25 Mayıs 2010

Volatilitenin çok yüksek olacağı bir döneme giriyoruz!

Tecrübeyle sabittir ki net işletme sermayesi nagatif olan şirket kâr etse de yaşayamaz...

Finansal piyasalar olacağı olanı (önceden) fiyatlar. Hemen hemen tüm varlık fiyatlarında yaşanan ani dalgalanmalar maalesef yaşayacaklarımızın habercisi gibi.  Umarım yanılırım ve 2010 yılının ikinci yarısında “dananın kuyruğu kopmaz.”
Başlamadan önce, “İhracatçı sanayiciyi bekleyen riskler” ve “Bir sonraki krizin aktörü kim olacak?” başlıklı yazılarımıza bakmanızı öneririm.

Önümüzdeki dönemde ayrışma olacak ve sermaye sağlam ülkelere akacak
Maalesef geri çekilmenin (contraction) iç dinamiği böyle: Önümüzdeki dönemde sermayenin maliyeti çok yüksek olacak. Çünkü mevcut notlar ülkelerin gerçek risklerini göstermiyor ve borcu yüksek olan ülkelerin temerrüd riskleri daha da yükselecek.
Yunanistan sorunu nedeniyle Euro/USD paritesinin hızla düşüşü başta ABD dahil herkesi korkuttu. Hızlı yayılmayı önlemek için derecelendirme kuruluşları işi ağırdan alıyor kanaatindeyim.
Dikkat ederseniz bir yandan da derecelendirme kuruluşlarının kredibiliteleri ve hukuki sorumlulukları tartışılıyor. İlginçtir, yeni regülasyonlar da hep daha fazla ve daha sıkı denetime işaret ediyor. Bu nedenle önümüzdeki dönemde iyiler ve kötüler şeklinde bir ayrışma yapılması gerekecek.
Bu ayrışmayı AB üyesi olmak, uluslararası mutabakat, büyük ülkelerin itiffakı, vesaire önleyemez; fakat sadece geciktirir. Nereye kadar? Bunu göreceğiz ama şurası muhakkak ki dünya nice kudretli hükümdarlar ve ülkeler gördü! Bu da bir tür “doğal seleksiyon” nitekim.

Kulaklar kötü haber duymaya çok hazırlıklı
Yatırımcıların ve kreditörlerin gözü - kulağı her zaman yeni haberde. Yunanistan krizi patlamadan önce insanlar dayanağı olsun - olmasın iyi haber duymaya koşulluydu. Sürü piskolojisiyle her türlü iyi haber bonkörce fiyatlanıyordu. IMF ile anlaşma olacak örneğinde olduğu gibi, adeta alış yapmak (rally) için sunni beklenti (satın alıncak hikaye) yaratılıyordu. Ama şimdi süreç tersine döndü. Herkes kötü haber almak üzere koşullanmış durumda. Sürü, artık arkaya bakıyor ve satışı fiyatlıyor. Esasen bunu büyük borsaların endeksleriyle ilgili vadeli işlemler bakarak da (put/call oranıyla) anlamak mümkün. Hülasa önümüzdeki dönemde para daha çok gelişmekte olan ülkelere değil, ama sağlam gelişmiş ülkelere akacak.

Yüksek faiz döneminde dış kaynak bulmak zorlaşır
Bu trend değişikliği nedeniyle şirketlerin işletme sermayesi yönetimine daha çok kafa yorması gerekiyor. Çünkü hem kredi bulmak zorlaşacak, hem de kredi maliyetleri artacak. Varlık satmak, giderleri kısmak, işten adam çıkarmak, kâr payı ödememek vesaire... Bunlar sürdürülebilir olmayan alternatif iç finansman kaynakları.  O nedenle biraz daha içeriye bakmak, kâr odaklı gözlükleri bir süreliğine bir kenara bırakıp, süreçleri “nakit yaratma” gözlüğüyle tekrar tekrar gözden geçirmek gerekiyor.

İşletme sermayesini iyi yönetmenin çok önem kazanacağı bir döneme giriyoruz
İşletme sermayesi, şirketin kısa bir süre içinde yaratabileceği maksimum nakit miktarını ölmekte kullanılan bir finans terimi. Kabaca kasa ve bankadaki paramız, elimizdeki hisse senedi ve tahvil portföyünün tutarı ile alacaklarımız ve stoklarımızdaki mallarımızın değerinin toplamından oluşuyor. Bu miktardan kısa vadeli borçları çıkardığımızda elimizde kalan tutara net işletme sermayesi deniyor. Stresli dönemlerde şirketlerin işletme sermayesi ihtiyaçları artar. Tecrübeyle sabittir ki net işletme sermayesi nagatif olan şirket kâr etse de yaşayamaz.
Hammaddeyi aldınız, onu mamul hale getirdiğiniz, sattınız ve alacağınızı tahsil ettiniz...
İşte bu döngü içerisinde nerelerde süreleri kısarak/uzatarak ve süreçleri iyileştirerek nakit yaratabilirim? Buna bakmanız lazım.

Risk iştahı azalınca borsalar da düşer şirketlerin teminat değeri de
Şirket değerlemesinde emsal şirketin çarpan değeri çok önemli bir referans değerdir. Bu değere bakılarak bir şirketin hisse değeri ve şirket değeri hesaplanır. Bu değer konjonktürden çok etkilenir. Ülkemizde sermaye girişinin çok yoğun olduğu dönemlerde şirketlerin hisse değerleri durduk yere artmıştı. Şimdi bu akımların azalayacağını öngörüyoruz. O nedenle durduk yere şirketlerimizin değeri düşecek. Bu maalesef kaçınılmaz bir süreç.
Konjonktürden menfi etkilenme hem talep yetersizliği, hem de emsal şirketin değerinin düşmesi yoluyla gerçekleşir. Böyle durumlarda kreditörlerin davranışları da kredi arzını azaltma şeklinde tezahür eder. Çünkü hem genel olarak ülke riskiniz artmıştır, hem de şirketinizin ve teminatlarınızın değeri düşmüştür. Böyle durumlarda nakit sıkışıklığı çok ciddi bir problem haline dönüşür.
Unutmayın para uyumaz. O nedenle geleceği şimdiden öngörerek risk yönetimi (kur, parite, metal fiyatı, piyasa riskleri) alacak yönetimi, nakit yönetimi, borç yönetimi, tedarik yönetimi, ödeme, tahsilat ve mutabakat sistemleri üzerine kafa yormak gerekiyor.
Bizden söylemesi.

Yazarın Diğer Yazıları

2015 ve T24’e veda yazısı

2016; insanlığa, ülkemize, T24 okuruna, yazarına, çalışanına ve T24’e şans getirsin

ABD 14 yıldır terörle savaşıyor, sonuç: Terör saldırıları yüzde 6 bin 500 arttı!

“ABD işgalinden önce Irak’ta hiç intihar saldırısı olması ama, 2003 yılından bu yana 1892 intihar saldırısı oldu"

Rusya, Batı’nın yaptırımlarına daha ne kadar dayanabilecek?

Gazprom biterse Putin biter. Sonra sıra Çin’e gelir. Çin karışırsa dünyayı dolarsızlaştırma ittifakı, yani BRICS tamamen biter

"
"