09 Nisan 2024

Kör kütük kötülük!

Kendini kaybetmiş bir kötülükten söz ediyoruz; sadece seçim kaybetmiş ve kazanmak için her fırsatı istismar etmeye hazır, devlet gücü ve kaynaklarını kendi malıymış gibi kullanan bir kötülükten değil

Okan'ın soyadı Bayram'dı. Soyadın Bayram olmakla hayatın bayram olmuyor. Okan bu bayramı göremedi. Unutmuşsunuzdur diye, İTÜ şantiyesinde bir binadan attı gencecik ömrünü; bayram değilmiş işte hayatı!

Nasıl umut verebilirdik ona, raylara atlayan diğer çocuklara, yurttan kendini boşluğa fırlatanlara; adı bayram olanın hayatının bayram olması için ne yapılabilirdi?

Ah bir umuda tutunabilmeleri için keşke "erken" seçim yapsaydık, keşke geç kalmasaydık, keşke bu kadar kör kütük kötülük içinde yaşayamaz olup ve nefesimizi tutup en dipten yukarıya doğru birbirimize sarılarak işte, onları da bayrama çıkarsaydık.

Fakat kör kütük kötülük öyle bir seçimle yenilmiyor.

Doğru olabilir mi, kesin bilmiyoruz ama öyle şeyler yaşandı ve öyle sebeplerle ölündü ki, olabilir diyoruz:

İddiaya göre, Hatay'da, o da tespit edilebilen 3 bin 389 seçmen adına oy kullandırılmış.

Çok net bir tahmin yapabilirsiniz:

a) Olmuştur  b) Olmamıştır

İlk ihtimal neden var ve neden güçlü?

Nasıl olabilir, değil mi? Binlerce ölü, binlerce acı üzerinde böyle bir ölü soyuculuk? Kötülük kör kütükse, gözü dönmüşse, yaşlı adama da kafa atabilir, bir kadın polis marifetiyle bir kadına tokat da atabilir, yerdeki işçiye tekme de atabilir, bir çocuğa yumruk da atabilir, binlerce deprem kurbanı adına oy da atabilir çünkü!

Çizgi: Tan Oral

Kendini kaybetmiş bir kötülükten söz ediyoruz; sadece seçim kaybetmiş ve kazanmak için her fırsatı istismar etmeye hazır, devlet gücü ve kaynaklarını kendi malıymış gibi kullanan bir kötülükten değil.

"Başörtülü" kadınlar da onca kadının, onca erkeğin, onca gencin, Berkin Elvan'ın, Ali İsmail Korkmaz'ın, Metin Göktepe'nin, Seyhan Doğan'ın, Uğur Kaymaz'ın ve nicesinin, onca işçinin, onca LGBTİ+ bireyin, onca itirazın devlet şiddetine maruz kalması sırasında belki içine gömüldüğü kendi sessizliğiyle gitti tanıştı devlet şiddetiyle.

"Gazze yalanları" ile oy toplamak için seferber olanların devlet şiddeti onları da buldu!

Çünkü kötülük, kör kütük!

Belki biliyorsunuz, seçimde devlet görevlilerini, bilhassa askerleri taşıyıp durdular. Başka bölgelerde, bilhassa Güneydoğu'da oy kullandırmaya.

Çünkü "sıvasız hanelerin çocukları" onların kuludur, kölesidir. Öyle ya, canları istedi mi ormanları, kıyıları, dereleri peşkeş çektikleri servet kankalarının özel güvenliğidir!

İşte o "taşımalı oylar" yetmedi; bakın bir komutan "köle" gördüğü uzman çavuşları cezalandırmak için ne yaptı? (Alttaki askerleri kendi hayatından iyi tanıyan CHP Milletvekili Murat Bakan ortaya çıkardı.)

Ceza diye, Güneydoğu'daki en tehlikeli yollardan birine, zırhsız araçla gönderdi; kamyon benzeri bir kasada, birer "hayvan" gibi!

Çünkü onların oyunu da istismar edersin, canını da ortaya serersin.

Sonra "Şehitlik en yüksek mertebe."

Sadece ast değil alt gör, aşağıda, aşağılık gör; sonra en yüksek mertebeye postala!

İsimleri soyadları "Bayram" olan ne çok matem düşmüştür, alelacele bayrak asılmış sıvasız hanelere!

Eski bir yazımın başlığıyla, Şimdi ben size "İyi bayramlar" diyeceğim…

Siz başkalarına diyeceksiniz. Başkaları daha başkalarına.

Belki bu da nice mateme yüklenmiş, kör kütük kötülüklerle zehirlenmiş bayramın gücüne gidecek.

Aslında biliyor ki, bir ötekinden bu kadar nefret edenlerin, bir diğerini bir, hatta bin kaşık suda boğabilecek olanların, hâlâ evlatlarını kolayca kurban edenlerin, fitne-fesat-tamah-günah histerilerinde gözü dönenlerin, canlıyı soyanların, ölüleri bile "oy"anların bayramı da ikiyüzlü.

Yine de diyeceğim, kayıp tüm Bayramların da hatırasıyla, umutların nice bayram gibi bayrama doğru büyümesi dileğiyle:

İyi bayramlar, daha iyi bayramlar!

Kör kütük kötülüğe inat, umutla.

Umur Talu kimdir?

Umur Talu, ilk, orta, liseyi Galatasaray Lisesi'nde yatılı okudu. 1980'de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi'den mezun oldu.

Üniversite döneminde Demiryolu İşçileri Sendikası ve Marmara Boğazları Belediyeler Birliği'nde çalıştı. Günaydın gazetesinde başladığı gazeteciliği, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, tekrar Milliyet, Star, Sabah, Habertürk'te sürdürdü. Muhabirlik, ekonomi servisi yönetmenliği, yazı işleri müdürlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı, kısa süre Paris temsilciliği yaptı.

Medyakronik başta olmak üzere, çok sayıda web sitesi ile dergide makaleleri yer aldı.

Birkaç dönem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'na seçildi, başkan yardımcılığında bulundu.

İstanbul Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi İletişim fakültelerinde ders verdi.

Türkiye medyasında ilk "ombudsman"lik kurumunun kurulmasını gerçekleştirdi. 1998'de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ni hazırladı.

Çalışmaları Türkiye Basın Özgürlüğü Ödülü, iki kez Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Köşe Yazısı ÖdülüÇağdaş Gazeteciler Derneği Ödülü başta olmak üzere, çeşitli mesleki ödüllere değer görüldü. Aynı yıl, üç farklı gazetecilik örgütünden köşe yazarı ödülü aldı.

Bodrum: Yüzyıllık Yolculuk, Kadınımızın Hatıra Defteri gibi belgesellerde metin yazarlığını yaptı.

Sosyal Demokrasi, Fransa Bölümü (Turhan) Uçuran Bey Postanesi (Milliyet) , Dipsiz Medya (İletişim) , Bedelli Gazetecilik (Everest) , Senin Adın Corona Olsun (Literatür) kitapları yayımlandı. Keynes'in (O. E. Moggridge, Afa Yay.) çevirisini yaptı. 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Siz yokken de 1 Mayıs vardı!

1 Mayıs sonsuz rakamların ilk sayısıdır; sonsuz imkanların, sonsuz hayallerin, sonsuz umutların, sonsuz dayanışmaların, sonsuz mücadelelerin, sonsuz devrimlerin! 1 Mayıs, yılbaşı değilse bile, Umutbaşı'dır

Unutulanları unutmayın!

Hayatlarını bile unuttukları için unutulanları bir de siz kırmayın!

Küften kibir, entipüften isyan!

Kibir, hiddet, hızlı kazanç, kayırma kayırılma, diploma, tehdit ve benzerleri açısından “çikolata reyonu”nda buluşan bir toplum, öncekileri saymasak bile, neredeyse çeyrek asırdır bu “hasletler”le yönetildiği halde en iyi ihtimalle ikiye bölünmüştü