Yasakların yürürlüğe girdiği gün Süleyman Demirel’i ziyarete gidiyorum. Yasakları içeren Resmî Gazeteyi çalışma odasında duvara asan Demirel umut dolu:
“Biz bu yasağı deleriz, çünkü millet bizimle birlikte.”
Halk kaldırdı
Cunta lideri Orgeneral Kenen Evren il il dolaşıyor, mitinglerde siyasi yasakları savunuyor, parti liderlerine öfkeyle söylemediğini bırakmıyor.
O yılların bazı anlı şanlı gazetecileri köşe yazılarında Evren’i utanmazca alkışlıyor, bazı gazeteler o hukuksuzlukları manşetlerden destekliyor.
Demirel haklı çıkıyor, 6 Eylül 1987 referandumunda halk yasakları kaldırıyor.
Sonra?..
Yargı kararıyla değil, daha ağırı, Anayasa ile siyaseten yasaklı Süleyman Demirel Başbakan ve Cumhurbaşkanı, Bülent Ecevit Başbakan, Necmettin Erbakan Başbakan oluyor.
Geriye acılar ve çekilen sıkıntılar kalıyor.
İmamoğlu’na tutuklama
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu...
Kapı gibi üniversite diploması 35 yıl sonra İstanbul Üniversitesi tarafından skandal ötesi bir kararla iptal edilince, en güçlü rakip İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı şimdilik engele takılıyor.
Onunla yetinilmiyor, İmamoğlu ayrıca tutuklanıyor.
İmamoğlu’nun siyasetin dışına itilmeye çalışılması bana bir başka ibretlik örneği daha hatırlatıyor.
Tesadüf bu ya, yine cunta döneminden.
Üç partiye izin
Siyasetçilere getirilen yasağa ek olarak, 12 Eylül askeri cuntası siyasi partilerin hepsini kapatıyor.
1983’e genel seçimlere giderken, yeni partilerin kurulmasına izin veriliyor.
Yeni kurulan partilerden yedisi seçime girme kararıyla cunta yönetimine başvuruyor.
Yok öyle, seçime girmek o kadar kolay değil!..
Hangi partilerin seçime gireceğine, hangisinin seçim dışı kalacağına cunta karar veriyor.
Sonuçta:
Askeri cunta üç partinin ANAP, Milliyetçi Demokrasi Partisi ve Halkçı Parti’nin seçime girmesine izin veriyor.
Seçimi Turgut Özal liderliğindeki ANAP kazanıyor.
Bugün...
O partileri bilen, duyan var mı?..
Üçü de, tarihin çöplüğünde.
Buna karşılık, o gün seçime girmesine izni verilmeyen DYP sonradan iktidar ortağı oluyor.
İzin verilmeyen SHP iktidar ortağı oluyor.
İzin verilmeyen Refah Partisi iktidar ortağı oluyor.
Tepeden emirlerle, şu ya da bu kararlarla siyasetçiler ve partiler belki bir süre, birilerinde “yaşasın onlar siyaset dışı kaldı” diye sevinç yaratabilir ama, tarih sonrasını öyle yazmıyor.
“İmamoğlu’dan kurtulduk” diye ellerini ovuşturanlar erken seviniyor.
Çünkü, Türkiye’nin sokakları ayağa kalkıyor.
O sokak ve bu sokak
15 Temmuz 2016, FETÖ hain darbe girişimi gecesi.
Kendisiyle kurulan ilk bağlantıda, o gece Tayyip Erdoğan halka çağrıda bulunuyor:
“Sokağa çıkın, sokağa çıkın, sokağa çıkın!..”
Siyasi görüş farkı olmaksızın, darbeye direnmek amacıyla insanlar Türkiye’nin dört bir köşesinde sokağa dökülüyor.
Darbe geri püskürtülüyor.
İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla birlikte, insanlar sokağa çıkınca, Erdoğan bu kez tam ters bir çağrıda bulunuyor:
“Bu sokak çıkmaz sokaktır.
CHP liderinin sokağı işaret etmesi sorumsuzluktur.
Türkiye sokakta bulunan ülke değildir.
Ülkemiz sokak terörüne teslim edilmeyecektir”.
15 Temmuz’da sokak öyle, insanlar İmamoğlu’na yapılan haksızlığa karşı sokağa çıkınca, sokak bugün böyle!..
Sanki seçildi
İmamoğlu cezaevine gönderilirken, hüzün yerine dün farklı bir coşku var.
Sanki seçim olmuş, İmamoğlu cumhurbaşkanı seçilmiş gibi bir sevinç.
Geçim sıkıntısı, yolsuzluk iddiaları, bin türlü haksızlık, yargıyla insanları hizaya sokma denemeleri, İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla birlikte toplumda bardağı taşırıyor.
Kendi iktidarlarını vurgulamak amacıyla, diyorlar ya sık sık, “Yeni Türkiye” diye...
İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla birlikte...
Kendi kaderine sahip çıkan...
Al sana “Yeni Türkiye!..”
Yalçın Doğan kimdir?
Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.
Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.
1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.
Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.
Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.
|