Bana kalırsa parite 1.35’in üzerine çıkınca Euro bölgesinde “çevre” ülkelerden birinde, bilinen bir bir sorun bir şekilde su yüzeyine çıkarılıyor.
Peşinden de diğer çevre ülkelerin de sorunlu oldukları ve Avrupa Merkez Bankası’nın bu ülkelere de yardım etmek zorunda kalacağı fikri yayılmaya başlıyor.
Konuşulan ülkeler esasen T24 okurunun çoktan malumu: Yunanistan, İrlanda, İtalya, Portekiz ve İspanya.
Son hafta içinde bu ülkelere bir şekilde Belçika da eklendi!
Arada bir de Euro bölgesinin dağılacağı söylentileri yayılıyor...
Bu söylentilerin kaynağı da çoğu zaman paritenin aşağıya inmesinden en kazançlı çıkacak ülke olan Almanya çıkıyor.
İşin dikkat çekici bir başka yönü, parite 1.20’li rakamlara inince bu kez, ya ABD’de veriler birden bire kötü gelmeye başlıyor ya da Fed niceliksel gevşemeye hız vereceğine dair açıklamalar yapmaya başlıyor.
Hatırlayın, parite 1.42’yi gördü ve rahatsızlık başladı. Peşinden İrlanda krizi su yüzüne çıktı.
Portekiz ve İspanya’nın sırada olduğu ve hemen akabinde paritenin 1.27’lere ineceği konuşulmaya başladı. Derken ABD’de istihdam verileri kötü geldi ve Bernanke geçen Pazar günü aşağıdaki açıklamayı yaptı:
“ABD'nin normal işsizlik oranı seviyesine gelmesi dört-beş yıl alabilir.”
Ani fren!
Yani?
Niceliksel gevşeme için ne süre, ne de miktar olarak elimizi tutan yok!
Özetle; Euro/Dolar Paritesi Fed ile Avrupa Merkez Bankası’nın muhtemele hamlelerine ipucu olarak değerlendirilecek açıklamalarına göre pinpon topu gibi çıkıyor ve iniyor.
Kilit kavram şu: Tahvil alım program...
Esasen kim daha zor durumda olduğuna (mücbir sebep) ve tahvil alım programına daha fazla ihtiyaç duyduğuna piyasaları inandırıyorsa, parite onun istediği tarafa doğru hareket ediyor.
Bana kalırsa şimdi dikkat edilmesi gereken bir başka döneme giriyoruz.
Piyasalar bu açıklamalara göre hareketi bu hafta artık ezberden yapmaz oldu. Yani ani çıkış ve inişler olmuyor. Sanki bir kararsızlık hali var. “Pavlov’un köpeği” deneyine benzer bir sürece giriyor gibiyiz.
Ancak şu tespitimiz halen varit: “Herkes parasının değersiz olmasını istiyor!”
Biz hariç!
Biz “paramızın değeri namusumuzdur” diyenlerdeniz...
Gerçi yavaştan “namusu” kurtarmaya yönelik önlemler konuşulur olmaya başladı...
Yeri gelmişken “Kur savaşlarının galibi kim olacak” başlıklı yazımızdan bir alıntıyla noktayı koyalım ki, ilgili bakanlar korkusuzca görüşlerini savunsunlar:
“Bir parantez açalım: Değerli TL namusumuz. Bu kabul ama, bunun bizle alakası maalesef yok. Daha açık konuşalım: Dünyanın en yüksek faizini öderseniz ve yakında uyguladığınız politikalarda bir değişiklik yapmayacağınızı taahüt ederseniz ulusal paranız değerli olur. Rezervleri de artırsanız, “cingözlük” yapıp faizleri de düşürseniz durum değişmez.
Meraklı okuyucu bu noktada peki ne yapmak lazım diye sorabilir. Sermaye hareketleri serbest olduğu sürece, yani sıcak para ülkeye aktığı sürece ‘burası kadıköy burdan çıkış yok’...”
Çok ilginç bir dönemden geçiyoruz anlayacağınız.