G20 toplantısı hakkında basına yansıyan yorumlara ve bildiriye bakıyorum da nasıl da işler yine ABD’nin istediği gibi şekilleniyor!
Büyük devlet olmak böyle bir şey işte...
Yüzde 4 kuralıyla ilgili henüz karar alınmadı
Ticaret fazlası ve açığıyla ilgili ABD’nin yüzde 4 önerisini kamuoyu ilk T24’ten duymuştu. Ancak geçen hafta sonu Gyeongju’da yapılan G20 Maliye Bakanları toplantısında bu yönde bir karar alınmadı. Beklenti o ki Seul toplantısında yüzde 4 kuralına bağlayıcı olmasa da kararlı bir vurgu yapılacak.
Somut konuşalım: GSYİH’ne oranı bakımından G20’nin en fazla dış ticaret fazlası veren ülkesi Suudi Arabistan. Onu sırasıyla Almanya, Rusya, Çin, Güney Kore ve Arjantin izliyor. G20’nin diğer ülkelerinde açık var.
Sıkı durun en fazla dış ticaret açığı veren ülkesi Türkiye. Onu, Güney Afrika, ABD, Hindistan, İtalya, Kanada, Brezilya, Avusturalya, İngiltere, Fransa, Endonezya ve Meksika izliyor. Yani G20’nin 11 ülkesinde açık var, 9 ülkesindeyse fazla. Fazla verenler Almanya ve Arjantin dışında hep Uzak Doğu Asya ülkesi.
Yüzde 4’ün üzerinde fazla veren 4 ülke var. Suudi Arabistan, Almanya, Rusya ve Çin. Rusya ve Çin yüzde 4 kuralına uymakta çok zorlanmaz. Hele Çin Yuan biraz daha değerlenirse, GSYİH dolar cinsinden durdukları yerde büyüyeceği için, dış ticaret fazlası miktarını düşürmeden, oranı yüzde 4’e çekmeleri mümkün olacak. Tıpkı bizim oturduğumuz yerde adam başına gelirmizin 10 bin dolara çıkması gibi.
Yüzde 4’ün üzerinde açık veren iki ülke var: Türkiye ve Güney Afrika. Güney Afrika’nın açığı yüzde 4’ün hafif üzerinde. O nedenle kural Güney Afrika’yı zorlamaz. Peki Türkiye’yi? Maalesef zorlar. Dış ticaret açığı verme üzerine kurulu bu ekonomik düzen devam ettiği sürece uyumun pahası büyük olur. B planımız da yok! Daha fazla işsizlik ve daha fazla terör diye özetleyerek geçelim.
Para basmayla ilgili kural neden yok?
Ticaret fazlası dünya ekonomisi için sorunmuş! O nedenle fazla ve açık veren ülkelerin sorumlu politikalar uygulamaları gerekiyormuş! Ulusal paraların değerini piyasanın belirlemesi gerekiyormuş! Doğrudan müdahale bencillik ve sorumsuzlukmuş! Herkesin daha faza sorumluluk sahibi olması gerekiyormuş! Tüm bu beklentiler ABD’nin ekonomi diplomasisi sırasındaki dışa yansıyan yüzü. Peki haklısınız,kabul,diyelim. Peki aşırı derecede ve sürekli olarak para basarak para yaratma işi neyin nesi? O da dolaylı olarak döviz kurlarının manüpülasyonu değil mi? Peki sizce bu sorumlu bir politika mı? Para basmak bencilliğin dik alası değil de ne?
Çin’e IMF havucu
IMF’nin organizasyonu bir süredir tartışma konusu. Çok fazla G7 etkisinde diye. O nedenle kotaların yeniden dağıtılması kararı muhtemelen Seul’de alınacak. Gyeongju toplantısının belki de en somut uzlaşısı IMF’de karar mekanizmasında yüzde 6 oy hakkının gelişmiş ülkelerde gelişmekte olan ülkelere verilmesi oldu diyebiliriz. Buradan Türkiye olarak bize bir şey çıkar mı diye bekleyenler olabilir. Bana kalırsa bu iş Çin’e bir havuçtan öteye gitmeyecek. Çünkü ABD’ye göre IMF’de daha fazla temsil daha fazla sorumluluk demek; o nedenle yüzde 6 oy hakkının devredileceği ülke veya ülkelerin küresel büyümenin restorasyonu için daha fazla sorumluluk duymaları (yani daha az “bencil” olmaları) gerekecek. Bilmem anlatabildik mi? Bir de elbet Brezilya faktörü var. Kur savaşlarını başlatan ve İran konusunda ABD’ye rağmen Türkiye’yle beraber inisiyatif alan, ama sonra çark edip vazgeçen Brezilya. Çin, fazla veriyor, Brezilya ise açık. G7 + biraz BRIC yani. Sizce bu tartışmadan bize ekmek çıkar mı? “Sanmam hemşerim”.