07 Ekim 2010

Batı hegemonyası ve fetişizmi bitiyor mu?

Peşinde olduğumuz argüman ise şu: Piyasa ekonomisi tökezlese de kendi sorunlarını kendisi çözer, bunun için devlet...

Dünkü yazımızda krizin finansal oyun alanını nasıl değiştirmekte olduğundan bahsetmiştik. Bugün ABD ve İngiltere’yi krize sürükleyen sürecin temel gerekçesini sorgulayacağız. Derdimiz, zihin dünyamıza ideolojik olarak nüfuz etmiş, son 30 yılın başat ekonomi politiğinin ezberlerini sorgulamak. Peşinde olduğumuz argüman ise şu: Piyasa ekonomisi tökezlese de kendi sorunlarını kendisi çözer, bunun için devlet müdahalesine gerek yok, devlet müdahalesi işi daha da zorlaştırır.

Bu gerçekten böyle midir?
Şimdiden söyleyelim: Hayır.

Ezber piyasacılık dönemi artık bitti
Şöyle düşünün: Dünya haritasını üçe bölün. En batıda Amerkia kıtası olsun. Amerika kıtasının güneyi, yani Latin Amerika devlet müdahalesini zorunlu görüyor. Kıtanın kuzeyindeki ABD ise özellikle finans kesiminde kocaman bir Enron skandalına rağmen “devlet müdahalesine hayır” diyor. Müdahale ne demek? Devlet bu piyasalara yönelik olarak regülasyon çıkarmasın, gözetim yapmasın, denetim yapmasın, vesaire... Kanada bir istisna, kıtada ABD ideolojik olarak devlet müdahalesini istemeyen yegâne ülke. Ortada Avrupa kıtası var. Burası derin bir “refah devleti” pratiği yaşamış ve ABD’ye karşı “aşağılık kompleksi” yaşayan bir kıta. ABD’yi her konuda yakalamaya çalışıyor. O nedenle Avrupa Birliği’ni kurdular. Avrupa’da, özellikle de AB içinde “ABD’den geride kalmamızın yegâne nedeni refah devleti geçmişimizdir” fikri çok alıcı buluyor. Ama kıtada halen çok güçlü bir düzenleme ve denetim geleneği var. Dünyanın doğusunda ise devlet müdahalesi çok daha yoğun. 
Son yirmi yılda dünya çok hızla değişti. Dünya Ticaret Örgütü kuruldu. Dünyada mal ticareti hemen hemen tamamen serbest. İkinci bir dip çıkmazsa ve kur savaşları durulursa bu serbesti büyük ölçüde devam edecek gibi. Sermaye hareketleri de öyle. Bu arada doğu bloku çözüldü. Buralarda da piyasa ekonomisi çabuk otursun diye Avrupa Birliği Kopenhag kriterleri diye bir kriter seti oluşturdu. Bu kriterler sayesinde AB eski doğu bloku ülkelerinin büyük bir kısmını bünyesine katarak sistemin geri dönüşünü imkânsız hale getirdi. Bu yolla bu ülkelerin Sovyetler’le olan bağı (“batı blokunun” istediği şekilde) iyice kopmuş oldu. Bu kriterler seti sayesinde bu ülkeler de kapitalist dünyaya hemen entegre oldular. 
Ticaretin serbestleşmesi ve doğu blokunun çökmesiyle ABD dış politikasında da radikal değişiklikler oldu. Doğu blokunun gücünü sınırlamak üzere daha önce yaptığı gibi ABD, darbeleri ve darbecileri desteklemek yerine, artık demokrasiyi ve piyasa ekonomisini desteklemeye başlar oldu. Hatta işi öyle bir noktaya vardır dı ki (Irak müdahalesi öncesinde) George W. Bush’un kendisini bir tek demokrasi mesihi ilan etmediği kaldı. Böylece mesih Orta Doğu'ya demokrasi getirecek diye dünya Bağdat’ta hurmaları yemiş oldu.  
Bu süreçte dünya ekonomisinde iki yeni güç odağı belirdi: Rusya ve Çin. Buralarda halen otoriter kapitalizm hüküm sürüyor. Bu iki ülkenin de önümüzdeki dönemde daha liberal, sosyal, iktisadi ve kültürel yapılara geçmesi gerekecek. Ancak ortada büyük bir sorun var: ABD bu kez daha önce yaptığının tersine finansal piyasalar için dünya çapında daha fazla regülasyon istiyor. Yani daha fazla devlet müdahalesi istiyor. Keza kurlar konusunda da. Bu konuda Obama hükümeti Çin mallarına karşı tarife dışı engeller koyma konusunda Kongre’den yetki dahi aldı. Bunun ima ettiği şey şu: Kabın boş tarafına da su doluyor ve dünya ekonomisinde devlet müdahalesi bağlamında bir dengeye doğru gidiş var. 
Özetle; kriz öncesinde “irregulation” diyenler bugün “more regulation” diyor. Finansal piyasalar her türlü düzenlemeye karşıydı, şimdi daha fazla düzenleme, gözetim ve denetim gerekli deniyor. Özetle ezber piyasacılık dönemi bitti. Sosyalizmi ve merkezi planlamayı çağrıştıran devlet müdahalesinden piyasacı batı bloku da artık ürkmüyor. Ben ulusalcı değilim, ama karşı çıkanların da bu gerçekleri görmesinde fayda görüyorum. Artık liberal düşüncenin de (dikkat liboşların demiyorum) devlet müdahalesiyle barışması gerekiyor. Yeni büyüme modeli, işleyen bir piyasa ekonomisi için sorumlulukları yeniden düzenlenmiş yeni bir devlet organizasyonu gerektirecek. Ezberlerden kurtulup kafa yormamız gereken bu önemli konuya bilahare geleceğim.

Çok kutuplu bir dünyaya alışmamız gerekiyor
İki bloklu dünya çoktan bitti. Hemen akabinde oluşan ve hep devam edeceği sanılan tek bloklu dünya da öyle. Çünkü ABD kendisine aşırı güvenle her yerde demokrasi istedi, serbest piyasa ekonomisi istedi, dünya ticaretinin önündeki engeller kalksın istedi, sermaye hareketlerinin önünde hiçbir engel kalmasın dedi, vesaire. Nitekim böyle de oldu. Böyle olunca da Latin Amerika ülkelerine artık söz geçiremez oldu. Çünkü dünya ekonomisi hızla büyüyor. Bu ülkeler emtia zengini. Demokrasi ve işleyen piyasa ekomomisi bu ülkeleri hızla gelişmekte olan ülkeler kategorisinde ön saflara çıkardı. Darbeler dönemi bitti. Özgürlükçü demokrasi ve işleyen bir piyasa ekonomisinin bence ayrılmaz bir parçası olması gereken devletin yol açıcı, yönlendirici, kötüyü hemen önleyici denetimiyle bugün örneğin Brezilya ve Meksika dünyanın çok önemli ekonomileri haline geldi. Keza Afrika hızla büyüyor. Buralar da artık ne ABD’nin, ne Fransa’nın, ne de İngiltere’nin eski kolonisi ülkeler. Bu bölgede de hızla hem “hard”, hem de “soft” alt yapı yatırımları yapılıyor. Sayın Bülent Arınç da duysun isteriz: Birçok Sub-Sahara ülkesi bu yatırım açığını finanse etmek için eurobond ihraç etti. Ve eurobondların da en büyük müşterisi, krizin müsebbibi olan ABD ve İngiltere kökenli yatırımcılar oldu. 

Döviz deyince hâlâ aklınıza dolar mı geliyor?
Eskiden finans piyasaları ve borsa deyince akla New York, Londra, Frankfurt  ve Tokyo gelirdi. Döviz denilince de ABD Doları, Euro (eskiden Mark) ve Yen.  (Tıpkı Marlboro, Kent ve Pall Mall gibi). Artık döviz denilince akla İsviçre Frankı, Norveç Kronu, Danimarka Kronu, Avusturalya Doları, Kanada Doları, Yeni Zelanda Doları, Brezilye Reali, Çin Yuanı gibi yeni ve güçlü ülkelerin para birimleri de geliyor. Artık dünya ekonomisi birçok ülkede olup bitene göre şekil alıyor. Bu nedenle önümüzdeki dönemde batı blokunun dominant olduğu küresel oragnizasyonlardan, doğunun daha etkili olduğu kurumlara doğru bir evrime şahit olacağız. Bunu batının kabul etmesi ve sindirmesi lazım. Artık batı fetişizmi ve hegemonyası bitmek durumunda.
Bu anlamda G-20 bünyesinde kurulan “Financial Stabilization Forum” çok önemli. Ama yeterli değil. G20 doğu ile batının diyalog kurduğu en önemli platformlardan birisi. Ancak orada da bir liderlik sorunu var. (Bu arada liderlik sorunu derken aklımıza geldi. Kasım ayında G20 liderliği Sarkozy’ye geçecek . Buradan da dünyada bir liderlik sorunu olduğunu çıkarmak mümkün).  Çünkü hızla yükselen piyasa ekonomileri liderlik konusunda çok istekli davranmıyor. Neden BRIC, MAVINS ve GC (Körfez ülkeleri) dünya ekonomisinde daha fazla söz sahibi olmasın?
Umarız ki, dünyanın lider ülke (diktesi) olmaksızın küresel sorunlara çözüm bulunulabilecek daha demokrat uluslararası organizasyonlarla yönetileceği bir döneme gireceğiz. Bu anlamda Kasım ayında yapılacak olan G20 Kore toplantısı çok önemli. Herkesin ortak yararına çalışan ve daha geniş mutabakatla çalışma prensipleri belirlenen küresel finansal piyasalar yaratmak, G20’nin öncelikli ödevi olmalı. 
Yarın yazı dizimizin sonu olacak. Kaldığımız yerden devam edecek ve 21. yüzyılın Çin’in yüzyılı mı olacağını, AB’deki çözülme korkusunu, tehlikeli ve yıldızı parlayan yatırım araçlarını, başarabilirsek anlamlı bir bütün içinde ele almaya çalışacağız.
Bilgi paylaşıldıkça çoğalır. 
Lütfen T24’ü herkese tavsiye edin:)

Yazarın Diğer Yazıları

2015 ve T24’e veda yazısı

2016; insanlığa, ülkemize, T24 okuruna, yazarına, çalışanına ve T24’e şans getirsin

ABD 14 yıldır terörle savaşıyor, sonuç: Terör saldırıları yüzde 6 bin 500 arttı!

“ABD işgalinden önce Irak’ta hiç intihar saldırısı olması ama, 2003 yılından bu yana 1892 intihar saldırısı oldu"

Rusya, Batı’nın yaptırımlarına daha ne kadar dayanabilecek?

Gazprom biterse Putin biter. Sonra sıra Çin’e gelir. Çin karışırsa dünyayı dolarsızlaştırma ittifakı, yani BRICS tamamen biter

"
"