"İpler gerçekte Devlet Bahçeli’nin elinde. Fiilen ortada görülmüyor ama bütün ciddi kararlar ondan geçiyor, ülkeyi o yönlendiriyor. Seçim kararlarından siyasi yapılanmalara kadar..."
Ankara siyasetinin göbeğinde yaşayan, siyaseti izileyen ne kadar aklı başında insan varsa, hepsi yukarıdaki cümlede birleşiyor, benzer sözcüklerle aynı düşünceyi ifade ediyor.
Yaklaşık iki yıl önce söylenen bu söz, birbirinden farklı olaylarda her geçen gün doğruluğunu kanıtlıyor.
Bahçeli rüyasında bile göremeyeceği, hayal bile edemeyeceği bir güce sahip şu anda. Ne isterse, bir süre sonra yerine getiriliyor. Hangi kuruma çatarsa, hangi kişiyle ilgilenirse, o kişi ve kurumla ilgili işlemler belli süre sonra yasalsa yasal, değilse pratik yoldan mutlaka, onun istediği doğrultuda çözülüyor.
1990’ların sonunda DSP ve ANAP’la kurulan koalisyonda MHP de yer alıyor. Başbakan Yardımcısı olan Devlet Bahçeli, koalisyon ortağı olarak, o koltukta otururken bile, bu ölçüde güçlü değil.
Şimdi hiç bir sorumluluk taşımadan, yürütmenin fiilen en etkin konumunda. Ne isterse, oluyor.
Bahçeli - Çakıcı
Günün birinde ve durup dururken... HDP eski eş başkanı Selahattin Demirtaş için istenen tahliyeyi bahane ederek...
Devlet Bahçeli "Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz ülkü ve ülke sevdalısıdır, benim ülküdaşımdır. Biri şehidimizin oğludur. Devlet ve millet hizmetinde bulunmuşlardır" diye bir açıklamada bulunuyor.
Organize suçlama üzerine yıllardır hapis yatan Çakıcı’yı Bahçeli hapisanede ziyaret ediyor, sonra bu açıklamayı yapıyor. Onun tahliyesini istiyor.
Bahçeli ister de, tahliye edilmez mi?..
Çakıcı tahliye ediliyor, hapisten çıkınca, Bahçeli’yi ziyaret ediyor, "iade-i ziyaret!.."
Bahçeli - Mümtazer Türköne
Günün birinde ve durup dururken... Belki pek de, durup dururken değil:
"Bugün ülkücü şehidimiz Mustafa Türköne’nin şehadetinin 41. yıldönümüdür. Ağabeyi Mümtazer Türköne ise cezaevindedir. Onu öğrencilik yıllarından beri tanırım. Aleyhte pek çok yazısı ve beyanatı olmuştur. Durumu yeniden gözden geçirilmelidir."
Mahkeme hiç sektirmiyor, "durumunu yeniden gözden geçiriyor" ve Mümtazer Türköne tahliye ediliyor.
Bahçeli ister de, tahliye edilmez mi?..
Malum, Türkiye’de yargı bağımsız ya!..
Bahçeli - barolar
AKP baroları bölmek, kendi iradesi altına almak amacıyla bir tasarı hazırladığı günlerde...
Ayasofya’nın ibadete açılışında Diyanet İşleri Başkanı'nın sözlerini eleştiren Ankara ve İzmir barolarına karşı "hazır kuvvet Bahçeli" derhal harekete geçiyor ve her zamanki üslubuyla:
"Dini akidelerimize uygun şekilde paylaştığı vaazında Ankara ve İzmir Barolarının izansız, insafsız, itibarsız tepkileri hayasızlığın hukuki kılıfa bürünmesidir. İslamofobi faillerini uzaklarda aramaya hacet yoktur.
(...) Efendimize ve dinimize vahim bir saldırıdır. Nefret dili sözü edilen baroların ruhunda yuvalanmıştır.
(...)Sapıklıklara göz yummamızı beklemek boşunadır.
(...) MHP dinimize, Diyanetimize, milli ve manevi değerlerimize yönelmiş her eli kırmaya hazır ve muktedirdir."
Bu veciz sözlerin üzerinden çok geçmeden Meclis’te AKP ve MHP oylarıyla "baroların parçalanması yasası" kabul ediliyor.
Ne de olsa, Bahçeli işe el atmış bulunuyor!..
Bahçeli - Türk Tabipleri Birliği
Korona ile mücadeleyi eleştiren "Türk Tabipleri Birliği" Bahçeli’nin gözünde "ihanet odağı!.."
Bahçeli’ye göre, Türk Tabipleri Birliği (TTB):
.".. Milli güvenliğin karşısında cephe alır...
(...) Korona vak’ası olur, karamsarlık yayar... Hekimlerimizin arasına nifak sokar....
(...) Adı Türk olan, gerçekte bölücülüğün ve terörizmin saklandığı karanlık oluşum olan bu Birliğin...
(...) Bu ihanet odağının kapatılması gerekir."
Her zamanki üslubuyla baştan sona hakaret içeren, bir düşünceyi ifadeden çok, eleştirdiği kurumlara "ağır suçlamalar" yönelten Bahçeli’yi dinleyince...
Herkes "tamam" diye düşünüyor, gerçekleri dile getirdiği için "hükümet muhalifi" görülen sivil toplum örgütlerinden, binlerce doktorun örgütü Türk Tabipleri Birliği şimdi hedefte!..
Bir süre sonra, Bahçeli’nin dediği gibi, "kapatılması" yönünde bir girişim olursa, şaşmamak gerek!..
Ne de olsa, işaret eden Bahçeli!..
Bahçeli - Anayasa Mahkemesi
Son olarak Bahçeli’nin gündeminde Anayasa Mahkemesi var. Tam da, Anayasa Mahkemesi’nin "çoklu baro sistemini öngören, baroları parçalayan" yasayı esastan görüşeceği gün Bahçeli sahnede. Kendisi bizatihi "parlamenter sistemin" ürünü olan Devlet Bahçeli şimdi o sistemin en büyük düşmanlarından biri, canını dişine takarak günümüzdeki "tek adam rejimini" savunuyor:
"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ruhu ve esaslarıyla birlikte, parlamenter sistemin bütün kamburları, bütün engelleri ayıklanmalıdır. O engellerden biri Anayasa Mahkemesi'dir.
(...) Anayasa Mahkemesi de tüm unsurlarıyla yeniden masaya yatırılmalıdır. Yüksek demokratik standartlar bunu gerektirmektedir.
(...) Anayasa Mahkemesi 1960 darbesinin oluşturmak istediği demokrasi dışı yapıyı korumak için ihdas edilmiştir.
(...) Yeniden yapılandırılmalıdır."
Demokrasi adına ne varsa
Sadece hükümeti eleştiren sivil toplum örgütleri değil, kırıntısı kalmış demokrasinin, adına ne kadar demokrasi denirse, onu korumaya çalışan kurumlar da Bahçeli’nin hedefinde.
"Tek adam rejimi" sonrasında, yeni atamalarla birlikte Anayasa Mahkemesi genellikle iktidarın istediği kararları alıyor. Arada tek tük "iktidarın hoşuna gitmeyen kararlara" imza atınca, kıyamet kopuyor.
Bugün yürürlükteki "keyfi sisteme" en büyük katkı Bahçeli’den geliyor.
O katkı, onu sistemin "gölgedeki en güçlü adamı" haline getiriyor.
Sanki, "gölge Cumhurbaşkanı!.."