24 Haziran 2013

Avrupa Konseyi Genel Sekreteri neden geliyor?

6 Haziran 2013 günü Gezi Parkı Direnişi’ne karşı hükümetin tutumuyla ilgili aşağıdaki basın açıklamasını yapan Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland yarın Türkiye’ye geliyor ve başbakanla görüşecek

 

6 Haziran 2013 günü Gezi Parkı direnişine karşı hükümetin tutumuyla ilgili aşağıdaki basın açıklamasını yapan Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland yarın Türkiye’ye geliyor ve Başbakan'la görüşecek. Açıklamasından bir bölüm şöyle:

“Türk hükümetinin son gösterilerde protestoculara karşı aşırı güç kullanılmış olabileceğini kabul etmiş olması gerçeğini not ediyorum. Bu tür iddialar doğru bir şekilde soruşturulmalı ve gelecekte aşırı güç kullanımını önlemek için her şey yapılmalıdır. Yetkilileri, protestoların altında yatan nedenlere bakmak ve bu nedenlere barışçıl ve demokratik bir tarzda yaklaşmak için ellerinden geleni yapmaları için cesaretlendiriyorum. Aynı zamanda, medya mecralarını durumu tam ve doğru bir şekilde aktarmaya çağırıyorum.”

(Orjinal metin için bakınız)

Önce bir bilgi notu verelim: Avrupa Konseyi (Council of Europe) 1949 yılında insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunmak amacıyla Avrupa çapında kurulmuş hükümetler arası bir kuruluştur. 27 üyeli Avrupa Birliği'nden farklı bir örgütlenmedir ve birlik üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarından oluşan Avrupa Birliği Konseyi’yle (European Council) karıştırılmamalıdır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sözünü ettiğimiz Avrupa Konsey’ine bağlıdır. Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi de Avrupa Konseyi içinde yerel yönetimleri temsil eden çok önemli bir başka kurumdur. Kongre, yerel yönetimi ve demokrasiyi geliştirmeyi amaçlar, üye ve aday ülkelerin yerel ve bölgesel demokrasilerini inceler, yerel ve bölgesel düzeyde vatandaşların demokrasiye katılımını destekleyen girişimlerde bulunur.

Hatırlanacağı üzere Türkiye Barolar Birliği geçen hafta Gezi Parkı olaylarıyla ilgili olarak Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği'ne başvuruda bulunmuştu. Birlikten yapılan açıklamaya göre, Gezi Parkı olaylarında polisin orantısız güç kullandığı ifadelerine yer verilen başvuruda, yaşanan olayları körükleyen en önemli etkenin, "ifade ve toplanma özgürlüğünü kullanan halka karşı kolluk kuvvetleri tarafından sorumsuzca gaz bombası kullanılması" olduğu savunulmuştu.

Yine geçen hafta Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Jagland Türk hükümetinin hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uyarınca ‘Toplanma Özgürlüğü’ne saygı göstermesi gerektiğini, hem de 'orantısız güç kullanımı' konusunda AİHM kararlarına uyması gerektiğini söylemişti.

Hürriyet gazetesinde yer alan (17.06.2013) habere göre karşılıklı çatışmanın önlenmesini talep eden Jagland, açıklamasında şu görüşleri dile getirmişti:

“Demokratik toplumlarda bu hakkın sağlanması gerekir. AİHM kararları bu konuda açıktır. Devletler, barışçı gösterilerin gerçekleşebilmesi için önlem almalı ve halkının güvenliğini sağlamalıdır. AİHM’in biber gazı kullanımıyla ilgili birçok kararı vardır. AİHM, gazların hastaneler dahil kapalı alanlarda kullanılmasını ne gerekli, ne de orantılı bulmuştur.”

Aynı haberde yer alan Avrupa Birliği'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle’nin de Twitter'dan paylaştığı mesajda, "Türkiye'nin sakinleşmeye ve diyaloğa ihtiyacı var. Barışçı göstericilere karşı orantısız güç kullanımının devamına değil. Endişeyle izliyoruz" ifadesi kullanılmıştı.

Evet, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Jagland, yarın hükümetin daveti üzerine Ankara’da olacak. Ziyaret sırasında yarın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve bazı bakanlarla bir araya gelecek.

Peki bu ziyaretin nedeni ne?

Elbette ziyaret sırasında insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi konular konuşulacak ve basın mensupları sorarlarsa Jagland, Gezi Parkı, orantısız polis şiddeti ve medyanın tutumu hakkında, daha önce açıkladığı görüşlerini tekrar edecektir. Ancak Jagland'a davetin hükümetten geldiğini not edelim. O nedenle görüşmenin ana gündem maddesi Gezi Parkı olmayacak.

Resmi tamamlamak için, geçen hafta, Avrupa Birliği’nin 3 yıllık Fransa vetosunun kalkmasından sonra, Türkiye ile yeni bir müzakere başlığı açılmasına engel olan Almanya ile yaşanan "Gezi" restleşmesini hatırlatmak gerekiyor. Malum AB Bakanı Egemen Bağış'ın Merkel'e yönelik “Sonun Sarkozy gibi olur” mealindeki açıklamaları sonrası, büyükelçimiz Berlin'de Dışişleri Bakanlığı'na çağrılmıştı.

Öte yandan Türkiye'nin AB katılım müzakerelerinde "Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu" başlıklı 22 numaralı faslının açılıp açılmamasıyla ilgili karar bugüne (Pazartesi) ertelenmişti. Bugün öğrendik ki konuyla ilgili karar yarın verilecek. Yani tam da Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’nin ziyaret gününde.

Malum Bölgesel Politika, temel olarak bölgeler arasındaki sosyo-ekonomik farklılıkların azaltılmasına yönelik bütün çalışmaları kapsıyor. Yapısal Araçların Koordinasyonu ise, AB'nin finansal aracı olan yapısal fonlara ilişkin genel hükümleri içeren çerçeve tüzük ve bu çerçeve tüzüğe bağlı olarak her bir yapısal fonu konu alan tüzüklerin uygulanması ve fonların kullanımına yönelik mekanizmanın oluşturulması çalışmalarını kapsıyor.

Yani müzakereye açılmasını beklediğimiz faslın Çözüm Süreci’yle yakından ilişkisi var. Tıpkı Avrupa Konseyi’nin Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nin görev alanına giren çalışmaları gibi.

Resmi tamamlamak için bir hatırlatma daha: Geçen hafta BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, hükümete sundukları demokratikleşme paketinde, Terörle Mücadele Kanunu'nun kaldırılması, uzun tutukluluklarının kaldırılması, ifade özgürlüğü, gösteri hakkının genişletilmesi, basın üzerindeki baskının sona ermesi, seçim barajının kaldırılması veya indirilmesi, hazine yardımının bütün partilere verilmesi, cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi ve benzeri bir dizi demokratikleşme, yol temizliği denilebilecek öneriler yer aldığını ifade etmiş ve şunları söylemişti:

"Buna karşılık henüz hükümetten somut bir çalışma görmüş değiliz. Bu, görmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Ama kapsamının ne olacağı, bizleri tatmin edip etmeyeceği, Türkiye kamuoyunun genelde demokratikleşme ile ilgili beklentisini karşılayıp karşılamayacağını da kendileri açıkladıktan sonra ancak anlayabiliriz. Bizim beklentimiz Meclis tatile girmeden bunlar Meclis'e gelsin. Kendileri her halde önümüzdeki hafta çalışmalarını tamamlayacaklar. Kamuoyuna açıklarlar, arlamentoya getirip getirmezler, bunu bilemiyorum, Çünkü parlamentonun çalışma takvimi henüz belirlenmemiş. Ama bizce parlamento kapanmadan teklif parlamentoyu sunulmalıdır."

Öyle sanıyoruz ki bu davet Demirtaş’ın sözünü ettiği hükümetten beklenen açıklamanın PİAR'ı ve/veya HEDGE’i olarak planlanmış. Şöyle ki bu ziyaret sayesinde:

  1. AB ile müzakereler başlamaz ya da yeni bir faslın açılması şarta bağlanırsa durum, kurucusu olduğumuz Avrupa Konsey’inin Genel Sekreteri’nin desteğiyle kısmen kurtarılmış olacak. Böylece Çözüm Süreci, arkasına AB'nin olmasa da Avrupa Konseyi Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nin desteği alınarak devam edecek. Böylece BDP’nin, demokratikleşmeyle ilgili beklentilerinin kısmen de olsa karşılanmaması halinde durum, bir şekilde emri vakiye getirilecek veya Genel Sekreter’den alınması planlanan destekle kısmen zamana bırakılmış olacak.
  2. Hem AB "Bölgesel Politikalar ve Yapısal" araçlar başlıklı 22. faslı müzakereye açar, hem de Avrupa Konsey’inden "Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi" görev alanı kapsamında güçlü bir destek gelirse, hem Başbakan'ın Gezi Parkı’yla bozulan imajını onarma imkânı doğacak, hem de Çözüm Süreci’ne yönelik iç ve dış destekle anayasa yapım süreci (belki de muhalefeti dışarıda bırakacak, ama AKP'nin tabanının rahatsız etmeyecek şekilde, BDP'nin taleplerinin kısmen karşılanması pahasına) hızlanacak.

Enteresan bir haftaya girdik anlayacağınız.

 

Yazarın Diğer Yazıları

2015 ve T24’e veda yazısı

2016; insanlığa, ülkemize, T24 okuruna, yazarına, çalışanına ve T24’e şans getirsin

ABD 14 yıldır terörle savaşıyor, sonuç: Terör saldırıları yüzde 6 bin 500 arttı!

“ABD işgalinden önce Irak’ta hiç intihar saldırısı olması ama, 2003 yılından bu yana 1892 intihar saldırısı oldu"

Rusya, Batı’nın yaptırımlarına daha ne kadar dayanabilecek?

Gazprom biterse Putin biter. Sonra sıra Çin’e gelir. Çin karışırsa dünyayı dolarsızlaştırma ittifakı, yani BRICS tamamen biter

"
"