01 Mart 2010

Ekonomide tehlikeli bir haftaya giriyoruz!

Dolar/TL kurunun ve faiz oranlarında kısa ve ani dalgalanmaların sıkça yaşanacağı bir döneme giriyoruz...

Dolar/TL kurunda ve faiz oranlarında kısa ve ani dalgalanmaların sıkça yaşanacağı bir döneme giriyoruz. Buna “piyasa riski” deniyor. Hatırlayın piyasa riski sermaye yeterlik rasyosunun payında yer alıyor ve piyasalarda dalgalanmalar artınca, bankaların daha fazla rezerve (sermayeye) sahip olmaları gerekiyordu. Daha az risk, daha az işlem ve daha az kâr demek olduğu için de piyasa riski artınca bankaların piyasa değerinin düşmesi, yani hisse senetlerinin değer kaybetmesi kaçınılmaz oluyordu.
Ocak ayında Dolar/TL 1.4831’den kapanmıştı. Şubat ayında, bir önceki aya göre yüzde 3.5’lik bir artışla 1,5361’den kapandı. Bu artış nedeniyle, Vergi Usul Kanunu'nun değerleme hükümleri gereği bilançosunun pasifinde yüklü dolar borcu olan şirketler Şubat ayında epeyce kur farkı gideri yazmak zorunda kalacak. Keza Ocak ayında parite 1.3968’den kapanmıştı. Şubat ayında yüzde 2.7’lik bir düşüşle 1.3581’den kapandı. Paritenin düşmesi dolar cinsinden hammadde alan ve Avrupa’ya euro üzerinden satış yapan şirketlerin nakit akışını olumsuz etkileyecek bir gelişme. Bu tür durumlarda normalde halka açık şirketlerin hisse değeri olumsuz etkilenir.
Kötüsü şu: Bu  gelişmeler artarak devam edecek gibi. İşte nedenleri:

IMF anlaşmasıyla ilgili tutarsız söylemler devam ediyor

IMF ile imzalanan son anlaşma 2008 yılında sona ermişti O günden bu yana IMF ile yeni bir anşalma yapmadık. Ama hep yapacakmışız gibi yabancı yatırımcıya “sen kur yükselir diye korkma, ben sana yüksek faiz ödeyeceğim, hisse senedi al, satarken kâr edeceksin” mesajı verildi. Bu süre içinde IMF cephesinden defalarca, “Türkiye talep ederse müzakerelere başlamak için heyet göndermeye hazırız demeci” geldi. Bunun diplomatik olarak ne anlama geldiğini Doğan Akın iki kez “IMF anlaşması olmayacak” diye yazdı.
Nihayet önceki hafta S&P müşterilerine “IMF anlaşması olmayacak” mesajı geçti.
Hatırlayın IMF ile en temel anlaşmazlık konularından birisi vergi gelirlerindeki azalma ve sistemin dolaylı vergilere, onun da ekonomik büyümeye aşırı bağımlı hale gelmiş olmasıydı. Bu nedenle IMF “likidite pencerelerinin daralacağı ve küçüleceğin bir sürece giriyorsun, vergi gelirlerin düşecek, o nedenle hem harcamalarını kıs (özellikle de belediyeler aracılığyla yaptığın), hem de vergi gelirlerini artır” diyordu. Biz de bunu “büyümeden fedakârlık” olarak algılıyor ve kabul etmiyorduk. İlginçtir; IMF, anlaşma istiyorsan vergi oranlarını artırman lazım, derken Mehmet Şimşek önceki hafta “KDV ve ÖTV’de indirime gidebiliriz” dedi.
Dahası; “Anlaşma olabilir de, olmayabilir de. Zaruri değil” diye konuşan Ali Babacan, IMF ile ilgili anlaşma olmayacaksa 4. maddeyle ilgili sürecin başlaması gerektiğini söyledi. Arkasından da “IMF ile büyümeye dayalı bir stand-by anlaşması için müzakerelere devam ediyoruz” şeklinde bir açıklama yaptı.
Hafta sonu Başbakan Tayyip Erdoğan, Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’un ‘IMF’yi elimizin tersi ile itelim’ sözlerine, “Numan kardeşim, güçlüysek, IMF masasından niye kaçalım” yanıtını verdi. “IMF ile konuşmazsam gaflet olur” diyen Erdoğan, “2 yıldır masadayız, stand-by imzalamadık. İşimize gelmezse yine imzalamayız, işimize gelirse imzalarız” dedi.
24.12.2009 tarihli ve  “2010 yılında yatırımcılar neye bakacak? (2)” başlıklı yazımız şöyle bitmişti: Seyretmekte ısrar edenler dikkat: 2010 yılında kurtarıcı (Fed) yok! “IMF balonu” da kurtarmayacak...

Yunanistan’ın kurtarılması euroya değer kazandırmayacak
İki hafta önce Brüksel’de AB’nin Yunanıstan’ı 20 – 25 milyar euroluk bir yardım paketiyle kurtaracağı konuşulmuştu. Ancak AB yetkilileri bunu hemen reddetmişti.
Önceki hafta Alman “Der Spiegel” Alman Maliye Bakanlığı'nın aynı miktarda bir yardım paketi üzerinde çalıştığını yazdı.  Çalışılan plana göre euro kullanan her ülke Avrupa Merkez Bankası'ndaki sermaye oranı kadar bir tutarda bu yardım paketine destek olacak. Habere göre Almanya’nın payı 4-5milyar euro büyüklüğünde olacak ve bu yardımı bir kamu bankası olan KfW üstlenecek.
Almanya’nın bu planının AB Konseyi'nde, Eurogroup ve ECOFIN bünyesinde tartışıldığı söyleniyor.
Bu arada Yunan hazinesi muhtemelen Alman planını dikkate alarak, ABD'de çıkacağı 20-25 milyar dolarlık borçlanma amaçlı roadshow programını erteledi.
İspanya, İtalya, Portekiz, İngiltere, İrlanda, hatta Fransa dahil Avrupa Para Birliği’ne üye ülkelerin büyük bir kısmında zaten bütçe açıkları yüzde 3'lük standart oranın çok üzerinde. O nedenle Yunanstan’ın kurtarılması euro üzerindeki baskıyı hafifletmeyecek; tersine artıracaktır.

AB yardımı dava konusu yapılabilir!
Vilheim Hankel adlı bir Alman ekonomi porfesörü, Handelsblatt adlı bir ekonomi gazetesinde, “Almanya dahil hiçbir AB ülkesinin bir başka ülkeye kurtarma planı çerçevesinde mali yardım yapması mümkün değil; bu müktesebata açıkça aykırı” diye yazdı ve ekledi:
“Avrupa Merkez Bankası nasıl kötü bir banka gibi riskli işlere yatırım yapamaz, kredi  veremezse, Yunanistan’a da yardım yapamaz, kredi veremez. Mevzuat çok açık. Şayet Alman Maliye Bakanlığı Yunanistan’a bir yardım planı açıklar ve AB de uygulamaya geçerse meseleyi dava konusu yapacağım.”

Grev dalgası geliyor!
Yunanistan: Yunanistan’da 5 milyon sendikalı işçi var. Bütçe açığını yüzde 3 standardına taahhüt edilen sürede indirebilmek için alınan önlemler Yunanistan’ın iki büyük sendikası tarafından protesto edildi. Bu iki sendika 2.5 milyon işçiyi temsil ediyor. Alınan önlemleri hatırlayalım: Kamuda ücretler dondurulacak, vergiler artırılacak, KDV oranları AB’nin izin verdiği en üst orana çekilecek, sosyal güvenlik ödemeleri en aza indirilecek.

Hatırlayın 10 Şubat'ta Yunanistan'da hükümetin ekonomik reform paketini protesto etmek amacıyla kamu çalışanları 24 saatlik greve greve gitmiş ve grev sonrası Yunanistan hayalet ülkeye dönüşmüştü. Ayrıca geçen hafta 15 sendikalı işçi Atina borsasına girişi kapatmıştı.
Bu arada kredi derecelendirme kuruluşları taahhütlerini yerine getirmezse Yunanistan’ın kredi notunun düşürülebileceğini açıkladılar.
Portekiz: Portekiz de bütçe açığını milli gelirinin yüzde 3’üne indirmek zorunda. İşsizlik oranının yüzde 10’lara çıktığı Portekiz’de de kamu çalışanları 4 Mart Perşembe günü 24 saatlik bir grev yapacak.
İspanya: İspanya 2013 yılında bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 3’e indirmek zorunda. Bu amaçla hükümet emekliklik yaşını 65’ten 67’ye yükseltme kararı aldı. Büyük sendikalar bu tasarıyı ülkenin dörtbir yanında yaptıkları yürüyüşlerle portesto ettiler.
Özetle sürdürülemez boyutlara ulaşan bütçe açıkları ve kamu borçları domino etkisiyle tüm AB’yi tehdit ediyor.

Para polikaları da sıkılaşıyor
İlk sinyal Fed’den geldi. Geçen ayki son toplantısında Fed beklenmedik bir şekilde yüzde 0.50 olan reeskont faiz oranını 25 baz puan artırarak yüzde 0.75’e çıkardı. Böylece bankalara verdiği acil krediler için uyguladığı oranı 25 baz puan artırmış oldu.
Bu hafta Avrupa Merkez Bankası, İngiltere Merkez Bankası, Kanada Merkez Bankası ve Avusturalya Merkez Bankası kararları çok önemli. Likidite pencereleri her yerde daralma sinyalleri verirse varlık fiyatları hızlı değişebilir. Bu gelişme de Euro/Dolar paritesinde inişi hızlandırır.

4 Mart ihalesi çok önemli!
Hatırlayın; Avrupa Merkez Bankası bir yıllık repo ihalesini en son geçen yılın Aralık ayında yapmıştı. 22 Aralık 2009 tarihli yazımızda, altı aylık son ihalesini de 2010 yılının Mart ayında yapacağını söylemiş ve şöyle devam etmiştik:
“2009’un Haziran ayında yaptığı bir yıllık repo ihalesinde 441 milyar euro değerinde menkul kıymet almıştı. Bunların vadesi 2010 Haziran’da dolacak. Marttan itibaren vadeyi altı ay daha uzatabilmek, böylece bir yıllık borcun vadesini Eylül'e çekmek isteyenler çoksa, bu gelişme bankaların ECB bağımlılığının devam ettiği şeklinde yorumlanacak. Bu yorum euroya değer kaybettirir. Avrupa borsaları da bundan olumsuz etkilenir, faiz oranları da.”
Sözünü ettiğimiz ihale bu hafta ayın 4’ünde.
Bu arada Yunanistan’ın kredi notu 3 B’ye indi. Kurallara göre 4 Mart tarihindeki ihaleye Yunanistan bankalarının girememesi gerekiyor. Ancak hem ihalelerin uzatılacağı, hem de Yunanistan için kuralların gevşetileceği çok önceden  yazıldı. O nedenle yılbaşından bu yana dolara karşı yüzde 5 değer kaybeden Euro daha da değer kaybedecek gibi.
Özetle, Türkiye’de piyasa riski olmasa bile, ki olmaması mümkün değil, sadece parite etkisiyle Dolar /TL kuru baskı altında olacak.

Yazarın Diğer Yazıları

2015 ve T24’e veda yazısı

2016; insanlığa, ülkemize, T24 okuruna, yazarına, çalışanına ve T24’e şans getirsin

ABD 14 yıldır terörle savaşıyor, sonuç: Terör saldırıları yüzde 6 bin 500 arttı!

“ABD işgalinden önce Irak’ta hiç intihar saldırısı olması ama, 2003 yılından bu yana 1892 intihar saldırısı oldu"

Rusya, Batı’nın yaptırımlarına daha ne kadar dayanabilecek?

Gazprom biterse Putin biter. Sonra sıra Çin’e gelir. Çin karışırsa dünyayı dolarsızlaştırma ittifakı, yani BRICS tamamen biter

"
"