22 Ekim 2015

1961’de yine de erdem var

1961 yılının herhangi bir gazetesine bakın, seçime giderken, ülkenin ne tadı var, ne tuzu, ya 54 yıl sonra bugün?

… Hepimiz demokrasiye bu kadar taraftar olduğumuz halde, mesela Ceza Kanunumuzda faşist İtalya’dan aldığımız maddeler lök gibi duruyor.

(…) Şimdi siz bana yeryüzünde tek bir demokrasi memleketi gösteriniz ki, faşist İtalyan Ceza Kanunundan alınmış ve üç kere tahkim edilmiş maddeler, kendi ceza kanununda bulunsun. (…)

Neden başka demokrasilerde böyle olaylar olmuyor? Oralarda toplum müşterek soyguna neden izin vermiyor? Demokrasinin bütün güzelliği burada.

Mussolini kanunu ile demokrasi mi olurmuş, olursa bu kadar olur.

Özetlediğim bu yazı 1961 Eylül’ünde yayınlanıyor, Çetin Altan’a ait. 1961 yılının Ekim ayında Türkiye seçime gidiyor. O tarihli gazeteler seçim haberleri ile dolu. Çetin Altan’ın yanı sıra Nadir Nadi, Ahmet Emin Yalman, Bedii Faik, Falih Rıfkı Atay yazılarında bir yandan seçime yönelik tahlillerini, diğer yandan demokrasinin erdemi ve fakat aksaklıklarını dile getiriyor.

1961-2015 demokrasi hala, hem de fena halde sakat, ama son yıllarda yaşadıklarımız tarihe taş çıkartıyor. Sansür, medyaya baskı, yayın yasakları, ikide bir akıl almaz göz altılar, fos çıkan davalar, toplantı ve gösteri yürüyüşü yasaklarıyla, ifade özgürlüğüne vurulan kelepçeyle Türkiye bugün 1961’den çok geri, II. Abdülhamit devrini andıran pek çok örnek var.

Çetin Altan demokrasinin eksiklerinden o yıllarda en önemli olanı, özgürlüklerin yolunu kesen Mussolini yasalarını, o ceza yasasının ünlü 141, 142 ve 163. Maddelerini vurguluyor.

1936’da kabul edilen bu maddeler 1991’de kaldırılıyor. Ama yerine “Terörle Mücadele Yasası” geliyor. Ha Ali Veli, he Veli Ali. Özgürlükler yine sıkboğaz. Önce Devlet Güvenlik Mahkemeleri, sonra Sulh Ceza Mahkemeleri eliyle “devlet baba” hepimizin tepesinde. Elinden sopa düşmüyor. Daha sonra o sopayı “tek bir kişi” kullanmaya başlıyor.

AKP iktidarında o yasa, bu yasa demeye gerek yok. Yargı yürütmenin emrinde, özgürlükleri kısıtlamanın son haddi. Hukuk devletine son. Yasama (Meclis) da yürütmeden bağımsız değil.

Çetin Altan 1961’de demokrasinin bir eksiğini de “yolsuzluklardan hesap sorulmayışına” bağlıyor. 1961-2015, bugün de sorulamıyor.

Demokrasinin can çekişmesine ek olarak, 1961’i seçmemin bir özelliği var. 1961 seçimlerinden koalisyon çıkıyor, Türkiye’de ilk koalisyon, üstelik büyük koalisyon CHP-AP.

Koalisyon, Latince “coalescere” kaynaşmak, İngilizce “birlikte hareket etmek” anlamında. 1961’lerde CHP ile AP arasındaki gerilim “birlikte hareket etmeye” ancak yedi ay izin veriyor, 20 Kasım 1961-30 Mayıs 1962. Sonra 1965 seçimlerine kadar başka koalisyonlar kuruluyor. 2015’te ise, sandık sonuçlarına rağmen, “birlikte hareket etmek” elinin tersiyle itiliyor. 1961’de hiç olmazsa, o erdem var.

1961 yılının herhangi bir gazetesine bakın, seçime giderken, ülkenin ne tadı var, ne tuzu, ya 54 yıl sonra bugün? İnsanın morali bozuluyor, çok daha ağır durumda olduğu için.

Yazarın Diğer Yazıları

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

"
"