31 Aralık 2024

Kızlarıma yeni yıl telgrafı!

Yeni yılınız size içtenlikle gülümsesin kızlarım; seçtiğiniz, koştuğunuz, sizi siz yapan yollarınız daha da açık ve gönlünüzce olsun. Babasız büyümüş bir babanın da, size yoldaş olmuş, sizinle gurur duymuş babanızın da tüm babalık duyguları ve tükenmez sevgisiyle özlüyorum sizi

Uzaktasınız; uzaktan da uzaklardasınız.

Sizi kalbimin her atışıyla, aklımın her akışıyla, ruhumun her bakışıyla özledim.

Bugün giden yıl, henüz var olan ömrüme ve yaşıma bir yıl ekleyip gitti, gelecek yıl da öyle olacak; belki. Ama her biri, birçok yakınımın, arkadaşımın, sevdiğimin başına çoktan geldiği gibi, kalan ömürden de bir yıl götürüyor. Eklenen yılları rakam rakam sayabiliyorum. Kalanı ise bilmiyorum. Bu tek yılı hangi sayıdan çıkarıp ömür aritmetiğine, hayat matematiğine koyabileceğimi bilmiyorum.

Babalarının yaşını çoktan geçmiş evlatların, onların gençliklerinden; evlatları “kayıp” edilmiş anne babaların onların çocukluklarından “bir kemik” bulup akıbetlerini öğrenerek; bir mezar, bir dua, bir kap su için yıllardır çırpındığı bir ülkedeyiz. Onların hakikate, bir kemiğe, bir DNA örneğine bile ölümüne adanmış özleminden daha fazlasına hakkımız var mı, onu da bilmiyorum. Burada yeterince acı var; hayal ederek, koşarak, mücadele ederek, yazarak hepsinin tanığı ve anlayanı, anlatıcısı olmaya, denize tek bir yıldız olsun atarak, umutlu kalabilmeye, umut katabilmeye çalıştım. Taşıdığınız soy isimden, benden geriye kalacak olan bu. Hayatta ne hatalar ve ne doğrular yapmış olursam olayım; beni kâh öfkeyle, kâh yüzleşmelerle, kâh umutlarla rahat bırakmayan vicdanımın temel direği de.

Yeni yılınız size içtenlikle gülümsesin kızlarım; seçtiğiniz, koştuğunuz, sizi siz yapan yollarınız daha da açık ve gönlünüzce olsun. Babasız büyümüş bir babanın da, size yoldaş olmuş, sizinle gurur duymuş babanızın da tüm babalık duyguları ve tükenmez sevgisiyle özlüyorum sizi.

Daha ne diyeyim?.. Beni sorarsanız, iyiyim.

Stop.

Kalbimin kederinden kalbimin kaderine… BU hayatı hayat yapan hayatıma da minnetle


Not: Direnen umutlarla, daha mutlu ve huzurlu bir yıl dilerim, okuyan herkese ve okumayan hepinize de. Daha iyi bir dünyada, daha iyi bir ülkede, daha iyi şartlarda yaşamak herkesin hakkı. Hele hele çocuklarınızın… Henüz doğmamış olanların da!

Umur Talu kimdir?

Umur Talu, ilk, orta, liseyi Galatasaray Lisesi'nde yatılı okudu. 1980'de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi'den mezun oldu.

Üniversite döneminde Demiryolu İşçileri Sendikası ve Marmara Boğazları Belediyeler Birliği'nde çalıştı. Günaydın gazetesinde başladığı gazeteciliği, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, tekrar Milliyet, Star, Sabah, Habertürk'te sürdürdü. Muhabirlik, ekonomi servisi yönetmenliği, yazı işleri müdürlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı, kısa süre Paris temsilciliği yaptı.

Medyakronik başta olmak üzere, çok sayıda web sitesi ile dergide makaleleri yer aldı.

Birkaç dönem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'na seçildi, başkan yardımcılığında bulundu.

İstanbul Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi İletişim fakültelerinde ders verdi.

Türkiye medyasında ilk "ombudsman"lik kurumunun kurulmasını gerçekleştirdi. 1998'de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ni hazırladı.

Çalışmaları Türkiye Basın Özgürlüğü Ödülü, iki kez Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Köşe Yazısı ÖdülüÇağdaş Gazeteciler Derneği Ödülü başta olmak üzere, çeşitli mesleki ödüllere değer görüldü. Aynı yıl, üç farklı gazetecilik örgütünden köşe yazarı ödülü aldı.

Bodrum: Yüzyıllık Yolculuk, Kadınımızın Hatıra Defteri gibi belgesellerde metin yazarlığını yaptı.

Sosyal Demokrasi, Fransa Bölümü (Turhan) Uçuran Bey Postanesi (Milliyet), Dipsiz Medya (İletişim), Bedelli Gazetecilik (Everest) , Senin Adın Corona Olsun (Literatür) kitapları yayımlandı. Keynes'in (O. E. Moggridge, Afa Yay.) çevirisini yaptı. 

Yazarın Diğer Yazıları

Zalim 4!

Hep kasım kasım kasılmaya devam edecek beyler, ağalar, efendiler; bunca yıkılmış hanenin, bunca “ölü toprağı”nın, bunca çocuğun “kul hakkı”nın üstüne basan kibirlerinden geçilmeyecek

Hayırlısıyla yeni yıla girecek dünya, böyle bir gezegen işte!

Aslında felaketler adres sorabiliyor ama adilikler, adaletsizlikler, umursamazlıklar, açgözlülükler, emperyalist veya muktedir kibri, beton- imar affı fetişizmi; 50 bin can alan depremimizde olduğu gibi, binlerce insanı silip gömüyordu!

Varoluşun ve unutuşun, unutuluşun tefekkürü!

“Nostalji” esasen düne değil, galiba bugüne dair. Geçmiş bugünde ne kadarcık kaldıysa. Bazen, hatırınıza geldiğinde, çoktan hatıra olmuştur bile!

"
"