01 Eylül 2019

Kabil kendi ile yüzleşir

Türkan Elçi, Dünya Barış Günü için T24'e yazdı

Savaşta; yaşamın kutsallığını, kişinin yegâne varlık olduğunu samimiyet ve cesaretle savunanın,  ölmenin ve öldürmenin karşısında kat’i surette duranın sesi, bir mezarın ışığı kadardır. Kurşunun gölgesinde barışın sesi, kendi topraklarına mültecidir.

Savaşta; kentlere yağmur yerine ölümler yağar. Keskin kurşun geceleri böler, zulüm galebe çalar sadece ve sadece herkes acı çektiği yüreğinin diliyle ağlar.

Savaşta; “Savaş, çatışma istemiyoruz” diyen bir adam, karanlığın zifirisinde bir yıldız kadar parlak, gökyüzü kadar herkesin ve barış isteyen her yürekle evvel ahir vazgeçilmez akrabadır. Çünkü o ölü çocuklar için çocuk yüreğinin paklığıyla ağlayandır.

Savaşta; ölümün sahiciliğinde gözde fer nasıl söner, ağızda dil nasıl susar, bir daha saç nasıl uzamaz, sakal kızıla nasıl bulanır,  eve bir daha nasıl dönülmez, bir ocak nasıl söner, ölüm evin duvarına nasıl siner, zemheri nasıl uzar, bahar nasıl beklenir, bir kent zelzelesiz nasıl yıkılır, gök yere nasıl iner, bir kız derin dondurucuda nasıl derin uyur, bir kadın sokakta uykuya dalar da nasıl uyanmaz, çocuk babasını, ana oğlunu nasıl bekler, yürekte kin kinde intikam nasıl yeşerir ademoğlu hepsini hepsini  bir savaşın tezgahında görür.

Savaşta; bir vücut askıda bedenen ve ruhen asılı kalır, onura dokunulur insanlık dışı muameleyle insanlık küçük düşer. Sözleşmeler, yasalar, yükümlülükler imzalandıkları yerde imzalanmakla kalır.

Barışta; yağmur yağar ölümü saklamaya çalışan toprağın üstüne. Altında yatanın hakikatini örtemese de ondan habersiz çiçekler açar. Yusuf’un sesi düzlüğe çıkar, kin ve intikam kuyuda boğulur. Kabil kendi ile yüzleşir. Yüzleşme her şey değilse de çok şeydir. Kabil kardeş pişmanlığını anlatırken Habil’e yarasının acısını sorar. Habil, kardeş katlinin acısını göğüs kafesinin altında adres gösterir.

Barışta; herkes kendi teninin renginde türküler söyler, anasının öğrettiği dilde güler. Sarı saç siyaha, siyah ten beyaza karışır. Beyaz ırkın kibrinin camdan kalesi, bir fiskede yıkılır.

Barışta; askıdan beden iner, insanlık büyür, bir odada çığlık durulur. Tenhalıkta güvercinler vurulmaz, koyun kurda sütünden tattırır, “Kenar-ı Dicle’de bir Kurt aşırmaz koyunu”,hakkın adaletin temeli güçlenir.

Barışta; işlenen karanlık cinayetlerin sisli perdesi aralanır, kederden ve beklemekten mürekkep yürekleri kenetli kadınların müzmin bekleyişi bir meydanda son bulur.

Barışta; ağızda dil döner, sahteden hamaset susar, ocak tüter,  duvardan engeller çöker, yaşam topraktan daha evladır diyenin sedası yerden göğe yükselir.

Barışta “Biz bu tarhi bölgede birçok medeniyete beşiklik etmiş ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede insanlığın bu ortak mekânında silah çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, silahlar operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz. Tarihe, tarihsel değerlerine sahip çıkmayan toplumlar doğru ve güvenli bir gelecek de kuramazlar” diyenin son sözleri bir mezarın taşında kardeşçe ebediyete kalır.


Çiziminden dolayı karikatürist Aydan Çelik'e teşekkür ederiz

Yazarın Diğer Yazıları

Kabuğa çekilme hakkı

İnzivaya çekilme duygusu, duymaktan imtina ettiğimiz sözcükleri dışarıda bırakmak kadar, yorgun omuzlarımızı dinlendirme meramından da kaynaklanabilmektedir

Devlet bizi gözlerimizden tanıyor

İçerde haksız hukuksuz yere hücrelerde izole edilenler dışardaki sevgililerini görmekten mahrum. Enselerindeki tek kurşunla toprağın altında uyuyanlar çocuklarının büyüdüklerini görmekten, sonbaharda kızıllaşan yapraklara, denizin serinliğine dokunmaktan, bulutların beyaz beyaz gökte ilerleyişini izlemekten mahrum...

Üstü açık mezarlık

Biz her ne kadar sonsuz yolculuğun karanlık odada nihayetleneceği fikrine sahip olsak da deprem gibi bir felaketle karşılaşınca koca şehirlerin üstü açık mezarlıklara da dönüşebileceğine tanık olduk