İktisat
eğitimi şu cümle ile başlar: “İnsan ihtiyaçları sonsuz,
kaynaklar ise sınırlıdır.”
İktisat
eğitiminin temeli olan bu önermenin ne kadar yanıltıcı olduğunu
yıllar sonra fark ettim.
Çok
basit iki soru: Sonsuz olan insanların ihtiyaçları mı, yoksa
istekleri mi ? Peşinde koştuğumuz şey ihtiyaçlarımız mı,
yoksa isteklerimiz mi ?..
23
nisanda 2 yaşını bitirecek olan güzel kızımla hafta sonu
National Geographic’in “Yavru Hayvanların Öyküleri” adlı
bir VCD’sini izledik.
Maymunlar,
aslanlar, susamurları, zebralar, pandalar, somonlar, caretta
carettalar…
Ve
daha nice hayvan yavrusu öyküsü…
Caretta
carettalar suda yaşayan kaplumbağalardır. Milyonlarca yıldır
yeryüzünde oldukları söyleniyor.
Erkek
ve dişi suda çiftleşir, baba adayı çiftleşme sonrası ortadan
kaybolur, anne adayı ise karaya sadece yumurtlamak için çıkar.
Yumurtalarını
kumsalda kendi kazdığı küçük yuvalara bırakır,üstlerini
tekrar kumla örter , babadan farksız, o da denize
döner ve ortadan kaybolur!..
Yavrular,
yaklaşık iki ay süreyle kumların altına saklanmış yumurtaların
içinde kaderlerini beklerler. Bir insan, köpek veya tilkinin
saldırısıyla son bulmamışsa kuluçka vakti, yumurta kırılır;
kumların arasından hayata doğru kaygılı gözlerle bakan bir baş
çıkar ortaya. Sonra da o minik beden, sanki kulağına
fısıldanmışçasına, martıların, kum yengeçlerinin, kurdun –
kuşuna arasından koşarak hızla denize ulaşmaya çalışır.
Dörtnala, nefes nefese…
Caretta
carettalar dünyaya yardımsız gelirler. Ne göbek bağlarını
kesen olur, ne popolarına şaplak atan. Kimsenin refakati ve
koruması olmadan, kendi ayaklarının üzerinde ulaşmaya çalışırlar
denize. Kardeşlerini tanıma fırsatları olmaz. En çok ihtiyaç
duydukları o anda anne ve babaları yanlarında değildir. Hatta
onları hiç görmezler. Anne ve baba yardımı olmaksızın yiyecek
bulur, bebekken bile yalnız uyurlar…
Kızımın
doğduktan sonra çok başarılı bir “yeni doğan bebek”
Profesör Doktoru vardı. O bize, insanın başlangıçta dört
ayağının üzerinde olduğunu ve o zamanlar çocuğun anne karnında
bir yıldan fazla kaldığını, bu süre içinde birçok organının
geliştiğini, ancak zaman içinde insanın doğrulduğunu ve iki
ayağının üzerine çıkmasıyla birlikte hamilelik süresinin
azaldığını ve 9 aya kadar indiğini söylemiş; çocuğun
bıngıldağını ve tam görememesini örnek vererek, anne karnında
yaşanmamış 3 ay nedeniyle insanın birçok yönden dünyaya eksik
geldiğini ve bu nedenle bebeklerin ilk 3 ayda annelerine çok
bağımlı olduklarını söylemişti. Çok etkilenmiştim…
Ne
yürümek için yardım, ne hayatta kalmak için baba koruması, ne
büyümek için anne sütü ve şefkati…
Caretta
caretta olmak ?
Ne
dersiniz ?
İnsanoğlunun
becerebileceği bir iş mi isteklerini azaltmak ve bir caretta
caretta yavrusu gibi sadece ihtiyaç duyduğu şeyleri istemek ?