23 yıllık iktidarın “kalkınma”sının neticesini kendi hayatlarınızdan biliyorsunuz. Evet, doğru, “büyüme” büyüktü ama “kalkınma” başka şey: Sadece ocak ayında, o da “iktidar rakamları”na göre şu artışlara bir bakın: Sağlık yüzde 23,6 (yıllık yüzde 50 Eğitim yüzde 7,6 ( Yıllık yüzde 100) Konut yüzde 7.34 (Yıllık yüzde 69)
Hepsi aylık ve yıllık “resmi” ortalamaların da üstünde. Ancak esas sorun şu: Bunların tümü de Anayasa’da yazılı “haklar.” Lakin haklanmışlar!
“Kalkınma” denen “büyüme”nin neticesi, milyonlarca insanın hayatının, sofrasının, insanca yaşama hakkının, anayasal eğitim-sağlık-konut vaat ve imkanının, milyonlarca çocuk ve gencin geleceğinin, ruhunun ve umudunun küçülmesi. Buna kibir, kin, nefret, düşmanlık, baskı büyümesini de, kimilerinin servetinin büyümesini de ekleyin.
“Adalet”i ise binlerce binlerce örnek anlatır, ki yukarıdakilerin hepsi de kesif adaletsizlik. Ancak sadece şu son günler:
Turizmden sorumlu bakanın bakanlığının denetlemekle yükümlü olduğu, turizmden sorumlu bakanın turizm şirketinin alevler yükselirken bile pazarlamakta olduğu, turizmden sorumlu bakanın hiçbir sorumluluk kabul etmediği; ne kalbî utancın ne vicdanî istifanın kapısından geçmediği yangında 36’sı çocuk 78 ölü. Otelin sahiplerinin kendilerini kurtarırken, vitrini cilalı içi yangına çanak tutan otellerindeki çoluk çocuklu aileleri uyarmayı bile düşünmemesi. Dünya paralarını aldıklarını müşterilerini alevlere terk edebilmeleri. Çünkü onların gözünde “ötekiler” insan değil; sadece para kaynağı!
Sonra… Teğmenler ve komutanları ordudan atılırken, “darbe girişimi”nde “direnmeden” Genelkurmay’ı bile teslim edip derdest edilmiş (ve ardından nasılsa paket gibi geri teslim edilmiş) en üstteki iki “paşa”nın bu ülkede Genelkurmay Başkanı kalabilmesi-olabilmesi, bakanlık yapabilmesi, milletvekili tayin edilebilmesi. Oysa “direnmeden teslim olmak” bir astsubayın, bir uzman çavuşun başına gelse, yani bununla suçlansalar, IŞİD çetesini kovalarken “esir” düşmüş astsubay gibi, ordudan ihraç ediliyorlar!
Sonra, sonra… İktidarın “zengin” milletvekili “yeğenciğini” tam da kura çekimi sırasında Cumhurbaşkanı’na “takdirle takdim” ederken, yazılı sınavı başarıyla geçmiş bir başka hakim adayının, mülakatta elenmeyi onuruna yediremeyip intihar etmesi.
Gözaltına alınan, tutuklanan gazeteciler… Fakat bir “canavar”ın “benzin dökerek yaktığı” genç kadına uyguladığı vahşetin, “haksız tahrik altında ve “canavarca his değil” denerek yüksek yargıda adeta takdis edilmesi!
Giriştekilere nasıl “kalkınma” deniyorsa, bunlara da “adalet” diyeceğiz aklımızda, kalbimizde kalan en insan “adaletler”den Adalet Ağaoğlu! Büyü ama kalkınma… Adalet ama haksızından, şiddet dolusundan.
“Kalkınmanın sefaleti” ile “adaletin rezaleti” birleşip üstüne üstüne yürümüş hakların da özgürlüklerin de… Vicdanıyla ve haysiyetiyle hayatta, ayakta kalabilmek için çabalayanlar bütün bu “duyarsızlıkların, sorumsuzlukların” toplumsal vicdan yükünü sırtlıyor.
23 yıl daha kaç yıla uzayacaksa, “bakiyesi” diye ister yollara, köprülere bakarsınız… İster hukuk devletinden, demokrasiden, cumhuriyetten, anayasadan, adaletten, özgürlüklerden, insanlıktan, insan onurundan, tabiattan geriye ne kalabildiyse, onlara.
“Katliam oteli”ndeki gibi çarşafını düğümleyip kurtulmak da belki mümkün; omuz omuza dayanmak, dayanışmak da bir ihtimal!
Umur Talu kimdir?
Umur Talu, ilk, orta, liseyi Galatasaray Lisesi'nde yatılı okudu. 1980'de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi'den mezun oldu.
Üniversite döneminde Demiryolu İşçileri Sendikası ve Marmara Boğazları Belediyeler Birliği'nde çalıştı. Günaydın gazetesinde başladığı gazeteciliği, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, tekrar Milliyet, Star, Sabah, Habertürk'te sürdürdü. Muhabirlik, ekonomi servisi yönetmenliği, yazı işleri müdürlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı, kısa süre Paris temsilciliği yaptı.
Medyakronik başta olmak üzere, çok sayıda web sitesi ile dergide makaleleri yer aldı.
Birkaç dönem Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu'na seçildi, başkan yardımcılığında bulundu.
İstanbul Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi İletişim fakültelerinde ders verdi.
Türkiye medyasında ilk "ombudsman"lik kurumunun kurulmasını gerçekleştirdi. 1998'de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ni hazırladı.
Çalışmaları Türkiye Basın Özgürlüğü Ödülü, iki kez Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Köşe Yazısı Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Ödülü başta olmak üzere, çeşitli mesleki ödüllere değer görüldü. Aynı yıl, üç farklı gazetecilik örgütünden köşe yazarı ödülü aldı.
Bodrum: Yüzyıllık Yolculuk, Kadınımızın Hatıra Defteri gibi belgesellerde metin yazarlığını yaptı.
Sosyal Demokrasi, Fransa Bölümü (Turhan) Uçuran Bey Postanesi (Milliyet), Dipsiz Medya (İletişim), Bedelli Gazetecilik (Everest) , Senin Adın Corona Olsun (Literatür) kitapları yayımlandı. Keynes'in (O. E. Moggridge, Afa Yay.) çevirisini yaptı.
|