O: İçimi kemiren bir şey var. AKP’yi eleştiriyoruz, evet, ama onlara açtığımız bir kredi de var. AKP yanlısı bir gazeteci bir yazısında doğru bir şey söylediğinde hakkını teslim ediyoruz; ama ulusalcılarla sürekli alay eder, kavga eder haldeyiz. Ulusalcılığıyla meşhur biri doğru bir şey söylediğinde nedense bunu takdir etmiyoruz, hatta alayın dozunu arttırıyoruz. Düşüncelerine, dünya görüşüne zerre kadar katılmasam da Gezi’nin ilk günlerinden beri bizimle birlikte gazı, TOMA suyunu yiyen, parkta sabahlayan CHP milletvekilleri vardı. Onları görmezden gelebilir miyim? Sırrı Süreyya’nın her hareketini göklere çıkardık da, ki son derece hak edilmiş bir övgüydü bu, neden CHP’lilerden uzaktan seyretmişler gibi bahsettik?
Ben: Anlıyorum ne demek istediğini ama söylediklerine itirazım var. Bir kere genel olarak CHP’liler iyi şeyler yaptıklarında onları takdir etmiyor muyuz, emin değilim. Öncelikle her CHP’linin ulusalcı olmadığını kabul edelim. Ki genelde iyi şeyler yapanlar da onlar. Binnaz Toprak’ın LGBT bireyler için yaptıklarını görmezden gelmedik; ya da Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda Rıza Türmen’le Atilla Kart’ın hazırladığı öneriyi destekledik. Hatta onların yaptığı işleri baltalayan CHP’nin ulusalcıları oldu. Ha ulusalcılarla alay ediyor, onlara kızıyor muyuz? Elbette. Ama o ulusalcılar da iyi bir şey yapmıyorlar ki! Takmışlar kafalarını Türklüğe, çağdışı bir Kemalizm yorumuna, demokratikleşmenin, özgürleşmenin önüne taş koyup duruyorlar. Ben Atatürk olmasaydı adımız Dimitri olurdu diyen milletvekiline tepki göstermeyeyim de ne yapayım?
AKP’ye daha fazla mı kredi açıyoruz? Açıyorduk belki ama artık açmıyoruz bence. Unutmayalım, dindar kesim uzun süre siyasetten, hatta kamusal hayattan dışlandı; en temel hak olan eğitim hakkından bile yıllarca yararlanamadı. Şimdiyse koşullar değişti ve biz iktidarı sürekli eleştiriyoruz.
Gezi olayı ise çok farklı. Kendi adıma konuşayım, benim ulusalcılara (bak CHP’lilere demiyorum) mesafeli durmamın çok basit bir nedeni var. Onların samimiyetine inanmıyorum. Birlikte gaz yemiş olabilirler direnişçilerle. Ama bunu siyasi rant uğruna yapmıyorlar mıydı sence?
O: Ne önemi var ki? Sırrı’nın siyasi hesabı var mı diye soruyor muyuz?
Birbirimizi yıpratmak bize ne kazandıracak? Gezi’deyken birlikteydik, tekrar olamaz mıyız? O zaman da birbirimizi eleştiriyorduk, ama bunu sesimizi yükseltmeden, sakin sakin yapıyorduk. Bir tane kavga çıkmadı, çok mutluyduk. Ne oldu da o 18 günü unuttuk? Ulusalcılar orada değil miydi? Barikatta yanımdalardı. Şimdi neden bu kadar tiksiniyoruz bu insanlardan?
Ben: Biraz fazla romantize etmiyor musun yaşananları? Gerçekten hiç kavga çıkmadı mı? Ben Kürtlerle aralarında sürtüşmeler olduğunu biliyorum mesela; hatta Kürtlerin Gezi’ye mesafeli olmalarının bir nedeni de bu değil miydi? Bir de şunu sormak istiyorum asıl: Sokakta bir araya gelmekle ortak siyaset yapmak aynı şey mi? Sokakta polis şiddetine direniyordunuz. Dediğin gibi, barikattaydınız; üzerinize gaz bombaları, plastik mermiler yağıyordu. Elbette ortak mücadele edecektiniz, dayanışacaktınız. Ama onlar olağanüstü koşullardı. Şimdi ise siyaset zamanı. Aynı fikirlere, aynı değerlere sahip olmadığınız bu insanlarla nasıl ortak siyaset yapacaksınız? Düşmanımın düşmanı dostumdur ilkesiyle nereye kadar?
O: Ortak siyasetten kastettiğin ne ki? Şu anda giderek otoriterleşen, yatak odalarımıza kadar giren, bize nefes alacak alan bırakmamaya kararlı gözüken bir iktidarla mücadele ediyoruz. Stratejik olarak bir arada hareket edemez miyiz?
Ben: Edebilirsiniz ama onlara nasıl güveneceksiniz? Diyelim, birlikte mücadele ettiniz ve iktidarı sandıkta devirdiniz (bana göre zor ya, neyse). Ulusalcıların devirmek istediğiniz iktidardan ne farkı var? Bugün Erdoğan’ın o çok eleştirdiğimiz kibirli, üstten bakan, kendi değerlerini topluma dayatmaya çalışan tavırları nereden geliyor sanıyorsun? 90 sene vesayet altında yaşamadı mı bu toplum? Haklı olarak diyeceksin ki bir vesayetin yerine diğeri geliyor ama ve buna bir şekilde dur dememiz lazım. Tamam, diyelim ama bunu “bizim” gibi düşünenlerle yapmamız gerekmez mi? Yeni vesayete karşı eski vesayetle mi işbirliği yapacağız? Nerede kaldı o uğruna savaştığımız ilkelerimiz, değerlerimiz? Biz çok azız, kazanamayız. Tamam, kazanamayız da (ki bu da biraz kazanmaktan ne anladığımıza bağlı) da, ulusalcılarla el ele bir zafer zafer midir sence?
O: Ben Gezi’den sonra herkesin değiştiğini, dönüştüğünü düşünüyorum. TGB’lileri filan bir kenara koyalım, ulusalcı dediklerin eskisi kadar şekilci değiller. “Öğrenebilir” durumdalar. Son 30 yıldır anaakım medyadan öğrendikleriyle Kürtlere mesafeliler, evet. Ama o bile kırıldı.
Ben: Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Haydi Dimitri örneğini geçelim; daha dün ulusalcıların ideoloğu Birgül Ayman Güler “bana Kürtlerle Türkler eşit dedirtemezsiniz” mealinde çıkışlar yapmıyor muydu? Her şeyden vazgeçtim, Kürtlerin algısı ne olacak? Bir tarafta öyle ya da böyle barış sürecini başlatmış bir AKP var, diğer tarafta baskıyla, işkenceyle özdeşleştirdikleri ulusalcılar. Roboski, KCK tutuklamaları AKP döneminde yaşandı, doğru. Kürtler de zaten AKP’yi eleştirmekten geri durmuyorlar. Yine de masadan kalkmıyorlar. CHP ile birlikte hareket etmiyorlar. İçindeki ulusalcıları – bak, hatırın için ırkçı demiyorum – temizlemeyen CHP’ye kim niye güvensin? Ben niye güveneyim?
O: Sen ne dersen de, AKP bir dönem daha kendi başına iktidar olmamalı. Kimsenin darbe dediği yok. Üzerimize gaz bombası yağarken bile “asker devreye girerse yandık” diyorduk birbirimize.
Ben: Birbirimize? Ulusalcılar da mı bunu diyordu? Mustafa Kemal’in askerleri kimdi peki?
O: Üf, tam AKP’li ağzıyla konuşuyorsun. Ben sana TGB’lileri bir kenara bırak demedim mi?
Ben: Ya tamam, hemen sinirlenme. Ne öneriyorsun peki? Gidip Sarıgül’e mi oy vereceksin yani?
O: Açık söyleyeyim, içim acıyor ama Sarıgül’e oy verme fikrini ciddi ciddi düşünmeye başladım. CHP'nin bir afişi vardı. 1-2 ay önce yaptırdıkları, bulursam sana yollarım. Bir minik manifesto gibi. Kürtlerin yaşadığı bölgelere özerklikten, sınırdaki mayınların temizlenip o toprakların köylülere verilmesinden filan bahsediyordu. Böyle bir CHP de var.
Ben: Gözümle görmeden inanmam. İçindeki ulusalcılata kol kanat geren bir CHP, öyle mi? Sarıgül zaten ayrı mesele. Neyse dur, benim çıkmam gerekiyor. Sonra devam edelim ama. Laf yarım kaldı. Tam da konu seçimlere gelmişken.