28 Mart 2017

“Balkan rüyası” Sofya’dan döndü

Pek çok dış politika çuvallaması gibi, ham hayalden ibaret “Balkan rüyası” Sofya’da noktalanıyor

-Hemen hepsi eski komünist.

-Hemen her seçimde makamı, yetkisi ne olursa olsun, bir ya da bir kaç Türk “persona non grata”, istenmeyen adam, ilan ediliyor.

-AKP elin oğlunun iç işlerine karıştıkça, o ülkelerde yaşayan Türklerin işini zora sokuyor.

Bu çerçeve içinde, AKP iktidara geldiğinden bu yana, Bulgaristan’daki seçimlere meraklı. Malum, “Orta Doğu ve Balkanlar bizden sorulur” kabadayılığı ile tarihe çoktan karışmış “Osmanlıcılık” oyununu oynamaktan bir türlü vazgeçmiyor.

Hep duvarlara toslasa da, vazgeçmiyor.

Hatta Erdoğan, Başbakan iken Balkan ülkelerindeki büyükelçiliklere ve konsolosluklara genelge göndererek, “seçimlerle ilgilenilmesini” istiyor. İşi bu ölçüde kovalıyor.

Bölünme

Bulgaristan’da Türklerin partisi var, Hak ve Özgürlükler Hareketi, kısaca HÖH.

Partiyi 1990’da eski komünistlerden Ahmet Doğan kuruyor. Parti kurulduğundan itibaren her seçime giriyor ve her sefer barajı aşıyor. Üstelik 2001 seçimlerinde hükümet ortağı olarak koalisyona giriyor ve hükümette üç bakanla temsil ediliyor.

Ne var ki, Tayyip Erdoğan ile Ahmet Doğan’ın arası limoni. Eski bir komünist ile aşırı muhafazakar Erdoğan’ın arası iyi olabilir mi?

23 yıl süren genel başkanlıktan sonra 2013’te Ahmet Doğan koltuğu Lütfi Mestan’a bırakmak zorunda kalıyor.

Böylece Bulgaristan’daki Türk siyasal hareketi AKP eliyle bölünmenin eşiğine geliyor. Zaten kısa süre sonra bölünüyor.

“Türkler yine hükümet ortağı olsun, biz de Ankara’dan oraya da vaziyet edelim” diye yola çıkılmışken, evdeki bulgurdan olmak ile karşı karşıya kalınıyor.

Genel başkanın ihracı

Lütfi Mestan’ın HÖH Genel Başkanlığı kısa sürüyor. 2013 Ocak ayında aldığı koltuğu 2015 Aralık ayında “bırakmıyor, genel başkanlıktan uzaklaştırılıyor, partiden ihraç ediliyor.”

Nasıl oluyor bu?

Türkiye Rus uçağını düşürünce, Mestan buna destek veriyor. “Komünistler” bu desteğe fena bozuluyor ve genel başkan ihraç ediliyor. Hani, pek o kadar sık görülen bir rezalet değil.

Olsun, ihraç edilsin, arkasında kapı gibi Türkiye var, akıllara durgunluk veren dış politikasıyla.

“Yürü koçum” diyen AKP gölgesinde, Mestan yeni bir parti kuruyor. Geçen yıl.

Bulgarca kısaltmayla “DOST”, “Sorumluluk, Özgürlük ve Hoşgörü İçin Demokratlar Partisi.”

AKP bu seçimlerde “DOST” için canını dişine takıyor. Yandaş medya DOST için “yüzde 4’lük seçim barajını çok kolay geçer”  diye palavra sıkarken, DOST’a ve AKP’ye geçmiş olsun, baraja takılıyor, yüzde 2.4 oy alarak, Meclis dışında kalıyor.

HÖH yine, şu anda 38 milletvekili ile Bulgar Meclisinde, kurulduğundan beri olduğu gibi.

Mihalova ya da Neynski

“İstenmeyen adam” meselesi Bulgaristan’da Türkler için laçka vaziyetinde.

2001’de bizden iki kişiyi, yine seçim sırasında “persona non grata”, istenmeyen kişi ilan eden Bulgaristan bu kez de bir AKP milletvekili ile oradaki bir din görevlisini istenmeyen kişi ilan ediyor.

Türk dış politikası açısından artık “matrak” demek gerek, olayın ciddiye alınır tarafı kalmıyor, şöyle başka bir durum var.

2001’de bizden iki görevli istenmeyen kişi ilan edilirken, Bulgar Dışişleri Bakanı Nadejda Mihalova.

Bayan Mihalova kim?

2001’de Dışişleri Bakanı iken soyadı Mihalova, sonradan eşinden ayrılıyor ve yeniden evleniyor. Neynski soyadını alıyor.

Nadejda Neynski şu anda Bulgaristan’ın Ankara büyükelçisi.

Bizimkileri istenmeyen kişi ilan eden eski Dışişleri Bakanına, Ankara hiç tereddüt etmeden agreman veriyor, onu Büyükelçi olarak kabul ediyor.

Diplomasi aynı zamanda “ince ayar” meselesi. Bu gibi ince ayarları atlamaya, Dışişlerinde “skandal” deniyor.

AKP’nin Bulgaristan politikası, genel dış politikasından farklı değil, sapır sapır dökülüyor.

Türkleri bölmekle kalmıyor, desteklediği parti Meclis dışında kalıyor.

Ve...

Pek çok dış politika çuvallaması gibi, zaten ham hayalden ibaret “Balkan rüyası” Sofya’da noktalanıyor.

"Evet" rüyası

Buna karşılık, içerde referandumda “evet rüyası” tüm hızıyla devam ediyor. O rüyanın gerçekleşmesi için olmadık işler birbirini kovalıyor.

Örneğin, AKP Diyarbakır örgütü eliyle, “Her evet Şeyh Sait ve arkadaşları için bir Fatiha’dır” telaşının daha dumanı tüterken...

Bu kez, yine AKP’ye yakın Alevi İnanç Önderleri Birliği eliyle “Hazreti Ali’nin resminin yanında, İstiklal için Evet” pankartı...

Şeyh Sait’le sözüm ona, Kürtleri ikna edecekler, Hazreti Ali ile de Alevileri...

Oysa, her iki kesimin önemli çoğunluğu kararını çoktan vermiş bulunuyor, “HAYIR.”

Telaş bacayı sarıyor, AKP toplumun hangi kesimine nasıl sesleneceğini bilememenin kaygısıyla garip garip, pankartlar astırıyor.

Benzer her pankart ters tepiyor, gülünç olması ayrı.

AKP telaşının su yüzüne çıkması ayrı.

Yazarın Diğer Yazıları

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

"
"