25 Mart 2010

Yargının hesap vermesi ve yargı bağımsızlığı

Bugün pek de üzerime vazife olmayan bir konuda yazacağım. Ama haddimi de bilerek...

Yargının hesap vermesi ve yargı bağımsızlığı
Bugün pek de üzerime vazife olmayan bir konuda yazacağım. Ama haddimi de bilerek.

Yargının hesap vermesi
Hesap verme, şeffaflığın doğal bir sonucudur. Şeffaflık da demokrasinin. Biz bu “hesap verme” meselesini Anayasa değişikliği taslağıyla ilgili tartışmalarda yanlış kullanıyoruz kanaatindeyim.  Sorgulamadan kavramın güvenilirliğine itbar ediyoruz sanki. Zaman zaman “hazır vagon” dediğim şeylerden bir tanesi de bu esasen.
Kavramın Türkçe çevirisiyle ilgili problem de buna hizmet ediyor gibi. Şöyle ki: Türkçe’de “hesap verme” başka çağırışımlar da taşır. “Neden dediğimi yapmıyorsun?” derken de karşımızdakinden hesap sormuş oluruz. İstediğimiz şey esasta yasal değilse veya yanlışsa, hesap verme mekanizması otomotik olarak “iyi” sonuç vermez. Kötü işleyen bir hesap verme mekanizması şeffaflığı öldürür ve  yasal olmayan şeylerin örtbas edilmesine hizmet eder.
Kavramın İngilizce karşılığı “acountability”dir. Anlamı; “hesap verebilir olma halini” ima eder. Buradaki “hesap” yapılan işin gerekçesini açıklama, sebebini gösterme ve izah etme demektir. Bu yolla yasal olmayan ve yanlış şeylerin önüne geçilmesi amaçlanır.
Mevzuatın kalbi anayasalardır. Anayasa ve yasalar yasama organının iradesine dayanır. Yasama organını halk seçer. Hesap verme mekanizmasının varlığı nedeniyle yargı kararları; mevzuat referansı, ayrıntılı mevzuat yorumları ve nihai kararın dayanağı olan gerekçelerin tefarruatlı izahını içerir. Yargı kararları, bu mekanizmanın varlığı nedeniyle alenidir ve bir üst yargı organının denetimine ve temyizine tabidir. Çünkü bunun da arkasında koca bir demokrasi mücadelesi vardır. Yargı kararları, demokrasi ve kararın dayanağı olan mevzuatın arkasında halk iradesi vardır diye, “Tanrı adına” veya “kral adına” değil, “Türk Milleti Adına” verilir.
Yargı organı, çalışma usul ve esaslarını keyfine göre kendisi belirlemez. Bunların dayanağı da yasama organının iradesidir.  Arkasında mutlaka bir kanun ve bu kanuna uygun bir ikincil mevzuat vardır. Bu kanun ve ikincil mevzuatın yargının hesap verme mekanzimasını ortadan kaldırması beklenmez.  Hatta düşünülemez de!  Çünkü bu durum demokrasiyle bağdaşmaz.
Yargıçlar da yaptıkları her idari eylem ve işlemin mevzuat referansını ve gerekçesini teferruatlı bir şekilde açıklamak zorundadır. Yargıçlar da Türk Ceza Kanunu hükümlerine tabidir. Bir suç işlerlerse onlar da kovuşturulur ve cezalandırılırlar. Kovuşturmaların yargı kararları gibi aleni olmaması mekanizmanın çalışmadığı anlamına gelmez.
Hesap verme mekanizması her kamu görevlisi ve kurum için yeknesak çalışmaz. İşin doğasına da bakmak icap eder. İşin doğası kimi zaman aleniyeti ortadan kaldırabilir. Ama şeffaflığı kaldırmamalıdır. Bu anlamda şefafflık her koşulda aleniyet demek değildir. Kimi zaman aleni olmasa da her şeyin her zaman şeffaf olması beklenir. Uluorta, her şeyi konuşmak – yazmak, herkesin kafasına göre istediğini söylemesi şeffaflık değildir. Böyle bir şeffaflık demokrasiye de hizmet etmez.
Demokrasilerde yasama organının ulaşamayacağı hiçbir kamu görevlisi ve kurum olamaz. Ancak her şeyin bir usulu ve adabı vardır.
Bu çerçevede; yargı organı üyelerini kimin atadığı meselesiyle hesap verme mekanizması arasında hiçbir ilişki yoktur. Seçimin ve atamanın meclis tarafından, yürütme organı tarafından veya yürütme organının başı tarafından yapılmasıyla mekanizma güçlenmez. Keza bu durum demokrasiye de hizmet etmez. Çünkü aralarında bir ilişki yoktur. Yargı “Türk Milleti adına” karar veriyor, o nedenle yasama organına karşı hesap vermek zorundadır iddiası yaldızlıdır. İnsanda kabul hissi uyandırır. Ancak dikkat! Sırf bu nedenle atama prosedürünü değiştirmek ülkemizi otomotik olarak daha demokratik yapmaz.

Yargı Bağımsızlığı
“Yargı da hesap vermek durumundadır” dedik. Yargının hesap verme mekanizmasını yasama organınki ve yürütme organınkiyle karıştırmamak icap eder. Çünkü “kuvvetler ayrılığı” vardır. “Kuvvetler ayrılığı” prensibi çok önemlidir. Bu tahammül, demokratik terbiye ve “hazım” meselesidir. Parlamentonuz olabilir, yasama organınızı halk seçeblir vesaire... Ancak bu durum ülkenizdeki rejimi otomotik olarak demokratik yapmaz. Kötüyüz demiyorum, ama öyle olsaydı bizi hemen AB’ye almaları gerekirdi.  (Gerekirdi, ama yine almazlardı o da ayrı mesele).
Yargıcın karar verirken bağımsız olması gerekir. Verdiği kararın niteliğine göre bir ödül veya ceza beklentisi içerisinde olmaması icap eder. O nedenle yargı, yürütme ve yasama organından ayrı bir kuvvettir. Demokrasilerde yasama organı ve yürütme organı, yargıca ödül veya ceza taahhüt veya tehdidinde bulunamayacak bir uzaklıkta durur. Yargıç kimsenin adamı değildir. Bu mesafe etik bir duruşu ve demokratik terbiyeyi gerektirir.
Ehliyet, yanlış yorum, atlama, etik olmayan bir tutum veya duruş var diyen yine yargıya güvenmek zorundadır ve yargı kararlarını temyiz edebilir.  Donanımı ve etik değerleri üstün kamu görevlilerinin bulunduğu kamu kurumlarının varlığı, rejimi otomotik olarak anti demokratik yapmaz.
Yargı kararları alenidir, dedik. Verilen her karar medyada, parlamentolarda, halk arasında, hukuk camiasında ve hukuk akademiyasında tartışmaya açıktır. Hiçbir ülke ve rejim, sürekli “hatalı” karar veren bir yargıcı, bağımsız diye hesap vermekten azade tutmaz. Devreye hemen disiplin hükümleri girer. Olmadı daha ağır yaptırımlar... Girmiyorsa burada bir sorun var demektir. Ama anayasa değişkliği gerektirmeyen bir sorun maalesef.
Amacım, hesap verme meselesine çok kafa yormuş eski bir Maliye Müfettişi olarak tartışmalara katkıda bulunmaktı.
Demokrasi, hesap verme ve şefafflık derken hazır vagonlara atlamayalım istedim.

Yazarın Diğer Yazıları

2015 ve T24’e veda yazısı

2016; insanlığa, ülkemize, T24 okuruna, yazarına, çalışanına ve T24’e şans getirsin

ABD 14 yıldır terörle savaşıyor, sonuç: Terör saldırıları yüzde 6 bin 500 arttı!

“ABD işgalinden önce Irak’ta hiç intihar saldırısı olması ama, 2003 yılından bu yana 1892 intihar saldırısı oldu"

Rusya, Batı’nın yaptırımlarına daha ne kadar dayanabilecek?

Gazprom biterse Putin biter. Sonra sıra Çin’e gelir. Çin karışırsa dünyayı dolarsızlaştırma ittifakı, yani BRICS tamamen biter

"
"