Krizden çıkışın tek yolu büyümektir.
Sanayicimizin en büyük ihracat pazarı, AB’nin en önemli dört ülkesidir. En fazla ihracatı Almanya’ya yapıyoruz. Almanya’yı Fransa, İtalya ve İngiltere izliyor. Ne tesadüf değil mi?
Almanya AB’nin gerçek hamisidir. Bu anlamda Fransa “emekli mankendir”. Libya konusunda panter olan Sarkozy, ülke notunun düşeceğini anlayınca ölü balık gibi bakmaya başladı.
Almanya’nın büyümesi bizim için çok önemlidir.
Önceki gün Almanya 2. çeyrek büyüme rakamı açıklandı. Açıklanan rakam moralleri bozdu. Çünkü mevsimsellikten arındırılmış GSYİH sadece binde 1 oranında artı. Yani büyüme oranı sıfıra yakın!
Almanya ticaret fazlası veren bir ülkedir. Şu anda en sağlam gelişmiş ülke Almanya’dır.
İhracat, Alman ekonomisi için büyümenin motorudur. Ancak 2. çeyrekte Alman ekonomisinde ithalatın artış oranı, ihracatınınkinden fazla oldu.
Korkulan şu: Almanya dahi bu kadar düşük oranda büyüyorsa toparlanma nasıl olacak? Herkes ümit ışığı arıyor, ama veriler her geçen gün işin ne kadar zor olduğunu gösteriyor.
Daha önce de yazmıştık: Dünyanın bu krizden çıkabilmesi için borçlu ve dış ticaret açığı veren gelişmiş ülkelerin mal satması, yani ihracat yapması lazım. İhracat ithalattan tutar olarak fazla olunca, dış ticaretin büyümeye katkısı pozitif oluyor. İşte Almanya bu nedenle 2. çeyrekte sıfıra yakın büyüdü. Çünkü dış ticaretin etkisi negatif oldu.
Rakamların gerçek durumu yansıttığını varsayalım.Tüm ülkelerin dış ticaret açık ve fazlalarını alt alta koyup toplarsanız sonuç sıfır çıkar. Yani açık toplamı fazla toplamına eşit çıkar. Krizden çıkış için fazla veren ithalat yapmalı ve açık veren ihracat yapmalı. Bu o kadar da kolay iş değil. Her ülkede insan kalitesi, sermaye stoku, teknoloji düzeyi vs. eşit değil. Dahası var! Söylenen şey açıkça şu anlama geliyor: Sen büyüme ben büyüyeyim! Benim ülkemin refahı azalmasın, seninki azalsın!
Herkes ihracat yaparak büyümek isterse, “yüklü bir uyum maliyeti” olmadan dünya bu krizden çıkamaz.
Açıkçası krizde olan “batı” fakirleşmek istemiyor; dünyanın düzeni değişmesin, ben hep lider kalayım istiyor.
Almanya’da büyümenin yavaşlamasının iki nedeni daha var: 1)Hane halkı tüketim harcamalarının azalması. 2) İnşaat sektöründe yavaşlama.
Almanya’nın ithalatının hızlı artması, Türk sanayicisi için Alman müşterilerinin stoklarının artmış olduğu anlamına geliyor. Stokunda malı olan sipariş vermez. Sipariş alamayan Türk sanayicisi eksik kapasite ile çalışır, ihracat yapamaz.
Alman büyüme oranının beklenenden düşük gelmesi bu nedenle hisse senedi piyasalarına olumsuz yansıdı,parite bu nedenle düştü.
Ekonomiden sorumlu bakanımız Sayın Zafer Çağlayan “elin oğlu nasıl satıyorsa sen de öyle satacaksın” diyor.
Peki nasıl?
Türk sanayisinin duayeni bir sanayicimize kulak verelim: “Yorulmayan diz, utanmayan yüz, acıtmayan söz.”
Aynı sanayicimiz geçenlerde katıldığımız bir iftar sohbetinde şunu söyledi: “Müşterine para kazandıracaksın. Senin ‘başa baş’ olman veya zarar ediyor olman, senin sorunun. Müşterin para kazanmazsa senden mal almaz. Bu, ticaretin anayasasıdır. Kendine çeki düzen vereceksin.”