ABD, sağlık reformu sonrasında daha da artacak olan federal bütçe açıklarını kapatmayı ve artık ülke için tehdit edici boyutlara gelmiş olan borç düzeyini aşağıya çekmeyi öncelikli gündem maddeleri arasına aldı.
Hatırlayın; daha önceki bir yazımızda ABD’nin dünya kamuoyu nezdinde sorunlarıyla yüzleştiğinden, bankacılığını stres testine tuttuğundan ve alınması gereken önlemleri hemen aldığından; AB’ninse sorunları yok saydığından ve mümkün olduğunca halı altına süpürmeyi tercih ettiğinden bahsetmiştik. Esasen, daha önce T24’ün Mülkiyeli ekonomi yazarları tarafından isabetle öngörülen bugünkü (çarşamba) ve buna bağlı olarak yakın bir gelecekte ortaya çıkması muhtemel gelişmeler, biraz da bu tutum değişikliğinin sonucudur. O nedenle ABD’nin mali disiplin konusunda ciddi adımlar atmaya başlaması çok önemlidir.
'Mali Sorumluluk Ulusal Komisyonu' ilk toplantısını yaptı
Demokrat Obama hükümetinin II. Dünya Savaşı'ndan bu yana en yüksek düzeyine çıkmış olan federal bütçe açıklarını azaltmak için attığı ilk adım, Cumhuriyetçileri de içeren 18 üyeli bir komisyon kurmak oldu.
Komisyon bu hafta salı günü ilk toplantısını yaptı. “Mali Sorumluluk Ulusal Komisyonu” adlı bu komisyona Obama’nın yardımcısı Joe Biden başkanlık yapıyor. Komisyon tarafından 1 Aralık tarihine yapılacak tavsiyelere Beyaz Saray ve Temsilciler Meclisi’nin uyacağı taahhüt ediliyor. Yalnız bunun için 18 üyenin 14’ünün olumlu yönde görüş bildirmesi gerekiyor.
Salı günkü toplantıda, komisyon üyelerinin hangi gelirlerin artırılması, hangi harcamaların kısılması gerektiğine ilişkin görüşünün sorulması üzerine Obama, “ülkenin sağlıklı bir mali rotaya girmesi için gereken her şeyin masaya yatırılması ve tüm önlemlerin komsiyonda tartışılması gerektiği” yönünde görüş bildirdi.
1 Aralık tarihi, Temsilciler Meclisi seçimlerinden 1 hafta sonrasına tekabül etse ve bunun bir nevi seçim taktiği olduğu düşünülse dahi, durum çok ciddi ve işi bizde oluğu gibi “komisyona havale edilmiş” şeklinde değerlendirmek yanlış.
Bütçe açığı ve borç düzeyi tehdit edici boyutlarda
Mali Sorumluluk Ulusal Komisyonu ilk toplantısında; yıllık federal bütçe açığının 1 trilyon doları aşmasını, ülke açısından ekonomik ve siyasi bir tehdit olarak kabul etti. Bu önemli bir gelişme. Malum, 2009 açığı 1.4 trilyon dolardı. Yani ABD milli gelirinin yaklaşık yüzde 10’u.
ABD’nin ülke borcu 12 triyon dolardır. Carmen M. Reinhart (University of Maryland) ve Kenneth Rogoff (Harvard) tarafından yapılan bir çalışmaya göre, bir ülkenin borcunun o ülkenin milli gelirinin yüzde 90’ını aşması, açık bir kriz göstergesidir (26 Nisan tarihli Washington Post’tan alınmadır).
ABD’nin milli gelirine 14 trilyon dolar dersek, yüzde 90’ı 12.6 trilyon dolara tekabül eder. O nedenle diyoruz ki, ABD sınırda olduğunun bilincinde ve alınması gereken önlemleri gayet ciddi bir şekilde tartışmak ve almak zorunda.
Kırmızı düğme Çin’in elinin altında
ABD tahvil satarak borçlanıyor. Çin Merkez Bankası dünyanın en fazla ABD tahvili tutan bankası.
Geçen ay (24 Mart) bizim piyasa yorumcularının pek dikkatine düşmedi, ama ABD peş peşe yaptığı ihalelerde 5 yıllık tahvillerine alıcı bulamadı. Bu nedenle 10 yıllık ABD swap farkı, 1988 yılından bu yana görülmemiş bir şekilde negatife döndü. Hatırlarsanız bu tarihlerde ABD, Yuan'ın değer kazanması gerektiği hakkında çok yoğun bir ekonomik ve politik diploması atağındaydı. Bu anlamda diyoruz ki, 24 Mart tecrübesinden ABD dersini çıkardı ve yüksek borçla yaşamanın nelere yol açabileceğini net olarak anladı.
Nitekim salı günkü komisyon toplantısında Bernanke; “ABD’nin mali gidişatı sürdürülemez ve ülkemiz; açıklarını zaman içinde sürdürülebilir düzeylere çekmek üzere azaltacak, güvenilir bir planı ivedilikle uygulamaya koymak durumunda” dedi (Reuters).
Komisyon ne önerecek?
ABD’de işlem vergisi var, KDV yok. İkisi arasında önemli farklar var. Kimi yorumcular ABD’nin katma değer vergisine geçebileceğini yazıyor ama, Obama bu yönde bir soruyu önceki gün katıldığı bir TV programında (CNBC) “Gündemimizde yok” diye cevapladı.
Muhtemelen komisyon Temsilciler Meclisi'ne hem vergi artışı, hem de harcama kısıcı tavsiyelerde bulunacak. Yapılan yorumlarda ilk akla gelen önlemlerin; “Wall Street’in vergilendirilmesi, kişisel gelir vergisi oranlarının artırılması, emeklilik yaşının 65’ten 68’e çıkarılması ve savunma harcamalarının yüzde 20 kadar azlatılması” olduğu söyleniyor.
Artık ABD daha mülayim olmak zorunda
Hatırlarsanız dünyanın daha barışçıl olduğu Clinton döneminde ABD ikiz açıkları epey bir azalmıştı. Neredeyse bütçe dengesi de sağlanacaktı. Sonra 11 Eylül saldırısı oldu. Geroge W. Bush Irak’a girdi. Bin Ladin’i yakalayacağım diye Afganistan’a daha fazla asker gönderdi. Neredeyse İran’a saldıracaktı.
Şimdi ABD’nin başında; Suudi Kralı Abdullah ile tokalaşırken elini öpecek kadar fazla eğilen, İran’ın nevruzunu kutlayan, İstanbul’da öğrencilerle buluştuğu sırada ezan okunduğu için konuşmasına ara veren, Müslüman ülkelerde herkesi “Selamün aleyküm” diye selamlayan Hüseyin B. Obama var. Dikkat: Yine ABD borcu çok fazla, federal açıklar çok büyük.
Hülasa şu sonuca varıyoruz: ABD’de sürdürülemez bütçe açıkları var ve borç düzeyi sınıra gelmişse; dünyada daha az savaş, daha az tehdit ve daha çok huzur olacak demektir(!)
Başlığımız, o nedenle “Önümüzdeki 10 yılda daha mülayim bir ABD göreceğiz!” idi.
Dileyen okur, “komşularla sıfır sorun” politikamızı, Ortadoğu’da neden daha çok itibar görmeye başladığımızı, askerlerin neden güçten ve gözden düştüğünü, Başbakan'ın “one minute” çıkışını vesaire, biraz da bu süreçle ilişlendirerek bu yazıdaki verileri değerlendirebilir...