yok.
Eski komünistler şimdi ırkçı!..
Eski komünistler o büyük tehlikeye kapı aralıyor:
Faşizm!..
Şimdilik tek teselli CDU / CSU ile SPD koalisyonu.