Angel Oliva 1906 yılında Küba’ nın en meşhur tütün bölgesi olan Pinar del Río’da, tütün tarlasında dünyaya geldi. Çok yoksul bir ailenin çocuğuydu. Babası tütün tarlalarında çalışan bir tarım işçisiydi ve çocuklarına karşı çok zalimdi. 24 kez hamile kalmasına rağmen hayatta kalmayı başarabilen ve 11 çocuk yetiştiren annesi ise bir ev kadınıydı.
Angel Oliva henüz ilkokul 4. sınıftayken babası tarafından aile bütçesine katkı sağlamak üzere okuldan alındı. Yaptığı ilk iş, tütün tarlalarında gübre olarak kullanılmak üzere hayvan pisliği toplamak oldu.
Arkadaşları dersliklerde temiz önlüklerinin içinde onlara şefkatle gülümseyen öğretmenlerinden matematik ve fen bilgisi öğrenirken o, annesinin onu merhametle takdir eden bakışlarıyla yetinerek torbası 2 sente hayvan pisliği topluyordu.
13 yaşına geldiğinde amcasının bakkal dükkanında çalışsın ve ailesine daha iyi destek olsun diye babası onu Havana’ ya gönderdi.
Haftanın yedi günü durmaksızın çalışan ve bakkal dükkanında uyuyan Angel Oliva yaşı ilerledikçe yaşadığının doğru bir hayat olmadığını idrak etmeye başladı. 18 yaşına geldiğinde, bir yerlerde daha iyi bir hayat olmalı diyerek, kemerinin içine diktiği bir avuç tütün tohumuyla ABD’ ye göç etmek üzere önüne çıkan ilk gemiye atladı.
Adanın gümüş kumları turkuvaz sularında kaybolup köpek balıklarıyla dolu Florida kıyılarına yaklaştığında güverteye çıktı ve önünde duran uçsuz bucaksız toprakların denizle birleştiği yerdeki siyah – sarp kayalıklara ürpertiyle baktı. Derin bir nefes vererek kendisini teskin etmeye çalıştı.
İçerisinde hiç zehirli yılan bulunmayan, dünyanın en küçük kuşunun ve en küçük akrebinin yaşadığı, köpekleri dahi uysal olan o cennet tropik ülkeden ayrılmıştı artık.
Ve ayak uyduramazsa bir buğday hevengi gibi taneleri söküldükten sonra fırlatılacağı acımasız bir ritmin çarklarına doğru yeni bir hayat bekliyordu onu.
1925 yılında ayak bastığı Tapma’ da şansı hiç yaver gitmedi. Bir aile yakını olan Adolfo Diaz’n evinde kaldı bir süre. Yük olduğunu hissetti... Geri dönmeyi düşündü, ama vazgeçti. Çaresizlik günlerinde hep annesinin ona umut aşılayan tavsiyelerini ve iyi dileklerini düşündü. Bir kuru temizlemecide çalıştı. Bir süre sonra aklından bir kuru temizleme dükkanı açmak geçmeye başladı. Ama bu hayali kısa sürdü.
Daha sonra bir puro fabrikasında iş buldu. Kapıların açılması için tam 8 yıl beklemesi gerekti. Adolfo’nun kızı Estela Diaz ile evlendi. Evliliğinin birinci yılında James Johnston ile tanıştı. Bir tütün brokırı olan James Johnstone, Angel Oliva’daki cevheri hemen gördü ve ona şirketinde, kendisi için çalışmasını önerdi.
Kendisine verilen işi her zaman ve her koşulda en iyi şekilde yapmayı alışkanlık haline getiren Angel Oliva, James Johnstone’ nun şirketini çok kısa bir süre içinde toparladı. Şirketin borçlarını tasfiye etti ve şirketi alacaklı duruma getirdi. Ümidi, çabasının karşılığı olarak şirkette küçük de olsa pay sahibi olmaktı. Bir yerlerde bağı, tutunacak bir dalı olsun istiyordu. Bu beklentisini James Johnstone açınca reddedildi ve çok üzüldü. Aklına sarp kayalıklar geldi sonra.
Kaybedecek bir şeyi yoktu ve aklına koyduğunu yapmaya başladı. Kendi soyadını taşıyan bir şirket kurdu ve puro işine girdi. Mantığı şuydu: “Ticareti öğrendim. İspanyolca ve İngilizce biliyorum. Puroyu Kübalı üretiyor, ABD’li içiyor. Bu işi ben yapmayacağım da kim yapacak ? Ne duruyorum ?..”
Angel Oliva’nın tahmini doğru çıktı. ABD’ de puro yapan şirketlerle Küba’ daki tütün üreticileri arasındaki ilişkilere aracılık eden Oliva Tobacco Co. kısa sürede büyüdü ve itibar kazandı.
İyi çalışıyor, tutamayacağı söz vermiyor ve ne olursa olsun sözünde duruyordu. Ne Küba’ nın tütün üreticisine kazık atıyordu, ne de ABD’ nin puro üreticisine. İşin sırrını çözmüş ve ahde vefayı şiar edinmişti. Çok kısa bir sürede tütün dünyasının en saygın komisyoncularından biri oldu. Yemek, uyumak, çalışmak ve günde 5 tane puro içmek dışında bir hayatı yoktu. Çok çalıştı ve 1950’lere gelindiğinde, henüz 44 yaşındayken, hayvan pisliği toplayarak torbasını 2 sente satan Angel Oliva’nın Oliva Tobacco Co. adlı şirketi, dünyanın en büyük tütün distribütörlerinden birisi olmuştu.
Angel Oliva, daha sonra diğer Karayip ülkelerinden araziler aldı. Tütün üretmeye başladı. Kardeşlerini ve akrabalarını da yanına alarak işi iyice büyüttü. İş büyüdükçe daha fazla insanla daha fazla çalışması gerekti. Sadece dünyanın en büyük tütün distribütörlerinden birisi olmakla kalmadı ,ama aynı zamanda çok iyi bir tütün üreticisi de oldu.
Angel Oliva 1996 yılında, 89 yaşında kanserden öldüğünde arkasında, Arturo Fuente, Punch, La Gloria Cubana, El Rey del Mundo gibi dünya markası (mülteci) puroların iç dolgusunu üreten, hayvan pisliği toplayarak başladığı ve kendi eleriyle yarattığı bir tütün imparatorluğu bıraktı geriye.
Bir de ABD’de puro başkenti olarak da bilinen Florida’nın Ybor şehrinde bir ana caddeye verilecek kadar değerli bir isim…