22 Ocak 2025

Otel yanmış… Çocuklar ölmüş… Bakan şirketi de orayı pazarlamış!

Bu iktidarın "aile düşkünü" babaları, anaları; cayır cayır yanan çocukların, ailelerin fotoğraflarına bir baksınlar

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy

Size de olmuştur belki. Tam gözlerini kapayacaksın, onca aileyi çoluk çocuk yok eden alevler ile çığlıklar sanki yanı başında.

Eski bir yazıma şöyle başlamışım: "Çocukları 12 yaşında 13 mermiyle vuran, 13’ünde işkence edip kuyuya atan, 14’ünde gazlayan, 15’inde meydanlarda yuhalatan, 16’sında okulundan çekip alan… 17’sinde işyerinde ‘kaza’ya kurban eden… 19’unda sopalarla döven bir devlete de ‘baştan aşağı şefkat ve merhamet… tepeden tırnağa adalet… safi demokratik hukuk devleti demeyeceğiz herhalde!"

Buna "yenidoğan ve hemen ölen bebekleri" çoktan eklemiştik; şimdi "devletin bakanın şirketinin yangından, onca ölümden sonra bile web sitesinde pazarlamaya devam ettiği otelde kül olan, boğulan çocuklar"ı da ekleyelim. Yani bu da bir "devlet sorunu."

Çünkü yangın yerine koşup hemen sorumluluğu başkalarına atan, ayaküstü yanıltmak için çırpınan Bakan Bey’in büyük turizm şirketi de bu oteli pazarlamış. Yangından önce de… ama nasıl bir utanmazlık ise; alevler oteli sarmış, onlarca çoluk çocuk cesedi çıkarılırken, onca aile, milletin çoğunluğu kahrolmuşken bile!

Bir de parantez: İzmir’de 5 çocuk birden yandığında, baba hapiste anne çöp toplamada olan yoksul aileyi neredeyse suçlayan bir başka bakan da vardı. Ama gördüğümüz gibi alevler bazen de “parasıyla” bile yok ediyor. Nihayetinde bu bir düzen sorunu. Herkesin payına bir acı var.

İşte o parayı toplayan aracılardan biri de turizmden sorumlu Bakan’ın büyük turizm şirketi! Sadece para toplamıyor; bir de otelin ne kadar sağlam, güvenilir, şahane bir yer olduğuna ikna ediyor. “Erken rezervasyon fırsatı” sunuyor. Bir banka da onunla kolkola “karta ek indirim” sağlıyor.

Bakın şöyle yazıyor şirketin sayfasında; yani ben yazmıyorum, kendileri yazıyor: "ETS öneriyor…8,7 Çok iyi" Yanan otel bu! Çok iyi:

"Grand Kartal Hotel, kayak ve snowboard seven misafirler için Köroğlu Dağları'nda güler yüzlü hizmet, kalite ve konforlun buluştuğu bir tatil atmosferi sunuyor."

Atmosfere bakın bir! Bunlar var ama dedektör, yangın merdiveni yok. Ya da hayalet gibi!

Yine Turizm Bakanı’nın turizm şirketi size garanti de veriyor: "Sürdürülebilir Turizm 1. Aşama". Bakan’ın şirketi Bakan’ın bakanlığının verdiği belgeyle sizi güvenceye boğuyor adeta. Devlet bu, dikkat eder, di mi! Kime güveneceksin yoksa!

Vardır belki yine keyfi yönetilen başka ülkeler ve devletlerde de. Bu ülkede “adaletçi muhafazakâr” iktidarın adalet ve muhafaza kısmı pek yok, “kâr” kısmı ise şişmiş. O yüzden de büyük bir aymazlıkla, turizmden, turizm tesisleri ve büyük acentası olan bir bakan sorumlu. Hastaneler de hastane sahibi bakanların sorumluluğundaydı. Birinin hastanesine güvenen kimi aile oradan bebeklerinin ölüsünü almıştı. Ekonomi de bir ara şakacı tekstil patronuna teslimdi! Onun işleri tıkırındayken halk yoksullaşıp duruyordu. Durmuyordu, durmadan yoksullaşıyordu!

Bu iktidarın “aile düşkünü” babaları, anaları; cayır cayır yanan çocukların, ailelerin fotoğraflarına bir baksınlar. İstifacılar, görevden alınanlar, yargılanacaklar listesini kendileri hazırlasınlar. Vicdan varsa, utanırlar. Cüzdansa her şey, bir sonraki felakete.

Kendilerinin güvence verdiği otel yanınca, suçlu başkası. Oysa denetim, izinler, patronların işlerini kolaylaştırmak için değiştirilen maddeler kendilerinin eseri. Deprem gibi, imar afları gibi; betona gömülen on binlerce insanın hayatı gibi. İş güvenliği, sağlık sistemi gibi.

Turizm Bakanı’nın turizm şirketinin bu “Çok iyi” diyerek ayırdığı sayfanın sonunda bir de standart bir not var. Ama o bile insanın canını acıtıyor, öfkesini kabartıyor: “Size özel bir deneyim için çalışıyoruz… Güzel bir tatil deneyimi sunmak için çerez kullanıyoruz… kişisel verilerinizi işliyor…”

İşleyin bakalım şimdi: 21 yaşındaki otel aşçısı Eslem Uyanık’tan başlayın kişisel acıları işlemeye! Gültekin Ailesinin yedi ferdini de işleyin çerezlerinizle. Diş hekimi Özgiraylar da olsun, diş hekimi Dr. Kübra ile kızı Alya da. Dekan Prof. Atakan Yalçın ve kızı Elif de. Güngör Ailesinin ikisi çocuk dört üyesini de. Doğan Ailesinden üç kişiyi, 5-C’den Ferda’yı, 7-A’dan Pelin’i, 9’uncu sınıftan Alican ile kardeşi 6’ıncı sınıftan Elif Nas’ı, 10’uncu sınıftan Eren’i. Annelerini de unutmayın işlerken. Ve bir zamanlar birlikte çalıştığımız Nedim Türkmen ile eşi ve iki evladını da.

Zincirleme sorumluluk ve aymazlıklarınız sonucu "kişisel, ailesel" ölümlerini işleyin ve cesetleri de birer "çerez" gibi "kızarmış piliç reklamlı" TIR’da teşhis ettirin yakınlarına. Millet ise hâlâ sizi teşhiste zorlanıyor!

Sahi "habere, eleştiriye, bilgiye yasak" koymuştunuz değil mi! Yasakla, tutukla, içeri at. Ne pişkin bir devlet gücüdür bu böyle.

Umur Talu kimdir?

Umur Talu, ilk, orta, liseyi Galatasaray Lisesi'nde yatılı okudu. 1980'de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi'den mezun oldu.

Üniversite döneminde Demiryolu İşçileri Sendikası ve Marmara Boğazları Belediyeler Birliği'nde çalıştı. Günaydın gazetesinde başladığı gazeteciliği, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, tekrar Milliyet, Star, Sabah, Habertürk'te sürdürdü. Muhabirlik, ekonomi servisi yönetmenliği, yazı işleri müdürlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı, kısa süre Paris temsilciliği yaptı.

Medyakronik başta olmak üzere, çok sayıda web sitesi ile dergide makaleleri yer aldı.

Birkaç dönem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'na seçildi, başkan yardımcılığında bulundu.

İstanbul Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi İletişim fakültelerinde ders verdi.

Türkiye medyasında ilk "ombudsman"lik kurumunun kurulmasını gerçekleştirdi. 1998'de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ni hazırladı.

Çalışmaları Türkiye Basın Özgürlüğü Ödülü, iki kez Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Köşe Yazısı ÖdülüÇağdaş Gazeteciler Derneği Ödülü başta olmak üzere, çeşitli mesleki ödüllere değer görüldü. Aynı yıl, üç farklı gazetecilik örgütünden köşe yazarı ödülü aldı.

Bodrum: Yüzyıllık Yolculuk, Kadınımızın Hatıra Defteri gibi belgesellerde metin yazarlığını yaptı.

Sosyal Demokrasi, Fransa Bölümü (Turhan) Uçuran Bey Postanesi (Milliyet), Dipsiz Medya (İletişim), Bedelli Gazetecilik (Everest) , Senin Adın Corona Olsun (Literatür) kitapları yayımlandı. Keynes'in (O. E. Moggridge, Afa Yay.) çevirisini yaptı. 

Yazarın Diğer Yazıları

Tiki-taka… Tak-tik… Tik-tok!

Henüz değiştirilmeden, özü 12 Eylül’den kalma veya onun ruhuyla sürüp giden Anayasa’yı bile okusanız yeter. İhmal edilenler ile ihlal edilenleri elinizle koymuş gibi siz de bulabilirsiniz. Ama sahi, derdimiz başınızdan aşkın. Başımız, derdimizden aşkın! 

Sahte rakı, gerçek ölüm!

“Yasak, baskı, dayatma, haraç” adına yaptığınız bir şey insanları yanlışa, ucuza, tehlikeliye ve nihayetinde ölüme sürükleyebiliyor. 4 günde “medeniyetler şehri” İstanbul’da olan bu. 37 ölü!

İstiklal’in ‘öteki’ kahramanları... Cumhuriyet’in 16 Ocak’ı!

Tarih ne içeride ne dışarıda… Ne içeriden dışarıya ne dışarıdan içeriye öyle ezbere akıyor. Ulusal olan her şeyin enternasyonal bir bağı, uluslararası olan her şeyin de ulusal bir imzası olabiliyor

"
"