06 Ekim 2010

ABD ve İngiltere kendi standartlarına uymadı

G20 kurulmadan önce dünya ne tür krizlerle karşı karşıyaydı? Krizleri kim çıkarıyordu? G20 neden kuruldu?...


Kriz, küresel finansal oyun alanını  (landscape) nasıl değiştiriyor? 
Birkaç soruyla başlaylım: G20 kurulmadan önce dünya ne tür krizlerle karşı karşıyaydı? Krizleri kim çıkarıyordu?  G20 neden kuruldu? G20’ye alınan yükselen piyasa ekonomilerinde neden kriz çıkmadı? Finansal reform ihtiyacı nereden kaynaklandı? Ne tür düzenlemeler yapıldı? Bunlar neden yeterli değil? Kriz küresel finansal oyun alanını nasıl değiştiriyor? Dünya çok kutuplu bir yeni dünya düzenine doğru mu gidiyor? Bugün bu sorulara yanıt arayacağız.
G20 kurulmadan önceki küresel finansal mimarinin temel taşları nelerdi?
G20 yükselen piyasa ekonomilerinde yaşanan krizleri önlemek üzere 1999 yılında kuruldu. G20’ye alındığımızı, dönemin başarılı Dışişleri Bakanı rahmetli İsmali Cem 26 Eylül günü yaptığı basın toplantısı ile Washington’dan duyurmuştu. 
G20 kurulmadan önceki krizleri hatırlayın: 1994 -1995 yıllarında Meksika’da ve Türkiye’de krizler patlak vermişti. Her iki krizin de nedeni cari açıkların kısa vadeli sermaye girişleri ile finanse edilmesiydi. Ani sermaye çıkışı nedeniyle örneğin Peso bir yıl içinde yüzde 80’e yakın değer kaybetmişti. Bizde de dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in “beynimin yarısı” dediği bir Hazine Müsteşarı vardı o zamanlar. 
1990’larda  Güney Kore, Filipinler, Tayland, Singapur, Endonezya ve Malezya “Uzak Doğu'nun kaplanları” olarak isimlendiriliyordu. 1997 yılının Temmuz ayında Tayland’da ciddi bir kriz patlak verdi ve bölgeyi çok olumsuz etkiledi. Bu krize “Güneydoğu Asya Krizi” dendi ve kriz sırasında dolara endeksli Tayland Baht’ı, Endonezya Rupi’si, Malezya Rigitti’si ve Filipin Pezo’su çok yüksek oranlarda devalüe oldu. Bilahare klasik istikrar politikalarını uygulatmak üzere devereye IMF girdi ve aynı sorunu bugün yaşayan ABD’de olduğundan farklı olarak krizden çıkış için bu ülkeleri daraltıcı maliye ve para politikaları uygulamaya zorladı.  Dünya Bankası'nın isteği ve desteğiyle piyasa düzenleyici – denetleyici otoritelerin kurulması başta olmak üzere, yeni  yapısal uyum politikaları gündeme geldi.
Benzer bir kriz 1998 yılının Ağustos ayında Rusya’da patlak verdi. Krizin en yoğun hissedildiği hafta (Kara Perşembe haftası) bugün 66 bini aşmış olan İMKB Ulusal 100 Endeksi 700 puan düşerek 2672 puana indi. Bu kriz bilahere Latin Amerika ülkelerini de olumsuz etkilemişti.
Bu krizlerin üzerine G7 ülkeleri yeni bir oluşuma ihtiyaç olduğu kanaatiyle G20’yi kurdular. Güney Kore, Türkiye, Rusya ve Meksika dahil 11 yükselen piyasa ekonomisi ülkesi G20 üyesi oldu. Bu ülkelerin gruba katılmalarının gerekçesi açıkası şuydu: “Son krizler bu ülkelerde patlak verdi.
Benzer krizlerin yaşanmaması için bu ülkelerin daha yakından takip edilmeleri gerekiyor. Bu amaçla küresel ekonomik düzenin kurallarının oluşum sürecine bu ülkeleri de dahil etmek lazım. Böylece kendi taahhütlerini de içeren kurallara uymaları daha kolay olur. Dahası, böyle bir oluşum, bu ülkelerle bu tür kurallara uymaları gerektiğini doğrudan konuşma imkânı verir ve aynı organizasyon içinde kontrol edilmelerini kolaylaştırır.” 
Kısaca bu ülkeler, dünya ekonomisinin başına bela olmasın diye G20 kuruldu. Daha sonra yeni krizler yaşanmasın diye birçok konuda en iyi uygulamalar, standartlar ve kodlar geliştirildi. Örneğin merkez bankalarının bağımsızlığı, sağlam bir iç denetim ve kontrol sisteminin kurulması, uluslararası muhasebe standartları, kamu hesaplarının şeffaflığı, kurumsal yönetişim, yolsuzluk ve kara parayla mücadele ve bankacılık sisteminin etkili gözetim ve denetimi gibi temel konularda standartlar tespit edildi ve bunların nasıl değerlendirileceği konusunda önemli kararlar alındı. Esasen tamamı 12 konudan oluşan bu standartlar seti G20 ile kurulmak istenen yeni küresel finansal mimarinin de temel taşlarıydı. 
Meraklı okuyucu bunların tamamına ABD Hazine Bakanlığı’nın aşağıdaki adresinden ulaşalabilir: http://www.ustreas.gov/offices/international-affairs/standards/standards.shtml 
Küresel finansal mimarinin kurucusu ABD ve İngiltere kendi koyduğu kurallara uymadı!
G20’nin benimsediği ve uygulamaya koyduğu 12 standarttan oluşan yeni küresel finansal mimari  birçok ülkede bankacılık kesiminin gözetim ve denetimi konusunda bağımsız otoriteler kurulmasına yol açtı.  Avusturalya, Yeni Zelanda gibi anglo – sakson gelenekten gelen ve devlet müdahalesini geleneksel olarak sevmeyen ülkelerin yanı sıra, doğu dünyası da standarda önemli ölçüde uydu. Yani “bankaların etkili gözetim ve denetimi” standardına birçok ülkede uyuldu. Özellikle bir daha dünya ekonomisinin başına bela olmaması için G20 üyesi yapılan ülkeler bu standarda uyacağım diye bankacılık sektörlerini bağımsız kamu ototriteleri aracılığıyla yakından takip etmeye başladı. Bunun bir nedeni 12 standarda uyumu IMF ve Dünya Bankası'nın kredi ön koşulu haline getirmesiydi elbet.
Söz konusu standart sayesinde, bu ülkelerde bankacılık kesiminin aşırı borçlanarak çok yüksek kaldıraçlarla kendi nam ve hesabına işlem yapmalarını ve karmaşık türev enstürmanlarına bulaşmalarını caydırıcı, etkin risk yönetim sistemleri kurulmuş oldu. Böylece sektör kamu ototritesinin gözetiminde riskli işlemlerden uzak kaldı. Sonuç olarak, 1999 yılından önceki krizlerin tekrarını önlemek için başta ABD ve İngiltere olmak üzere G7 ülkelerinin söylediklerini 11 yükselen piyasa ekonomisi yaptı ve kriz yaşamadı; bu standartlara uymayan ABD ve İngiltere ise kriz yaşadı. 

Krizin tekrarını önelemek için ne tür önlemler alındı? 

Son bir yıl içinde neler yapıldı?
1) ABD yeni bir reform paketi (Obama planı) açıkladı. Sistem transforme ediliyor. Daha önce birkaç yazıda bu konuya değindik, ama yine özetleyelim: Obama planı G20’de mutabakat aranan konuların önemli bir kısmını kapsıyor. Örneğin; derecelendirme kuruluşları, hedge fonlar vesaire hep kayıtlı olacak, gözetilecek ve denetlenecek; bankalar riskli işlemler yapamayacak, kendi nam ve hesaplarına vadeli işlem yapamayacak vesaire...
2) Avrupa Merkez Bankası bünyesinde bir bankacılık gözetim ve denetim (supervisory body) kurma kararı alındı. 
3) “Basel III” hazırlandı. Bir geçiş dönemi sonrasında uygulanmaya başlanacak. Hatırlarsanız bu yılın Şubat ayında “Yeni küresel finansal mimari: Basel III’e hazır mısınız?” başlıklı peş peşe 3 yazı yazmıştık. Meraklı okuyucu bu yazılara göz atabilir. Özetle Basel III’ün amacı, bankaların riskli işlemlerini sınırlamak, sermayelerini artırmalarını sağlamak ve ellerinde tuttukları nakdin miktarını yükseltmektir.
Yeni düzenlemelerle krizin tekrarını önlemek için daha sıkı önlemler alındığı kesin.  Ancak bu önlemler yeterli değil. 
Önlemler neden yeterli değil?
Asıl sorun şu: Bankaların yerini devletler aldı ve devletler borçlu hale geldi. Gevşek maliye politikaları bütçe açıklarını çok yükseltti. Para piyasaları maliye politikalarını esir aldı. Kamuda açık varken sıkı para politikası, açıkları sürdürülemez, borcu çevrilemez hale getirir. Dünya ekonomisinin hiçbir ülkeyi temerrüde düşürmeden nasıl büyüyeceği büyük bir muamma!
Alınan önlem setleri için de birkaç sey söyleyelim:
1) Obama planına rağmen ABD hızlı toparlanamadı. İkiz açıklar halen büyük tehdit. Deniliyor ki Fed 100’den fazla dünyanın en iyi doktoralı uzmanına sahip olmasına rağmen krizi öngöremedi ve proaktif olamadı. Bundan sonra regülasyon olsa ne değişir?
2) Avrupa Merkez Bankası’nın yeni bir gözetim otoritesi kurması çok şeyi değiştirmez. İngiltere Euro bölgesine dahil değil. Bu yeni otoiritenin Almanya ve Fransa gibi büyük ülkelere para politikası dikte etmesi mümkün değil.
3) Basel III iyi ama, sorun sadece sermaye yeterliliği değil. Risk yönetimi konusunda da yapılması gerekenler var. Tartışma sadece özkaynak yetersizliği ve krizin faturasına katkı çerçevesinde tartışılıyor. Oysa risk yönetiminde caydırıcı regülasyonlar olmalı ve bir “watchdog” olmalı. Risk yönetim kalitesini artırmak lazım. Bu konuda Kanada, Avusturalya ve Yeni Zelanda örneklerine bakılmalı. (Maalesef dünyada kimse BDDK örneğine bakılmalı demiyor!) 

Toparlarsak;

Kuzey Atlantik krizi küresel finansal mimaride köklü değişikliklere gebe. Bunların üzerinde henüz sağlanmış bir mutabakat yok. Şu anda mutabık kalınan tek şey krizin etkilerini hafifletmek üzere parayı gevşek bırakmak. Yeni dünya düzeninde batı hegemonyasını daha az hissedeceğimiz artık kesinleşti. Çünkü dünya artık eski dünya değil. Örneğin Latin Amerkia artık ABD’nin arka bahçesi değil. Çok kutuplu bir dünya, doğal olarak küresel finansal mimaride de kendini gösterecek. Bunun biraz daha ayrıntısına yarın gireceğiz.
T24 okuyun ufkunuz açılsın:)


 

Yazarın Diğer Yazıları

2015 ve T24’e veda yazısı

2016; insanlığa, ülkemize, T24 okuruna, yazarına, çalışanına ve T24’e şans getirsin

ABD 14 yıldır terörle savaşıyor, sonuç: Terör saldırıları yüzde 6 bin 500 arttı!

“ABD işgalinden önce Irak’ta hiç intihar saldırısı olması ama, 2003 yılından bu yana 1892 intihar saldırısı oldu"

Rusya, Batı’nın yaptırımlarına daha ne kadar dayanabilecek?

Gazprom biterse Putin biter. Sonra sıra Çin’e gelir. Çin karışırsa dünyayı dolarsızlaştırma ittifakı, yani BRICS tamamen biter