13 Ekim 2020

Bu yazıya başlığı siz atın!..

Bu ülkede, yine de "Hikmet’ler var!.." Onların dramı hepimizin dramı!..

Şanlıurfa’da ırgat bir ailenin sekiz çocuğundan en büyüğü Hikmet’in bilgi yarışmasındaki başarısı ve o başarıya dönük öykü hâlâ ses getiriyor.

"Kim Milyoner Olmak İster" yarışmasında, 22 yaşında bir köylü çocuğu, Sakarya Üniversitesi öğrencisi Hikmet "250 bin lira değerindeki soruyu açtırıyor".

Şu anda 125 bin lira cepte!..

Olağanüstü bir başarı!.. Hikmet, dün de belirttiğim ve izleyenlerin de gördüğü gibi, kekeme değil ancak, çok zor konuşabiliyor.

Mevsimlik işlerle geçinmeye çalışan bir ailenin müthiş bir öyküsü. Hikmet’in bu başarısını dün bu sütunda kaleme alıyorum. İzleyen milyonlarca insanı ve beni derinden etkileyen "duruş, tevazu, sevimlilik..."

Siverek'ten mektup var

Dünkü o yazıyla ilgili epey e -posta alıyorum. İnsanlar düşüncelerini açıklıyor, "Hikmet’in öyküsü sanki Türkiye’nin gerçeği" olarak karşımıza çıkıyor, sürpriz değil. Bu yönde değerlendirmeler...

Bir de bir mektup alıyorum. Siverek’te "Harran Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi’nde" okuyan kız öğrencilerinden birinin mektubu.

O mektup aynen şöyle:

"Muhterem Yalçın Ağabeyim,

Size bu mektubu Şanlıurfa Siverek’ten yazıyorum. Bugün T24’te yayınlanan yazınızı gözyaşları içinde okudum. Bu ülkede o kadar çok Hikmet var ki, hikâyesi yazılmamış. Kendi kaderine terk edilmiş...

Irkından, dininden, mezhebinden dem vurup, bir köşeye attığımız milyonlarca öğrencimiz var, ne yazık ki... Bu kadar duygusal bir yazıyı yazdığınız için teşekkür ederim.

Sayın Ağabeyim,

Ben de aslen Doğu’nun bir köyündenim. 2018 yılında Harran Üniversitesi Siverek Uygulamalı Bilimler Fakültesi Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümünü kazandım. Tabii ki, bu bölümü yazarken, bu bölüm hakkında en ufak bir bilgim yoktu.

Türkçeyi on yaşında öğrenmiş bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, zaten beş sıfır geriden başlamıştım. Lakin diğer arkadaşlarım da, benim durumumda olduklarından Doğu'da pek sorun olmuyordu.

Fakat aynı şartlarda eğitilmediğimiz aynı sınava girince, farkın ne olduğunu anlıyorsunuz.

Evet bu ülkede aynı şartlarda eğitilmeyenler aynı sınava tabi tutularak, en büyük hakaret yapılıyor zaten.

Ben zor bela barajı aşıp Siverek Uygulamalı Bilimler Fakültesine yerleştim. Bunu kazanmamın nedeni de, bu ilçeyi kimsenin tercih etmemiş olmasıydı. 40 kişilik kontenjanda, sadece 17 tercih almıştı.

Büyük bir umutla geldiğimiz Siverek ilçesi 250 bin nüfuslu bir köy. Ne fakülte var ortada, ne üniversite kampüsü. Kaymakamlık kendi binasını boşaltıp, üniversiteye vermiş durumda. Yan tarafta nüfus dairesi, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ve bilmem hangi kamu kurumları.

İlkin sadece bir hocamız vardı. Liseden hocalar getirilip, derslerimize girerdi. Sonra bu sayı dörde çıktı, fakat üniversite olduğu yerde sayıyor.

Ne doğru dürüst bir derslik var, ne de bir sınıf ortamı.

Sabah erkenden gelip sınıfa oturuyoruz, akşam dersler bitince gidiyoruz. Çünkü, fakültenin ne bir bahçesi var, ne de bir kafeteryası. İşin ilginç yanı, burada henüz Kredi Yurtlara ait bir yurt da yok. 

Kendi imkanlarımızla yalvara yakara ev kiralıyoruz. Bunu ailemize anlatamıyoruz. Bir kez söyledim, bırak hemen gel, dediler. Doğulu bir kız çocuğu için zor bir durum.

İşte, Sayın Abim,

Bu şartlarda devlet buraya bir fakülte kurmuş. Devam eden öğrenci sayısı 50 - 60 dolayında, fakat resmiyette 100 üzeri kayıtlı göründüğü için kapatamıyorlar. Buraya hoca gelmek istemiyor. Sırf siyasi kaygılarla açılmış fakültelerden biri yani.

Koskoca fakültenin tek bir bölümü var. Aylık giderinin haddi hesabı yok. On tane devlet memur var. Yani, devlet diyor ki, iki bin öğrenci de olsa, beş öğrenci de olsa, on memur olması şart. İnanır mısınız, bu memurlar bize hocalarımızdan daha çok ders veriyor. Odalarında bize çay ikram ediyorlar, çünkü çay içecek başka yerimiz yok.

Sadece size duygularımı ve Doğulu olmanın ne kadar zor olduğunu ve Türkiyemizdeki üniversite eğitiminin durumunu arz etmek istedim.

Hürmetle ellerinizden öperim".

Al sana üniversite

Olağan bir Türkiye gerçeği!..

Ve o kız öğrenci doğru yazıyor.

"Bu ülkede o kadar çok Hikmet var ki..."

Ama, işte "her kente bir üniversite kurduk" diye övünenlerin, kurdukları üniversitelerin hâli bu.

Öğrencilerin ne hocası var, ne dersi, ne barınacak yerleri...

Oradan mezun olsan ne olur, olmasan ne olur!..

Bırakın Siverek’i, en iyi üniversitelerden, üstelik yabancı dil bilerek, mezun olanların durumu da ortada, "çoğu işsiz!.."

Ama, bu ülkede, yine de "Hikmet’ler var!.."

Onların dramı hepimizin dramı!..

Buna karşılık...

Onların dramı, Türkiye’yi yönettiklerini sananların "nutuklarından ibaret!.."

Yazarın Diğer Yazıları

Gezi ile “Ahmak” davalarına AYM yol gösterdi

Yılmaz Tunç ikide bir “burası hukuk devletidir” diyor, al hadi kanıtla!..

Binlerce hukukçuya çağrı: Bunun adını siz koyun!..

Anayasa’ya aykırı olduğunu bilerek, yasa teklifi hazırlıyorlar. Çünkü, Anayasa ve Anayasa’ya aykırılık artık bir şey ifade etmiyor. Hukuk başta, bütün idari ve siyasi kavramların içi boşalıyor

“An itibarıyla” geri çekildi: Uçuk kaçık etki ajanlığı

Dezenformasyon Yasası, Sıkıyönetim ve Savaş Yönetmelikleri, Ceza Yasasında değişiklikler, avukatlara getirilen ek yükümlülükler, şirketlere kayyım atanması, belediyelere kayyım atanması, Anayasa Mahkemesi kararlarını hiçe saymak derken... “Devletin güvenliği, iç ve dış yararları” başlığı altında otoriter düzeni kurmaya girişiyorlar

"
"