05 Ekim 2024

Savaş ve oynaş!

“Savaş”mış! Siz daha önce yıllarca ölüme gönderdiklerinize sahip çıkın. İnsanlıktan uzak bir düzen insanlarını bir oraya bir buraya savuruyor. Bir savaş, bir oynaş! Yeter ama!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu

Gazze’de kana, katliama doymayıp her yöne saldıran bir “canavar” var.

Sadece Gazze’de 50 bin kadar ölü. Bunun bir hesabı da şöyle olmuş: Tam 902 aileyi tamamen yok etmiş İsrail. 1364 aileden ise sadece bir kişi hayatta kalabilmiş. Şu “küçük-büyük hesap”ta ailesinden bir, iki, üç, İsrail’e yetmediği için daha fazlasını kaybedenler yok. Onlarla 50 bin. Şimdilik!

Hassas iktidarımız da böyle düşünüyor olmalı. “Savaş”a bile hazır!

İkiyüzlülükler birikmiş, oynaşlar örtülmüş, “savaşacak.”

İsrail’in bir Savunma Sanayii tank fabrikası vardı. Neredeyse batıktı. Kim can simidi olmuştu, biliyor musunuz ya da hatırlar mısınız?

Ecevit-Yılmaz-Bahçeli koalisyonu ile o günkü Genelkurmay.

Yerli tankların modernizasyon ihalesi İsrail’e verildi. Zamanın Hava Kuvvetleri Komutanı jetle İsrail’e bile uçtu.

Biz o zaman da gazeteciyiz. Büyük medya bu meseleyi sansürlüyor. Yazıyorum. Bir de şimdi “AKP medyası” olan, o zaman “muhalif gazeteciliğin tadı”ndan başı dönenler arada bunu haber yapıyor.

(Benim seri yazılarımı “Tankın Ezemediği Sorular” başlığıyla Milliyet arşivinde bulabilirsiniz!)

Devrin Genelkurmay Başkanı “ırkçılık”la filan suçladı. Ya, öyle oldu! Verdiler ihaleyi, kurtardılar İsrail tanklarını da. O zaman Gazze yine eziliyordu. İsrail tankları Filistinlilerin üzerinden geçiyordu.

28 Şubat sürecinde, yani daha önce, Washington’da bir dizi toplantı izlerken, “Bizim Genelkurmay İsrail tezlerini tekrarlıyor” diye yazdım birkaç makalede. Önce kovdurmak için bastırdılar, sonra dava açtılar. Geçmiş zaman oldu o da!

Tank ihalesinin muhaliflerinden biri de Fazilet Partisi, derken içinden çıkan AKP’ydi. Çok açık bir şekilde “iktidara gelir gelmez ihaleyi iptal edeceğiz” dediler.

Sonra ne oldu? AKP lideri, yamacında da Davutoğlu, bir fırsat bulup İsrail’e koşacaklardı bir gün. Tank ihalesi mi? İptal edemediler.

Galata limanı, Kuşadası limanı, sonra da Antalya ihaleleri kime verildi? İsrailli Ofer şirketine? Kim verdi? AKP. Abdüllatif Şener o sırada muhalefete başladı. Biz gazeteciyiz ya, yine yazdık, yine kazdık, kazıdık.

AKP’nin Başkanı, Başbakanı, sonraki Cumhurbaşkanı ne dedi bizim gibiler için? “Sermaye ırkçısı!”

Diyenlere bakmadık, yiyenlere baktık. Çünkü hemen önce de Tüpraş’ın hatırı sayılır bir hissesini bir gecede yine Ofer’e vermişlerdi.

Galataport o dönemde iptal oldu ama Ofer Kuşadası’nı aldı, sonra başka limanları da! Ne yerel halkın itirazı ne Danıştay kararları AKP’yi duygulandırdı!

Ofer kimdi? Haiti’de depremden yoksul halk kırılırken, açlık ve hastalıktan da; güvenli bir koya “cruise” gemilerini olanca eğlencesiyle, arsızlığıyla demirleten büyük şirket!

Kimdi başka? İsrail komandolarını eğiten bir okulun sahibi. Ne yapıyordu o komandolar? Bugün yaptıklarını. Ama arada Mavi Marmara gemisini basanlar da onlardı. “Mavi Marmara” değil mi? Ne oldu Mavisi’ne, gazisine, “şehit”ine!

İsrail uçakları bir ara başka bir ülke topraklarından kalkıp Suriye’yi bile bombaladı. Yine Esat vardı ama o sıra “biraderimiz” idi. Nereden kalktı uçaklar? Onlara eğitim için açılmış Konya’dan… Kim açmıştı? Şunlar, bunlar! Bir de şımarıkça attıkları bombaların artıklarını Türkiye topraklarına bile bıraktılar. İktidarımız kimdi? O günkü ve bugünkü!

Utançtan bizimkiler açıklayamadı bile. Esad da dostluk uğruna göz yumdu, İsrail “tatbikatı”na!

One minute tarihi” böyle de bir şey oldu hep. Kızınca “one minute” kızdık, sonra “gemicikler” İsrail yolunu tuttu, belki de “Filistin’le ticaret” diye bir kılıftan bile İsrail’e gitti mallar. Son zamanlarda bile!

Gazze yok muydu, o zaman. Filistin işgal, istila ve zulüm altında değil miydi?

Bütün bir “Suriye operasyonu”nun arkasında tamam ABD filan vardı da kim en ziyade memnun oldu, Türkiye’nin yaptıklarından, Suriye’nin parçalanmasından? İsrail ve Suudi Arabistan. Onca mülteci neyin bedeliydi?

Bir zamanlar, AKP muhalifiyken, iktidar parçası olmadan, Numan Kurtulmuş bile “İsrail en büyük zaferini AKP sayesinde kazandı. Türkiye, İsrail’e OECD üyeliği ikram etti” diyordu. Ben mi diyordum? Belki demişimdir de işte o da diyordu. Ne oldu o “zafer”e? Kurtuldu mu, kurutuldu mu?

Tarihiniz, hele yakın tarihiniz anormal ikiyüzlü ise, talihiniz de yüzsüz demektir. Yüzsüzlük tarihi bu ülkenin ve çocuklarının, çoğunun da fark etmediği trajedisi. AKP’yle başlamadı ama 22 yılda destanını yazdılar.

“Savaş”mış! Siz daha önce yıllarca ölüme gönderdiklerinize sahip çıkın. Misal, bakın emekli astsubaylar Anadolu’nun bağrından yürüyüş yapıyorlar; sadece özlük hakları değil, insan hakları teslim edilsin diye. Tank istemiyorlar, liman istemiyorlar, gemicik ticareti istemiyorlar. İnsanlık istiyorlar.

İnsanlıktan uzak bir düzen insanlarını bir oraya bir buraya savuruyor. Bir savaş, bir oynaş!

Yeter ama!

Umur Talu kimdir?

Umur Talu, ilk, orta, liseyi Galatasaray Lisesi'nde yatılı okudu. 1980'de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi'den mezun oldu.

Üniversite döneminde Demiryolu İşçileri Sendikası ve Marmara Boğazları Belediyeler Birliği'nde çalıştı. Günaydın gazetesinde başladığı gazeteciliği, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, tekrar Milliyet, Star, Sabah, Habertürk'te sürdürdü. Muhabirlik, ekonomi servisi yönetmenliği, yazı işleri müdürlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı, kısa süre Paris temsilciliği yaptı.

Medyakronik başta olmak üzere, çok sayıda web sitesi ile dergide makaleleri yer aldı.

Birkaç dönem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'na seçildi, başkan yardımcılığında bulundu.

İstanbul Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi İletişim fakültelerinde ders verdi.

Türkiye medyasında ilk "ombudsman"lik kurumunun kurulmasını gerçekleştirdi. 1998'de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ni hazırladı.

Çalışmaları Türkiye Basın Özgürlüğü Ödülü, iki kez Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Köşe Yazısı ÖdülüÇağdaş Gazeteciler Derneği Ödülü başta olmak üzere, çeşitli mesleki ödüllere değer görüldü. Aynı yıl, üç farklı gazetecilik örgütünden köşe yazarı ödülü aldı.

Bodrum: Yüzyıllık Yolculuk, Kadınımızın Hatıra Defteri gibi belgesellerde metin yazarlığını yaptı.

Sosyal Demokrasi, Fransa Bölümü (Turhan) Uçuran Bey Postanesi (Milliyet), Dipsiz Medya (İletişim), Bedelli Gazetecilik (Everest) , Senin Adın Corona Olsun (Literatür) kitapları yayımlandı. Keynes'in (O. E. Moggridge, Afa Yay.) çevirisini yaptı. 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Büyümez ölü çocuklar, göze görünmez ölüler!

Aile Bakanı olsak, hatta o makamlarda kadın, hatta anne bile olsak, “Her şey parasızlık yüzünden değil” der, görev ifa ederiz. Değiliz ki. Aklımıza, kalbimize, öfkemize sığdırmaya çalışıyoruz, ancak ölü olduktan sonra çocukla

Al sana ‘sınırsız’ internet!

Neden bu kadar sahip çıkıyorlar? Sadece Elon Musk’ın müthiş zekasına hayranlıkla mı? Yoksa henüz Trump başkan bile değilken, misal X’in tam da onun sevdiği türden “yalan haberler ve söylentiler”i yayabilme hızından da ötürü mü?

Tahakküm düzeni, Maçokrasi!

Neden öncelikle kadınlar? Çünkü her yerde, bir biçimde bu manevi ve maddi şiddeti, baskıyı, tahakkümü en çok hisseden onlar

"
"