2024 yılı insanlık değerlerinin yok sayıldığı, kötülüğün bir anlamda doruk yaptığı bir yıl oldu. Yıl boyu küçük de olsa olan güzel şeyler hep gölgede kaldı.
2000 yılında bir yıl boyunca güney Sudan’daki sıcak savaşta Birleşmiş Milletler, Sudan Hükümeti ve Güney Sudan Kurtuluş Ordusu SPLM’in katılımıyla oluşturulmuş Operation Lifeline Sudan (Sudan Hayat Hattı Operasyonu) konsorsiyumunun sağlık koordinatörlüğünü yaptım. İnsanların, sivil halkın, özellikle de kadınların ve çocukların yaşadıkları acıyı yakından gördüm. Orta Doğu’da yaşanan yeni gelişmeler, Filistin’de yaşanan dramı televizyonlarda, basında ikinci plana iterek, her geçen gün sıradan olaylarmış gibi duyurulmasına neden oldu. Bu anlamda işgal altındaki Filistin topraklarında bitmeyen, hedef gözeterek yapılan bombalamalar ve oluşan yıkım, yaşanan insanlık dışı uygulamalar, ülkelerin insanı hayrete düşüren İsrail destekçilikleri ya da bu katliama sessiz kalmaları hala yüreğimde derin bir acıdır.
Dedim ya, yaşananlar normalmişçesine haberlere düşüyor artık. Her geçen gün daha da kısalıyorlar üstelik. Bundan payını geçtiğimiz günlerde Filistin’le ilgili yayınlanan üç uluslararası kuruluşun önemli raporu da aldı. Internet haber sitelerinde iki satırla geçiştirildi.
İlk rapor Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) örgütünden, Gazze: Ölüm Tuzağındaki Yaşam. MSF’in yeni raporu, İsrail'in Gazze'deki sivillere yönelik sürekli saldırılarının ve insani yardımın sistematik olarak reddedilmesinin yaşam koşullarını nasıl yok ettiğini vurguluyor. Bu yılın başlarında Gazze'yi ziyaret eden MSF genel sekreteri Christopher Lockyear, “Gazze'deki insanlar kıyamet koşullarında hayatta kalmak için mücadele ediyor, ancak hiçbir yer güvenli değil, kimse kurtulmuyor ve bu parçalanmış bölgeden çıkış yok” diyor. “Kuzeydeki son askeri saldırı, İsrail güçlerinin Gazze'de yürüttüğü acımasız savaşın çarpıcı bir örneğidir ve Filistinliler zorla yerlerinden edilirken, tuzağa düşürülürken ve bombalanırken etnik temizliğin açık işaretlerini görüyoruz. Sağlık ekiplerimizin bu çatışma boyunca sahada tanık oldukları, giderek artan sayıda hukuk uzmanı ve kuruluşun Gazze'de soykırımın gerçekleştiği sonucuna varan açıklamalarıyla tutarlıdır. Zorla yerinden edilme ve kuşatma ve bombardıman altındaki Filistinlilerin imkansız yaşam koşulları da dahil olmak üzere etnik temizliğin ve devam eden yıkımın işaretleri, inkar edilemez” diye ekliyor raporda.
İkinci rapor İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) grubundan, Soykırım eylemlerinin ortadan kaldırılması: İsrail, Gazze'deki Filistinlileri kasten sudan mahrum bırakıyor. Rapor Ekim 2023'ten bu yana Gazze'deki sağlık sisteminin, hastalık takibi de dahil olmak üzere büyük oranda yıkıma uğraması nedeniyle, İsrail yetkililerinin Filistinlileri yeterli sudan mahrum bırakan eylemleri nedeniyle zarar gören ya da öldürülenlerin gerçek boyutunun bilinmediğinin ve muhtemelen hiçbir zaman da tam olarak anlaşılamayacağının altını çizerek bu politikaların binlerce ölüme yol açmasının kaçınılmaz olduğunu söylüyor. İsrail’de kişi başına düşen günlük su miktarı 247 litre iken bu değer Gazze’de 2-9 litreye düşmüş durumda. Hoş, 2021’de Filistin’de kişi başı günlük su miktarı 83 litreyi hiç geçmemişti. Dünya Sağlık Örgütü temel ihtiyaçların karşılanması için günlük su tüketim miktarının kişi başına 50-100 litre olması gerektiğini söylüyor. Konunun dramatikliği rapordaki su grafikle özetlenmiş.
Değinmek istediğim üçüncü rapor Uluslararası Af Örgütü’nden (Amnesty International), Kendini insanlıktan çıkmış gibi hissediyorsun: İsrail’in Gazze'de Filistinlilere yönelik soykırımı. Rapor, İsrail'in 7 Ekim 2023'ten itibaren işgal altındaki Gazze Şeridi'ne yönelik saldırısı sırasındaki eylemlerini belgeliyor. Sivillerin öldürülmesini, sivil altyapıya verilen zarar ve yıkımı, zorla yerinden edilmeyi, hayat kurtarıcı malların ve insani yardımın engellenmesini ya da reddedilmesini ve güç kaynaklarının kısıtlanmasını inceliyor. İsrail'in niyetini bu davranış modeli ve İsrailli karar vericilerin açıklamaları üzerinden analiz ediyor. İsrail'in Gazze'deki Filistinlilere soykırım yaptığı sonucuna varılıyor.
Geçtiğimiz günlerde yine haberlerin kıyısında köşesinde Gazze’de soğuk hava nedeniyle donarak ölen yenidoğanların sayısının 4’e yükseldiği yazıyordu. Bu haber bile bugüne dek sessiz kalanların ses çıkartmasına yetmedi.
İsrail’in Filistin’de yürüttüğü soykırımla ilgili kuşkusuz bu üç örgütün raporu bir ilk değil. Ama her geçen gün azalan dikkate inat bu son 3 raporu hatırlatmanın önemli olduğuna inanıyorum.
23 Aralık’ta, bağımsız, kadınların liderliğindeki kar amacı gütmeyen bir multimedya haber şirketi olan BluePass, yılın BM kişisi olarak BM'nin işgal altındaki Filistin toprakları özel raportörü Francesca Albanese’yi seçtiğini duyurdu. Francesca, Twitter hesabından bu duyuruyla ilgili şunları paylaştı:
“Bu tanınma, son zamanlarda aldığım diğer övgüler gibi, son 14 aydaki eylemlerimle (duyarlı bir insanın soykırıma karşı normal muhalefeti) çok ilgili değil, daha ziyade pek çok kişinin, özellikle de Batı'daki sessizliğine, İsrail'in suçlarına karşı konuşması ve harekete geçmesi gerekirken bunu yapmamayı, susmayı seçenlere karşı verilmiş bir ödül. Geceleri nasıl uyuyabildiklerini merak ediyorum.”
BM'nin işgal altındaki Filistin toprakları özel raportörü Francesca Albanese (Fotograf: UN Photo/Marc Garten)
Francesca daha birkaç hafta önce de “192 devletin durduramadığı bir soykırımı kınamak için harcanan bir yılın özeti. Ne büyük bir rezalet.” diyerek 2024’ü özetlediği bir video paylaşmıştı. Mutlaka seyredilmeli…
2025 için güzel şeyler özetlemek dileğiyle...
Ümit Kartoğlu kimdir?
Ümit Kartoğlu 1981 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu, aynı üniversiteden Halk Sağlığı uzmanlığını 1984 yılında aldı.
Türkiye'de sağlık sisteminde her kademede çalıştı. 1993 yılında Halk Sağlığı alanında doçentliğini aldı. 1988-1990 yılları arasında Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyeliği yaptı.
İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü'ndeki üç yıl görevden sonra, 1994'te ülkeden ayrılarak UNICEF'te sağlık danışmanı olarak göreve başladı.
2000-2001 yıllarında Güney Sudan'daki savaş sırasında uluslararası kuruluşların sağlık çalışmalarını koordine etmekle yükümlü Operation LifeLine Sudan'da Sağlık Koordinatörlüğü'ne getirildi.
2001-2018 yılları arasında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Cenevre Genel Merkezi'nde aşı kalitesi ile ilgili danışman olarak görev yaptı. Şimdi Extensio et Progressio danışmanlık şirketinin kurucusu ve CEO'su olarak görev yapıyor.
Kartoğlu 1974 yılından bu yana karikatür çiziyor, kişisel sergileri dışında Ohannes Şaşkal ile birlikte birçok ortak sergi açtı, ilk ortak sergileri Ankara ve İstanbul'da 1980'de Burhan Solukçu'nun anısına açtıkları K-ÖMÜR, son sergileri ise 2008'de Hrant Dink'in anısına Paris'te açtıkları Le Chiendent (Ayrıkotu) oldu. İlk karikatür kitabı ZAMAN ZAMAN Karakare yayınlarından 1986 yılında yayınlandı. 1980 darbesiyle Darwin'in biyoloji kitaplarından çıkartılması üzerine İldeniz Kurtulan'la birlikte "yoksun bırakılanlar" için DARWİN ve EVRİM KURAMI kitabını yazıp çizdi. Nihat Behram gurbetteyken şiirlerini karikatür kartpostalları olarak yayınladı.
Dr. Kartoğlu'nun yayımlanmış birçok bilimsel çalışması ve kitapları bulunuyor (Bu kitapların hepsi Kartoğlu'nun web sitesinden PDF ve ePUB3 olarak ücretsiz olarak indirilebiliyor).
Dr. Kartoğlu 2011 ve 2013 yıllarında yaptığı bilimsel çalışmalar nedeniyle iki kez Ludwig Rajhman Halk Sağlığı Ödülü'ne değer bulundu. http://kartoglu.ch/
|