08 Ocak 2025

Feti Yıldız’ı tam alkışlayacaktım ki...

Gezi tutukluları Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden, ayrıca Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hâlâ hapiste. İnsan haklarına ve Anayasa'ya düşkün Feti Yıldız Anayasa’nın 153. maddesinin neden uygulanmadığını sorgulamış mıdır?

Feti Yıldız

Birebir tanımıyorum ama, belli ki...

MHP’nin hukuk işlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız iyi bir hukukçu.

Önceki gün Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı keşfediyor!..

Özellikle Anayasa’nın 17. maddesini!..

Son zamanlarda “Apo ev hapsine çıksın, Umut Yasası’ndan yararlansın” tezleri ortada dolaşırken, Feti Yıldız diyor ki:

“Hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin tehlike teşkil ediyorsa, iyileşinceye kadar infazın geri bırakılması tartışma konusu olmamalıdır.

İnsan Hakları Sözleşmelerinde ve Anayasa’mızın 17. maddesinde belirtildiği üzere, her insan doğuştan gelen yaşama hakkına sahiptir.

Devlet bu hakka saygı göstermekle yükümlüdür.

Hükümlü ve tutuklular ile gözaltına alınan kişiler bakımından yaşama hakkı özel bir öneme sahiptir. Çünkü bu kişiler devletin denetimi ve gözetimi altındadır.”

Zamanlama

Feti Yıldız’ın hatırlatmasının DEM’lilerin Öcalan’la görüşmesinden sonraya rastlaması dikkat çekici.

Öcalan’la pazarlık, onun ev hapsinden çıkması mı?

Ev hapsinden çıkartılmasının formüllerinden biri sağlık raporu mu?

Durup dururken, Anayasa’nın 17. maddesinden söz etmenin bir amacı olsa gerek.

Sözün zamanlaması böyle bir bağlantıyı akla getiriyor.

İHD 2022 raporu

İnsan Hakları Derneği’nin (IHD) 4 Kasım 2022 tarihli raporu var. Cezaevlerindeki durumu anlatan 27 sayfalık o raporu IHD Adalet Bakanlığı’na ve Meclis’e sunuyor. O rapora göre:

“2022’de cezaevlerinde ölenlerin 39’u hastalıkları nedeniyle hayatlarını kaybetmiştir. Kalabalık koğuşlar, yetersiz beslenme, temiz suya erişememe, ısıtma sorunu, revire geç çıkarılma, yetersiz doktor sayısı, hastaneye sevklerin geç yapılması, kelepçeli muayene tutuklu ve hükümlülerin sağlık durumlarını olumsuz etkilemektedir.”

Meclis’e sunulduğunda Feti Yıldız milletvekili, üstelik çalışkan bir hukukçu olduğuna göre, bu rapor ondan kaçmaz diye düşünüyorum.

IHD’nin aktardığı bilgilerle ilgili MHP ve kendisi o tarihte ne yaptı acaba?

Bugünkü gibi, Anayasa’nın 17. maddesine dayanarak, bir önergeyle durumu sorguladı mı?

Korgeneral Vural Avar

Ya da Adli Tıp tarafından hasta olduğuna ilişkin verilen raporlara rağmen, bir türlü tahliye edilmeyen...

Emekli korgeneral Vural Avar cezaevinde hayatını kaybediyor.

Yaşları 80’i geçmiş, hastalıkları raporlarla belirlenmiş kaç emekli general aylarca hapis tutuluyor, neden sonra tahliye ediliyor.

Feti Yıldız’ın o tarihlerde Anayasa’nın 17. maddesiyle ilgili girişimi var mı?..

153. madde

Başka örnekler de var, aynı Anayasa’nın 153. maddesi şöyle:

“Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesindir. Anayasa Mahkemesi’nin kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.”

Bu kadar açık ve net kurala rağmen, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği tahliye kararları uygulanmıyor.

Gezi tutukluları Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden, ayrıca Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hâlâ hapiste.

İnsan haklarına ve Anayasa'ya bu ölçüde düşkün Feti Yıldız Anayasa’nın 153. maddesinin neden uygulanmadığını sorgulamış mıdır?..

Ya da...

Anayasa Mahkemesi “Can Atalay milletvekilidir, milletvekilliğinin düşürülmesi Anayasa’ya aykırıdır” kararını verdiği zaman, 153. madde çerçevesinde MHP ve kendisi Meclis’te nasıl oy kullanmıştır?..

Kurumsal çıkış

Feti Yıldız MHP’de Genel Başkan Yardımcısı. Dolayısıyla, bu gibi çıkışları kişisel olmanın ötesinde, kurumsal nitelik taşıyor.

17. maddeyi gündeme getirmesi, kapalı kapılar arkasında verilen bir kararın sinyali mi?..

Anayasa’yı hatırlattığı için onu tam alkışlayacaktım ki...

Aklıma cezaevlerinde 17. maddeye rağmen, hayatlarını kaybeden diğer tutuklular, 153. maddeye rağmen, tahliye kararlarının hasır altı edilmesi gelince...

Vazgeçiyorum.

Çünkü, Anayasa ayrımcı değil ve olaya göre değişmiyor.


NOT: AKP Grup Başkanı Abdullah Güler "ev hapsi gündemimizde şu anda yok" diyor. Şu anda! Sonra ne olacağı bilinmez!

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

2009’da FETÖ, şimdi Amerika: Bahçeli’nin “emperyalizm böler” kaygısı

2013’te Araştırma Komisyonuna üye bile vermeyen Devlet Bahçeli bugün ne oluyor da çözüm arayışının öncülüğüne soyunuyor? Şimdi hem Erdoğan hem Bahçeli “emperyalizmin oyunu” diyor da, başka bir şey demiyor. Kürt sorunu ise daha çetrefil hale geliyor

İbrahim Kalın: Bir itiraftan daha fazlası

Orta Doğu’ya bakın, o coğrafyadaki İslam ülkelerinin hiçbirinde refah, özgürlük ve adalet yok. Türkiye AKP iktidara gelinceye kadar tam yakalayamamış olsa bile, belli bir adalet ve özgürlük, zaman zaman refaha yaklaşan bir ülke iken... Şimdi tipik bir Orta Doğu ülkesine dönüşüyor

İmralı’ya neden sadece DEM’liler gidiyor?

Son altı yılda AKP Meclis’te herhangi bir konuda muhalefetin tek bir önerisini bile kabul etmiyor. O öneri doğru imiş, yararlı imiş, fark etmiyor. Anında ret! Dolayısıyla, çözüm görüşmelerine Meclis’in katılması ne ölçüde mümkün olabilir?

"
"