AKP’li bazı eski Bakanların çocukları...
Gelip, babalarından özür diliyor:
“Baba kusura bakma, biz artık AKP’ye oy vermeyeceğiz!...”
Senaryo değil, birebir gerçek olay.
Babalar şaşkın, soruyor:
“Neden?..”
Pek çok gerekçeden bir kaçı öne çıkıyor:
“-Adaletin yerine gelmeyişi,
-Yolsuzluk iddiaları ve o iddialar karşısında hiç bir işlem yapılmayışı,
-Yönetimin cahil ve beceriden yoksun insanların eline düşmesi,
-Derinleşen yoksulluk”.
Hepimizin her gün tanık olduğu nedenler.
Buna son günlerde yeni bir gerekçe ekleniyor:
“Seçimi kaybederse, iktidarın muhalefete teslim edilip edilmeyeceği lafları”.
Bu dedikodular hem AKP’li Bakanlardan, hem Erdoğan’dan kaynaklanıyor. Erdoğan’ın sözü malum:
“Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı seçilirse, benim milletim bu ülkeyi ona teslim etmez”.
Bakan çocuklarıyla ilk kez oy kullanacak gençler ve elbette halkın büyük çoğunluğu buna şiddetle itiraz ediyor.
Oysa neler demişti
Artık sürpriz değil. Erdoğan dün söylediğinin tam tersini bugün yapıyor ya da söylüyor.
Geçmişte çeşitli zamanlarda söylediği şu sözlerin sayısız örnekleri var:
“-Sandık bizim namusumuzdur, sandık milli iradenin aşılmaz, sarsılmaz, yıkılmaz kalesidir.
-Demokrasi halktan güç kazanıyor, biz buna milli irade diyoruz. Milli irade nasıl tecelli ederse, buna herkesin saygı duyması lazım”.
Kendisi kazandığında “milli irade kutsal”, başkalarının kazanma olasılığı güçlenince, bin dereden su getirme yarışı...
Özlem Hanım, Mustafa Bey
Bazı Bakan çocukları gibi, AKP’de darbe saçmalıklarına karşı çıkan iki önemli isim var:
Meclis Başkanı Mustafa Şentop ve AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin.
Erdoğan’ın sözü sorulduğunda, Özlem Zengin:
“Sandıktan kim galip çıkarsa, odur. Bütün kararı milletimiz veriyor. Karar sandıktan çıkar. Seçime varım demek, kazanmaya da kaybetmeye de varım demek. Seçime giren hem kazanmaya, hem kaybetmeye kendini hazır hissederek buraya geliyor. Kaybedene göre, şartlar değişmiyor. Sandıktan çıkmadan iktidar olamazsınız, bu kadar açık ve net”.
Mustafa Şentop ise, saatin günde iki kez doğruyu gösterdiği gibi, bu kez doğru konuşuyor:
“Seçim seçimdir, darbe ve müdahale, müdahaledir. Türkiye’de seçim sonuçları milletimiz tarafından demokratik olgunlukla kabul edilmiştir”.
AKP’de önemli siyasi sorumluluk taşıyan iki önde gelen isim korku yaratmaya dönük iklime itiraz ediyor. Daha ne desinler?..
Çocuklarından, AKP’nin büyüklerine uzanan itiraz.
Yirmi yıldır, onca uğraşa rağmen, sayısız kez çiğnenmiş olsa bile, beklenmedik yer ve zamanda uç veren demokrasi kültürü.
Patatesin, soğanın arkası
İtirazın bir başka temel nedenini TÜİK açıklıyor.
Erdoğan bir mitingde:
“Liderinizi patatese, soğana kurban etmeyin”. Cami avlusunda miting de yapsa, kürsüye elinde Kur’an - ı Kerim’le ve seccadeyle de çıksa, dini istediği kadar siyasete alet de etse, kamu kurumları AKP’nin arka bahçesi gibi çalışsa da... Patates ve soğanın arkasındaki tablo Erdoğan’ın kaybedeceğini bir kez daha gösteriyor.
Zenginlere çalışmış
Kendisinin emrine sadık TÜİK dün açıklıyor:
“En yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay yüzde 1.3 artarak, yüzde 48’e çıktı.
Böylece son 16 yılın en yüksek değerine ulaştı”.
AKP iktidarını tanımlayan en önemli tespitlerden biri.
AKP iktidarında zengin daha zengin oluyor, varlıklı sınıfın geliri yıldan yıla artarken, 2022’de son on altı yılın en yüksek değerine ulaşıyor.
AKP’nin 21 yılda kimler için çalıştığı ortaya çıkıyor.
Buna karşılık...
2022’de yüzde 28.3 artmasına rağmen, yıllık ortalama hane halkı kullanılabilir geliri 98 bin 416 lira olarak hesaplanıyor. Aylık 8 bin 201 lira.
Değil yoksulluk, açlık sınırının bile altında.
Bunun için kaybediyor
Aylık 8 bin 201 lira...
Üstelik, bu ortalama hane halkı geliri.
Yoksulluk ve açlığın iktidarına son vereceğinin Erdoğan da farkında ki, “liderinizi patates, soğana kurban etmeyin” diyor.
Kendisinin kullandığı deyimle:
“Kusura bakma...”
Patates ve soğana kurban oluyorsun!..
Açlığa ve yoksulluğa!..
Sadece zenginlere çalışmış bir iktidar...
Bu gerçeği devletin resmi verileri kanıtlıyor.
TÜİK açıklıyor.
Nasıl olduysa!..
Yalçın Doğan kimdir?
Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.
Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.
1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.
Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.
Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.
|