03 Mart 2025

“Beyaz Saray’da Cinayet”

Trump’la birlikte Beyaz Saray’da elbette fiilen bir cinayet yok ama, her uluslararası görüşmede insanlık adına utanç duyulacak manzaralar, önüne geleni tehdit etmeler birbirini izliyor. Bundan sonra Beyaz Saray’da Trump ile kim görüşür, başına neler gelebilir, hiç belli değil.  Trump’ı kim, nasıl frenler, o da belli değil

“O bir diktatör.”

Dünyayı şoke eden, sadece fiili yumrukların eksik kaldığı o kavgalı diyaloglardan bir gün önce.

Amerikan Başkanı Donald Trump Beyaz Saray’da İngiltere Başbakanı Kein Starmer ile basın toplantısı düzenliyor, Ukrayna lideri Zelenski’yi “diktatör olmakla” suçluyor.

Sözün Zelenski’ye gelmesinin nedeni var, Trump ile Starmer Ukrayna sorununu görüşüyor. O görüşme ayrı bir skandal.

Trump İngiliz Başbakanına çıkışıyor, Avrupa’yı kastederek, yine TV’ler önünde:

“Siz Ukrayna’ya çok az para verdiniz, üstelik geri aldınız. Biz 350 milyar dolar verdik ve geri almadık”.

Starmer Trump’ın kolunu tutuyor:

“Durun orada, biz geri almadık, bu doğru değil”.

Benzer para kavgası ondan önce Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile yaşanıyor. Trump ona da “siz Ukrayna’ya verdiğiniz parayı geri aldınız” dediğinde, Macron itiraz ediyor:

“Doğru değil, geri almadık”.

Trump Zelenski’den önce Macron ve Starmer ile de tartışıyor.

Sonrasında Amerikan Medyası “Trump yalan söylüyor” başlığı altında:

“Amerika’nın Ukrayna’ya verdiği para 350 milyar değil, 119 milyar dolardır”.

“Nefret” ile başladı

Trump medyadan hiç hoşlanmıyor. Buna rağmen, Zelenski ile görüşmesine bütün TV’ler çağrılıyor. Görüşme Beyaz Saray’da basına açık, çünkü Zelenski’yi hırpalama planı bir gün önceden hazır.

Trump daha ilk cümlede, “Putin’e nefret duyan biriyle benim anlaşma yapmam çok zor” diyor. 

“Şimdiye kadar gördüğün insanlardan çok daha sert olabilirim” diye devam ediyor, Zelenski’nin “Putin ateşkesi bozdu, insanlarımızı öldürdü, esir değişimi yapmadı” karşılığına, Başkan Yardımcısı Vance “saygısızlık yapıyorsun” müdahalesinde bulunuyor.

Saygısızlık mı?..

Trump hızını alamıyor, anlaşmaları kastederek, “akıllı olmayan Biden adında biriyle yaptın” demekle kalmıyor, konuyu Obama’ya kadar götürüyor, “Obama size kefen verdi, ben mızrak verdim, daha minnettar olmalısınız” diye noktayı koyarken, Zelenski’yi Beyaz Saray’dan kovmaktan beter ediyor.

Oradaki medyaya dönüyor, “bugünkü malzemeniz çok iyidir herhalde”.

Megalomaninin doruğunda, hasta bir ruh!..

Kan ve şiddet

O hasta ruh kendini daha ilk gün tescil ediyor.

Seçilmesinin ertesi günü “Son Savaş Şampiyonluğu” adı verilen kanlı bir dövüşün finalini izlemeye gidiyor. “Ultimate Fighting Championship” nasıl bir “şampiyonluk” ise, her türlü şiddetin serbest olduğu yarışmada galip gelen dövüşçüyü kutluyor. Yenilen kişi ağzı burnu kırılmış, kanlar içinde, öldü mü, kaldı mı, belli değil, yanında Elon Musk var.

Birlikte gülüyorlar!..

Dehşete kapılarak izlediğim o sahne dünyayı nelerin beklediğinin habercisi. Zaten Başkanlık koltuğuna oturduğu gün “Kanada’yı, Gazze’yi, Panama Kanalı’nı, Grönland’ı isterim” zırvalığı ile perdeyi açıyor.  Zelenski ile Ukrayna’daki madenlerin yarısına el koyma pazarlığına girişiyor.

NATO fiilen bitti

Avrupa’da önüne gelen sataşıyor, ileri geri sözlerle herkesi aşağılama hevesine kapılıyor.

“Ben çok para verdim, siz az para verdiniz” sözüyle NATO üzerinden Avrupa’ya sataşması, başka ülkelerin egemenlik alanlarına saldırması Avrupa ile arasını açıyor.

20 Ocak’tan bugüne, Başkanlığa fiilen başlayalı henüz bir buçuk ay geçiyor, kavga etmediği ülke sayısı bir elin parmakları kadar. Hem de en azgın aşağılama üslubuyla.

Zelenski ile ağız dalaşında Avrupa Zelenski’nin yanında yer alınca, bir buçuk ayda incelmiş olan Amerika - NATO ilişkileri kopma noktasına geliyor.

Trump’a uygun

1997 yapımı “Beyaz Saray’da Cinayet” adında bir film var.

Beyaz Saray’da işlenen bir cinayetin araştırılmasını konu alan gerilim filminde, katilin hedefinin aslında Başkan olduğu ortaya çıkıyor.

Trump’la birlikte Beyaz Saray’da elbette fiilen bir cinayet yok ama, her uluslararası görüşmede insanlık adına utanç duyulacak manzaralar, önüne geleni tehdit etmeler birbirini izliyor.

Macron, Macron derken Starmer, Starmer derken Zelenski...

Bundan sonra Beyaz Saray’da Trump ile kim görüşür, başına neler gelebilir, hiç belli değil.  Trump’ı kim, nasıl frenler, o da belli değil.

Amerikan ‘Derin Devleti’ mi?

Bir Amerikalı profesör Dışişleri Bakanlarından Kissinger’in bir sözünü hatırlatıyor:

“Amerika ile düşman olmak tehlikelidir, ama dost olmak ölümcüldür”.

Tam Trump’a uygun bir söz.

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kürt devletinden vazgeçmek: Çağrı PKK’ya, kritik cümle AKP’ye

Pratikte bir başka soru daha var: Zamanlama! PKK önce kendisini feshedecek, AKP demokrasi ve hukuk boyutu çalışmalarına o zaman mı başlayacak?..

Alman seçimleri: Komünistler ırkçı kesildi!..

Almanya’da aşırı sağın güçlenmesi Avrupa’yı zıplatıyor: Yoksa, ufukta Hitler bozuntuları mı var?

“Öfke” yabancı sermayeden, ekonomik çalkantıdan tatlıymış!

İnsanlar bir eleştiri yapmış, sistem içinde fiilen yaşadıkları güçlüklerin artması üzerine seslerini yükseltmek zorunda kalmış. Suç bunun neresinde?

"
"