Yeni bir “düşmanımız” daha var artık: Suudi Arabistan!..
Oysa ve ne alaka ise, Suudi Arabistan Kralı 2015’te öldüğünde Türkiye “bir günlük yas” ilan ediyor, bayraklar yarıya iniyor. Suudi Arabistan bile, kendi Kralı öldüğünde yas filan etmiyor ama, Türkiye ediyor!..
İlan edilen yas ile birlikte, Suudi Arabistan’dan turist çekmek için her türlü ilişkiye hız veriliyor, Suudi Arabistanlılara Türkiye’de daha fazla mülk satmak için kollar sıvanıyor.
Daha sonra tahta geçen yeni Kral, İslam İşbirliği Konferansı için İstanbul’a geliyor, Tayyip Erdoğan onu çok iyi karşılıyor, zaten telefonla da görüşüyorlar. Hatta, o görüşmede Erdoğan yeni Krala “bölge politikalarında Müslümanlar birlikte hareket etmeli” demeyi ihmal etmiyor.
Ama, bugün?..
Erdoğan partisinin il başkanlarına son sınır ötesi harekatı anlatırken, sözü aniden Suudi Arabistan’a getiriyor:
“Harekata yönelik eleştirileri asla kabul etmiyoruz. Suudi Arabistan aynaya baksın. Yemen’i yerle bir ettiniz, önce bunun hesabını verin. Bizim Suriye’nin birliği için attığımız adıma siz laf edemezsiniz”.
Kaşıkçı ve Müslüman Kardeşler
Suudi Arabistan’la aramızı açan ilk neden Kaşıkçı cinayeti. İstanbul’da işlenen ve Suudi Arabistan Veliahdının parmağı olan bu cinayetin aydınlanması için Türkiye uluslararası çapta kampanya yürütüyor.
Dikkat çeken nokta şu. Pek çok ülke benzer kampanyayı yürütüyor ama, nedense sadece Türkiye açıkta kalıyor. Neden?..
Çünkü, bugün Dışişleri Bakanlığı diplomasi yürütmekten artık aciz!.. Züccaciye dükkanına fillerle girer gibi!.. Diplomasiden uzak, her konuya paldır küldür giren bir iktidar!..
Arabistan’la aranın bozulmasında ikinci ve daha ağırlıklı neden, “Türkiye’nin bölgede Müslüman Kardeşler’i desteklemesi”. Suudi Arabistan Kraliyet ailesi ise, Müslüman Kardeşleri kendi iktidarı için tehlike görüyor.
Bu politikanın soncunda Suudi Arabistan’dan Türkiye’ye gelen turist sayısı yüzde otuz azalıyor. Ticaret de düşüyor.
Dört ülke
Türkiye “Barış Pınarı Harekatı’nı” her ülkeye anlatıyor. Ne var ki, şimdilik dört ülke destek veriyor, Katar, Macaristan, Azerbaycan ve Pakistan.
Diğer ülkeler harekata uzak bakıyor. Almanya, Fransa, İngiltere, Polonya ve Belçika açıkça “harekatı durdur” diyor.
Arap Birliği, o canla başla savunduğumuz Filistin dahil, harekatı kınıyor.
Bölge ülkelerinin kınaması Türkiye’nin komşuları ve Orta Doğu ile politikasının aynası. Bunun sonucu var:
1-Erdoğan’ın bölge liderliği rüyası fiilen sona eriyor.
2-Türkiye yalnız kalıyor.
Bu sonuç AKP’nin izlediği dış politikanın hezimetini bir kez daha sergiliyor. Ahmet Davutoğlu ile başlayan politikanın bir faturası.
Amerika ve Rusya
Buna karşılık, B.M. Güvenlik Konseyi’nde Türkiye’nin kınanmasını iki ülke önlüyor, Amerika ve Rusya!..
Trump’ın her türlü saçmalığına karşı, Amerika ile Rusya birbirine bakarak, hareket ediyor.
Amerika: Türkiye’yi Rusya’nın kucağına atmak istemiyor.
Rusya: Türkiye’yi Amerika’nın kucağına atmak istemiyor.
İkisinin de ayrı ayrı hesabı var. Rusya Türkiye’yi Batı’dan koparmak istiyor. Amerika her şeye rağmen, Türkiye’yi Batı İttifakı içinde tutmaya çalışıyor.
Kaldı ki:
Her ikisinin de, kınamaya karşı çıkmaları, harekatı onaylamaları anlamına gelmiyor.
Dünyada bu ölçüde yalnızlık, dış politikanın yeniden ele alınmasını, ayrıca Dışişleri kadrolarının gözden geçirilmesini zorunlu kılıyor.
Diplomatlıkla uzak yakın ilgisi bulunmayanların büyükelçi atandığı bir yerde bu sonuç sürpriz değil.
Hallaç pamuğu gibi atılan Dışişlerinin sadece adı var.