“Şikago Emtia Borsası” (CME) bünyesinde faaliyet gösteren “Uluslararası Para Piyasaları” (IMM) dünyanın en büyük ikinci, ABD’nin en büyük “vadeli işlemlerinin” yapıldığı piyasasıdır. Bu piyasada dövize yönelik ileri tarihli kontrat sayılarındaki değişim, işleme konu parayla ilgili beklentileri okumakta bize göre en güvenilir göstergelerden birisidir.
Vadeli işlem piyasalarında “short pozisyon” bir finansal aracı (döviz dahil) ileri bir tarihte bugünden saptanmış bir fiyattan satma yükümlülüğünü ifade eder. “Long pozisyon” ise satın alma yükümlüğünü.
Elinizdeki para biriminin ileride değer kaybedeceğini bekliyorsanız onu bugünden (ileri tarihli) satmak istersiniz. Şayet yükseleceğini düşünürseniz bugünden satmazsınız.
Şayet bu paraya ileride ihtiyacınız olacaksa ve bu paranın ileride değer kazanacağını bekliyorsanız, onu bugünden (ileri tarihli) satın almak istersiniz. Düşeceğini bekliyorsanız bugünden satın almazsınız.
Long pozisyon ile short pozisyon kontrat sayıları arasındaki fark, beklentileri okumakta çok yardımcıdır. Bu amaçla net pozisyona bakılır. Net pozisyon pozitifse (yani long pozisyondakiler short pozisyondakilerden fazlaysa) satın almak isteyenler, yani o paranın ileride değer kazanacağını bekleyenler çoğunlukta; negatifse satmak isteyenler (short pozisyondakiler fazlaysa), yani o paranın değer kaybedeceğini bekleyenler çoğunluktadır.
Geçen hafta 8 Aralık itibariyle IMM verilerine göre; uzunca bir süredir ilk kez dolarda “short” pozisyonların tutarında çok radikal bir azalış gördük. Bir önceki hafta 21.8 milyar dolar olan toplam (aggregate) short pozisyon tutarı 11.78 milyar dolara düştü. Yani dolar diğer para birimlerine karşı değer kaybedecek beklentisinde olanlar çok ciddi bir oranda azaldı. Peki bu ciddi beklenti değişikliği nereden çıktı?
Yıl sonu etkisi
Yıl sonlarında pozisyonlar kapatılır. Dolar bu nedenle bir miktar değer kazanmış olabilir.
Diğer para birimleri
Dolara değer kazandıran şey, tek başına ABD’deki gelişmeler olamaz. Bunlar sabitken, diğer ülke para birimlerinin değerini etkileyen gelişmeler de dolara değer kazandırabilir. Diğer para birimleri değer kaybederse ABD’deki gelişmelerden bağımsız olarak dolar kendiliğinden değer kazanabilir. Tek tek bakalım:
Yen
IMM verilerine göre yen long kontratlarda yaklaşık yüzde 34 oranında bir düşüş var. Net pozisyon pozitif, ama azalıyor. Bu ne demek ? Yen ileride değer kazanacak beklentisi içinde olanların sayısı azalıyor. Bunun temel (fundemental) nedenlerine bundan önceki iki yazımızda değinmiştik.
Euro
Euro long kontratlarda yaklaşık yüzde 27’lik bir düşüş var. İşin ilginç tarafı short pozisyonlarda da yüzde 7.3’lük bir artış var. Net pozisyon negatif. Yani euro dolara karşı değer kaybedecek diyenler çoğunluğa geçti. Hem de çok ciddi bir beklenti değişimiyle. Bunun temel nedenlerine de daha önceki yazılarımızda değinmiştik. Aşağıda tekrar özetleyeceğiz.
Sterlin
Sterlinin dolara karşı değer kazanacağını bekleyenler zaten bir süredir azınlıktaydı. Net pozisyon negatifte. Sterlin dolara karşı değer kaybedecek diyenlerin oranında yüzde 58’lik bir artış var.
İsviçre frangı
İsviçre frankında net pozisyon halen pozitif. Yani düşmeyeceği beklentisi olanlar fazla. Ama bunların sayısında da çok ciddi düşüş var.
Peki bu beklenti değişikliğinin nedeni ne?
Daha önce de yazdık: Kolay para var diye tüm ülkelerde kamu açıkları ve borçlar arttı. Bunları ödemek için paraya ihtiyaç var.
Bol para, daha fazla paraya ihtiyaç doğurdu!
Büyüme, açık kapama ve borç ödeme için parayı şirketlerden ve şahıslardan (vergi) alırsanız talep olmaz, nakit olmaz, yatırım olmaz, büyüme olmaz, ama işsizlik olur. O nedenle herkesin derdi “aynı anda aynı” oldu. Yani hem kamu açıklarını ve borç stokunu azaltmak; hem büyümek ve işsizliği azaltmak. Düşünsenize bunu herkes yapmak istediğinde sizce de faiz oranları bu seviyelerde kalabilir mi ? Hem de bu kadar kamu açığı ve borcu varken ! Peki dolarla carry – trade yapanlar faizlerin artacağını, yani tahvil fiyatlarının düşeceğini bile bile tahvil almaya devam ederler mi ? Büyüme problemi yaşayan ve parasının değer kaybetmesi kaçınılmaz bir ülkede hisse senedi yatırımı yaparlar mı ? Peki carry – trade için bu koşullarda dolar yerine başka bir para birimi geçer ve sistem böylece devam edebilir mi?
Bir daha özetle; düşük dolar faizi, yen yerine dolarla carry – trade yapılmasına neden oldu. Fed, en çok Çin ve İngiltere’ye sattığı tahvillerden kazandığı parayı sıfıra yakın faizle şirketlerine (yaralarını sarsın diye) borç olarak verdi. Bu şirketler de o parayla gelip bizim gibi ülkelerin tahvillerini satın aldılar, İMKB’lerini coşturdular… Bakır, çelik, demir, alüminyum, nikel vb. metalleri alarak mal piyasalarına atak yaptırdılar. Şimdi karları realize etme zamanı. Yeni oyun için kartların yeniden dağılması lazım. Bu kez hesap ödeme sırası diğer ülkelerde.
Öte yandan ABD’de işsizlik oranı düştü. Cuma günü açıklanan ABD tüketici verileri beklenenden iyi çıktı. Eurozone’da euroya geçiş için öngörülen bütçe açığı ve borç kriterlerine uyan kalmadı. Merkel, “euroyo korumak herkesin ortak görevi” diye demeç verdi. Yunanistan’da bütçe açıklarının milli gelire oranı 12’yi geçti. Hatırlayın: Maastricht kriteri yüzde 3’tü. O nedenle Avrupa Merkez Bankası güven kaybediyor. Sanayi üretim verileri hem Almanya’da, hem de Fransa’da kötü geldi. Yunanistan, AB mali komiserlerinin aylık denetiminde değişken bütçe uygulamasına geçmeyi taahhüt etti. Portekiz, İspanya ve İrlanda’da işler iyiye gitmiyor. Şimdilik pek itibar edilmese dahi “euronun sonu mu geldi” diye soranlara haber aralarında pek sık rastlar olduk.
Dahası geçen hafta Moody’s; “ABD, borç notunun düşürülmesi tehdidi altında değildir” açıklamasını yaptı.
Hülasa; dolarla carry – trade yaparak emtiaya, diğer ülke paralarına, hisse senedine ve devlet tahvillerine yatırım yaparak “kolay yoldan para kazanma dönemi” bitiyor. Önümüzdeki birkaç yıl “risk iştahı” yerine “riskten kaçınmayı” daha çok duyacağız. Çünkü, hem ulusal paraların dolara karşı değer kaybetmeye başlayacağı, hem de ABD’de faizlerin aratacağı beklentisinin satın alınmaya başladığı yeni bir dönem başlıyor.