Biz Mülkiye’de öğrenciyken Server Tanilli hocanın “Uygarlık Tarihi” diye bir kitabı vardı. Onu okumadan, hatta öğrenmeden Mülkiyeli olunamayacağına inanırdık.
Daha sonra Dünya tarihi türü kitaplar gördüm, okumak istedim, okudum...
Dünya tarihi türü kitaplar genelde batıda olup biten üzerinde durur.
İnsanlık tarihinin doğrusal bir rotada, ilkel komünal toplumdan sınfısız topluma doğru ilerlemek zorunda olduğuna dair Marksist inanış (tarihsel materyalizm) ile insanlığı temsilen ve onun adına en doğru amaç ve paterni ilk kendilerinin bulduğuna ve tecrübe ettiğine, batı dışındaki dünyanın da bunu takip etmesi gerektiğine dair batıcı inanışın bunda etkisi var. Dünya tarihi başlığı altında esasen aydınlanma devrimi, sanayi devrimi, kapitalizm vs.’yi batı dünyasının tarihini okumamızın bir nedeni bu.
Batılı bu anlamda kendini dünyanın merkezi sanır ve biz de tarihe bu tür kitapların içindekiler kısmından bakınca dünyayı batı sanırız. Bu yanlış algının krizin nitelemesinde de etkisi olduğu kanaatindeyim. Aynı kanaatim 1929 bunalımının tanımlanması için de geçerli. Büyüklerimiz daha iyi hatırlar, bu olaya o yıllarda “Büyük Cihan Buhranı” adı verilmişti.
Konuya önce bir hatırlatma ile başlayalım: Kriz 2008 yılında ABD’de 3 nedenle patlak verdi.
1) Türev piyasaların hacminin reel ekonomiden koparak çok yükselmesi.
2) Bankaların çok fazla risk alarak akıl almaz kaldıraçlarla işlem yapmaları.
3) Finansal kuruluşların bu işlemleri yapabilmek için çok fazla borçlanmış olması.
Özetle kriz, ABD’de finansal kuruluşların kolay yoldan çok fazla para kazanmak için çok fazla borç alarak riskli işlemler yapmaları ve riskli işlemlere aracılık etmelerinden çıktı. Halen kriz önemli ölçüde ABD’de devam ediyor. Buna rağmen krize nedense “küresel kriz” dendi ve biz de bu nitelemeyi ezberden kabul ettik. Acaba yaşadığımız gerçekten küresel bir kriz miydi?
Dünya’da 5 kıta, Birleşmiş Milletlere göre 184 ülke var. Kıtalar itibariyle bakalım:
Amerika Kanada ve Latin Amerika’da kriz yaşanmadı. Petrol ihracatçısı Kanada krizden en az etkilenen ülke. Latin Amerika krizden daha güçlü çıktı. BRIC ülkeleri arasında Çin’den sonra en iyi giden Brezilya çok iyi durumda. Brezilya bir demir cevheri ve et ülkesi. İran konusunda ABD’ye o da kafa tuttu. 16 yıldan sonra dünyanın en zengini artık bir ABD’li değil, bir Meksikalı. Adı Carlos Slim. Şahsi servetinin değeri 54 milyar dolar.
Bölgelerinin lideri ülkelerin İngilzce isimlerinin baş harflerinden oluşan MAVINS’in lideri Meksika (diğerleri Avusturalya, Vietnam, Endonezya, Nijerya ve Güney Afrika). Venezuela petrol ihracatçısı ve zengini. Peru ve Şili’de hiç problem yok; çünkü bu iki ülke, fiyatları hemen ve hızla yükselen metal (emtia) zengini ülkeler. Şili adeta bir bakır ülkesi. Yılda 5.5 milyon tona yakın bakır üretiyor.
Bakırın tonu 8 bin doları aştı.. Arjantin borçlarını ödedi ve problemsiz. Eskiden bu konseptte yersiz karşılanırdı, ama artık dünya değişiyor ve söylemek lazım: Arjantin de bir et ülkesi. Özetle Latin Amerika’da yaşanan sorunlara kriz denemez. Dahası 2010 yılında bölge yüzde 4’ün üzerinde büyüyecek.
Avusturalya
Ülke olarak Avusturalya ve Yeni Zelanda krizden hemen hemen hiç etkilenmedi. Bu iki ülke bankacılık sektörüyle ilgili düzenleme, gözetim ve denetim kurumlarıyla dünyaya örnek vaziyette. İkisi de emtia zengini ülkeler. Avusturalya dünyanın en büyük demir cevheri üreticisi. Avusturalya da bir et ülkesi. Suudi Arabsitan’ın kurbanlık koyunlarını hep Avusturalya ihraç ediyor. Lütfen bunu önemseyin, gıda ve su güvenliği 21. Yüzyılın en temel problemi olacak. Buna sonra geleceğiz. Özetle bu kıtada da kriz yok.
Avrupa AB’nin kurucu ülkelerinde (Almanya, Fransa, Hollanda, İtalya, Belçika, Lüksemburg) kriz yaşanmadı. AB ülkeleri içinde sadece Yunanistan belirgin bir şekilde kriz yaşadı. Portekiz, İtalya, İrlanda ve İspanya (İngilizce isimlerini baş harfleri birleşince PIGS oluyor, Türkçesi domuzlar demek) kriz yaşayacak diye beklendi, ama henüz bu ülkeler için de krizdeler diyemiyoruz. İtalya hariç bu ülkeler krizde desek bile, İngiltere ve İzlanda gibi onlar da Kuzey Atlantik ülkesi. İsviçre ve İskandinav ülkeleri zaten herkesin yeni gözdesi. Doğu Avrupa’da türbülans yaşayanlar oldu ama, yaşanana kriz demek abartılı olur kanaatindeyim.
Dolayısıyla Avrupa’nın sadece bir kısmında kriz yaşandı; Yunanistan hariç yaşayanlara da Kuzey Atlantik ülkeleri diyebiliriz.
Asya Asya zeten krizden çıkış için ABD dahil batının kurtarıcısı. BRIC ülkelerinden Rusya emtia zengini. Ayrıntısına sonra gireceğiz, Hindistan ve Çin halihazırda dünya ekonomisini sürüklüyor. Vietnam MAVINS üyesi ve çok iyi gidiyor. Güney Kore, Singapur ve Endonezya halen Uzak Doğu'nun kaplanları. Tayland’da siyasi bir kriz yaşandı. Biraz yabancı sermaye çekilişi oldu ama Tayland da hızla büyüyor. Japonya geçen yıl resesyondan çıktı ama, halen toparlayamadı. Yıllardır var olan, ama krizin tetiklemediği sorunlarla baş etmeye çalışıyor.
Orta Doğu’da da kriz yaşayan bir ülke yok. Körfez ülkelerinden sadece Birleşik Arap Emirliklerin’den Dubai’de sorun yaşandı. O da çözüldü. Katar’da kişi başına düşen gelir 19 bin dolar. Suudi Arabistan G20 üyesi. Kuveyt petrol zengini bir ülke. Umman gayet iyi gidiyor. Yemen zaten fakir bir ülkeydi.
Afrika İnanmayacaksınız ama Afrika’da da kriz yaşayan bir ülke olmadı. Botswana ve Kenya hariç Afrika’da kamu borçlarının ve bütçe açıklarının seviyesi düşük. Temel sorun harcamalardan ziyade vergi gelirlerinin yetersizliği.
Gana (petrol zengini ve kredi notu B+), Uganda, Zambia,Tanzanya, Kenya, Nijerya (kredi notu B+), Güney Afrika emtia ve mineral zengini ülkeler ve krizden neredeyse menfi anlamda hiç etkilenmediler.
Manisa'da bir askeri yemin töreninden bahsederek,
başörtülü gelen kadınların "Afrika'daki
yamyamlarda bile olmayan bir tasnif" ile yaşa göre içeri alındığını belirten ve sonra da bir başka vesileyle “her türlü
tek tipe karşıyım” diyen Başbakan Yardımcımız Bülent Arınç’ın sandığının aksine Afrika artık bildiğimiz Afrika değil.
Şimdi size bir soru: Bunun neresi küresel kriz?
Yazı dizimiz yarın
“İkinci dip ihtimali bitti mi?” başlığıyla devam edecek.