02 Kasım 2009

Seher yemeyi...

ABD’de CNN İngilizcesiyle, “negro” İngilizcesi arasında bir fark yoktur.

"Gözüm yolda galdı,
Gaaldı...
Eyyyy gözel..."
Dilin de müziği vardır, o nedenle İtalyanca'yı severim ( Il Postino’yu hatırlayın lütfen).
Diline müzik bulaşmış millet muteberdir, zengindir...
Bana “red neck” aksanıyla konuşan ve kendisini başlarda anlamakta zorlandığım ABD’li bir dostum, statü kaygısıyla ABD’de kimsenin aksanını düzeltmeyi bir ihtiyaç olarak görmediğini, tam tersine bir kültürel zenginlik olarak muhafaza etmeye calıştığını ve bunu herkesin takdir ettiğini söylemişti.
Anlamakta zorlandığımı fark edince de; “ABD’de CNN İngilizcesiyle, “negro” İngilizcesi arasında bir fark yoktur. Aksan insana itibar kazandırmaz, ne de kaybettirir,” demişti...
Azerileri önce aşk şarkılarıyla tanıdık.
Biz Mülkiye’deyken, şimdi “demokrasi” mücadelemize destek olan polis, ev basınca Azeri şarkıcıların kasetlerini suç unsuru niyetine toplardı.
Kitaplıklarda bir şey kalmadığı için Mayakovsky’i falan da alırlardı.
Aksan insana itibar kazandırır mı?

Daha sonra, bize tuhaf gelen dilimizin mahzenlerinde kalmış kelime tercihleriyle aşina olduk Azerilere...
Bu ne zamandır böyle bilmiyorum ama, aksanın horlandığı bir ülkedeyiz.
Muhtemelen Avrupalı olacağız diye böyledir...
Bence öz Türkçe'yi Azeriler konusuyor.
Çok da güzel konuşuyor...
Azeriler o güzel dili 29 harfin ses olanaklarına sıkıştırsalardı, eminim dillerindeki o insani müzik yok olurdu…
Öze bak!
Azeriler her şeyin,ama özellikle de insanın özüne itibar ediyor.
Bizim, ‘görüşürüz - iyi günler’ diye seslendiğimiz durumlarda birbirlerine ‘sağol’ diyorlar...
Bir telefon görüşmesi yaptınız ve teşekkür edip ayrılacaksınız size ‘buyur’ diyorlar...
Bayanlar ve baylar yerine “xanımlar ve cenaplar” diyorlar...
Sabah kahvaltısı yerine “seher yemeyi” diyorlar...
İnsanı özüyle seviyorlar...
Kavgadan uzak bir millet!
Ses  tonlarında ve cümlelerin taşığı  ‘yan manalarda’ hiç ölçme, tartma, meydan okuma, had bildirme vs. yok...
Bakışlarda kaygı ve güvensizlik yok.
İki Azeri’nin “ne bakıyorsun lan” diyerek birbiriyle tartışması pek mümkün değil; değil ki ötesi...
Ermenistan’la yaşanan problem derin değil...
Sanırım Sovyetler dağıldıktan sonra Ermenistan’dan kovulan ya da kaçmak zorunda kalanlar biraz sorunu gündemde tutuyor.  Bir de Dağlık Karabağ’dan kaçanlar. Bunlara ‘gaçkın’ diyorlar. Doğrusu yaşadıkları mahalle ve evler içler acısı...
Hiç türbanlı görmedim!
Belki de 10 bin Azeri görmüşümdür.
Akıl bu ya ilkini gördükten sonra saymaya başladım. Tam 3 tane türbanlı kadın görmüşüm, o kadar kadın arasında...
Tek parti dönemi...
Umarım demokrasiye geçiş tecrübeleri bizimkine benzemez.
Bir zamanlar onları esaretten kurtarmak istemiştik...
Türki Cumhuriyetler'de ne kadar muteberiz bunu bilemem. Ama bizi örnek aladıklarını pek sanmıyorum.
Yeni bağımsız devlet olma çabalarında onlara yardımcı olmaya çalışan Türkler, maalesef Susurluk çetesi ve benzerleri ile ilişkiliydi.
O zaman başka topraklardakileri esaretten kurtarmaktı misyonumuz; şimdiyse eldekini kaybetmemek...
Hiç hesabı sorulmadı ama, tam bir fiyasko!..
Kaybedlien itibari ne zaman kazanırız bilemem!
Bakü bir dünya şehri oluyor
Bakü’de kültüre, edebiyata, sanata ve tarihe çok önem veriliyor...
Bizim Türk şirketlerinin tur programlarına bakın, istikamet genelde hep batıya...
Ben Bakü ve Tiflis turu hiç görmedim.

Ne kadar ayıp!
Hazar bir göl mü, yoksa deniz mi?

Doğduğum ilçede çok güzel bu göl vardı.
Türk sinemasının en büyük ustalarını o gölün, Yenişehir gölünün etrafında gördüm…
Ya da şu biten ‘Asi’ dizisinin çekildigi konağın olduğu köyde...
Belediye CHP’deyken o gölün kenarına gazino yapıldı.
Çocukluğumuzda balolar yapılırdı, 29 Ekim’de falan. İlk defa papyonu o göl gazinosunda takmıştım... Fotografları hatırlıyorum da… Uygun adım 'muassır' medeniyete doğruydu istikametimiz.
Adalet Partisi döneminde çay bahçesi yapıldı.
Anavatan Partisi’ndeyken ‘boğaz köprüsü’ bozuntusu bir şey...
AKP dönemindeyse ortasına bir fıskiye...
Al sana 'muassir' medeniyet.
1 Mayıs 'bahar bayramları'nın kızlı – erkekli  dev bir şenlik havasında kutlandığı, balığı ilk yediğim, yüzmeyi ilk öğrendiğim, Türkiye yüzme şampiyonları çıkaran ve yazları içinden çıkmadığım o göl artık sizlere ömür…
İşte o zamanlardı; bize  dünyanın en büyük gölünün Hazar olduğu öğretilmişti. Yenişehir’den de büyükmüş.
Gözlerimle gördüm: ‘Caspian sea’ diyorlar... Suyu da tuzluymuş.
İş işten geçti ama, sanırım suyu tuzluysa deniz, değilse göl demek daha doğru…
Yediğim, içtiğim benim...

Havyarını değil, ama balıklarını çok sevdim Hazar’ın.
Ruslar marine edilmiş yiyecekleri çok seviyor.  Azarbaycan’a da sirayet etmiş. Doğrusu votkaya da çok yakışıyor.
Mazur görün ama bir gece kendimi fena ödüllendirdim.
Önce derin bir kasede kemikli ve parça etli bir sebze çorbası...
Kendimi bir Rus köyünde, bir eve tanrı misafiri olarak kabul edilmiş, bir Tolstoy kahramanı gibi hissettim.
İnsan nasıl  kendine geliyor, üşümüş ve yorgunken...
Sonra vodka falan filan...
Yanıma da bir Trinidad almıştım ayıptır söylemesi…
Elbette yediğim içtiğim benim.
Gezerken sizler için de bir şeyler toparladım.
İşte size Milli Azerbaycan Edebiyatı Müzesi’nin vitirininden birkaç şair ve birkaç dize:
Sudan ayrılınca  candan ayrılır
Aşkı balıklardan ögrenmek gerek 
(Raziyye Gencevi: - 12. yy)

Mende sığar iki cihan
Men bu cihana sığmazam
(İmadeddin Nesimi: 1369 - 1417)
Ağlamak ki vardır, muhabbettendir
Şikeste hatırlık merhamettendir
(Molla Veli Vidadi: 1707 - 1808)
Bakü’den sonra Tiflis.
Şarap tatmak için.
Bunu beğendiyseniz elbet...
Buyur.

Yazarın Diğer Yazıları

2015 ve T24’e veda yazısı

2016; insanlığa, ülkemize, T24 okuruna, yazarına, çalışanına ve T24’e şans getirsin

ABD 14 yıldır terörle savaşıyor, sonuç: Terör saldırıları yüzde 6 bin 500 arttı!

“ABD işgalinden önce Irak’ta hiç intihar saldırısı olması ama, 2003 yılından bu yana 1892 intihar saldırısı oldu"

Rusya, Batı’nın yaptırımlarına daha ne kadar dayanabilecek?

Gazprom biterse Putin biter. Sonra sıra Çin’e gelir. Çin karışırsa dünyayı dolarsızlaştırma ittifakı, yani BRICS tamamen biter

"
"