Ankara'da görülen iki dava eş güdümlü biçimde ülke siyasetini derinden etkilemeye devam ediyor.
Normalde iktidar ile muhalefet arasında yaşanması beklenen bu süreç, ne gariptir ki iktidarın iki ortağı arasında geçiyor!
Yerel seçim sonuçlarının ardından başlayan Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayeti yargılaması ve organize suç örgütü lideri iddiasıyla yargılaması devam eden Ayhan Bora Kaplan dosyasının AKP ile MHP arasında "sıcak" günlerin yaşanmasına sebep olduğunu Bağdat'taki Sağır Sultan duymuş durumda.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın "beklenen" sert çıkışı yapmayıp yumuşak geçiş yapması karşısında önceleri "hükümete darbe girişimi" üzerinde yoğunlaşan MHP lideri Devlet Bahçeli, tansiyon düşüren cümleler kurdu.
Fakat, başkentte siyaseti yakından takip edenler biliyorlar ki; bu tansiyon düşüklüğü böyle gitmeyecek. Hatta bir ipucu da vereyim; AKP ile MHP arasında sıkça olmasa da bir temas trafiği var.
Büyüteç'in ilerleyen bölümlerinde sürecin ne şekilde ve hangi koşullarda devam edeceğini aktaracağım.
Yargıtay Başkanlığı seçimi ve yeni Başkan'ı bekleyen süreç
İktidarın iki ortağı arasındaki siyasi mücadeleyi sadece bu iki dosyaya bağlamak elbette yeterli değil.
Yakın zamanda yapılan Yargıtay Başkanlığı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı seçimlerini süreçten bağımsız düşünemeyiz.
Bu konuda epeyce bilgi ve yorum kamuoyuna yansıdı. Buna karşın madalyonun ikinci yüzüne dikkat çekeyim.
Yargıtay'ın yeni başkanı tam 37 tur sonunda seçildi. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Kerkez yeni başkan oldu.
Ömer Kerkez
Yargıtay resmi internet sitesinde Kerkez'in özgeçmişine bakıldığında; yargı camiasının yanı sıra Ankara'daki bürokrasi ve siyasetin nasıl işlediği konusunda epeyce tecrübeli olduğunu görmek mümkün.
Kerkez, Elbistan, Kozluk ve Erzin'de Cumhuriyet savcılığı yaparak saha tecrübesi kazanmasının ardından geldiği Adalet Bakanlığı karargahında önemli görevler üstlendi.
Adalet Bakanlığı'nda Tetkik Hakimliği, Daire Başkanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı, Genel Müdürlük ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeliğini yürüten Kerkez, 2017'de Yargıtay üyesi seçildi. Ardından Şubat 2023'te ise Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanı oldu.
Yargının röntgenini çekebilecek önemli isimlerden.
Şimdi de ülkenin en üst yargı kurumunun "bir numarası."
Bu bilgileri vermemin gerekçesi belli. Yargıdaki yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarının ayyuka çıkması, kuşkusuz.
Sokaktaki hemen herkesin bildiği üzere, yolsuzluk, rüşvet, adaletsizlik, usulsüzlük iddiaları, söz konusu iddiaları araştırıp doğrulara ulaşmakla görevli yargı camiasının üzerinde kara bulut adeta.
Adliyeler ile Yargıtay'da her gün yeni skandallar ve iddialar saçılıyor ortalığa.
Yerel yargıdaki iddiaları araştırmak Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun. Yüksek yargıdaki iddiaları araştırmak ise Yargıtay Başkanlığı'nın, dolayısıyla Yargıtay Başkanı'nın görevi.
En son Ayhan Bora Kaplan hakkında bugün ortaya çıkan iddiaların bir bölümünün adresi Yargıtay.
Gerek Kaplan'ın önceki dosyalarının Yargıtay'daki karar süreçleri, gerekse Kaplan'ın Ankara'daki yasa dışı faaliyetlerinde adı geçen yargı mensuplarının bugün Yargıtay çatısı altında görev yapması, dikkatleri kurumun üzerine çevrilmesinin gerekçesi.
İşte tam bu noktada Kerkez'in konumu ortaya çıkıyor.
Önceki Başkan Mehmet Akarca, Kaplan konusunda olanı biteni öğrenmek için Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç'i makamına çağırmış ve usul olmamakla birlikte bilgi almıştı.
Kaplan'ın gözaltına alınmasından üç hafta sonra gerçekleşen bu görüşmeyi Büyüteç'te geçen eylülde duyurdum.
O günden, koltuğunu Kerkez'e devrettiği güne kadar Akarca, gelişmelerden ve iddialardan ilk ağızdan bilgi sahibi olmasına karşın, harekete geçmedi. Kalem oynatmadı. Yaşananları sadece seyretti.
Şimdi Yargıtay Başkanı koltuğunda yeni bir isim var. Dediğim gibi Kerkez, yargıyı kılcallarına kadar bilen isimlerden. Zaten başkanlık koltuğuna seçimi de Yargıtay çatısı altındaki farklı grupların görüş birliği ile oldu.
Yargı böylesine zan altındayken, Kerkez'in yapacağı ilk iş iddialarla ilgili yasal süreç için düğmeye basmak olmalı. Temizliğin yüksek yargıdan başlatılması, kamuya önemli örnek olacak aynı zamanda.
Unutmadan, kişinin kendinden sonra gelecek kuşaklara bırakacağı miras, sadece maddi mal varlığı değildir. Manevi sahiplikler de bir sonraki nesile ulaşacak mirastır.
Kerkez'in önünde iki yol var bu miras için. Toplum bir yana çocuklarına bırakacağı "manevi miras" için yarından tezi yok düğmeye basıp, Yargıtay'daki temizlik amacıyla ilk işareti vermeli. Aksi taktirde selefinden farklı konumda olmaksızın "eski başkanlar" fotoğraf dizisinde yerini alır.
Tercih kendisinin.
Operasyon merkezi Ankara Adliyesi mi?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "hükümete karşı darbe girişimi" tanımıyla duyurduğu Ankara Emniyeti'nde ortaya çıkan soruşturma skandalında hemen her gün yeni bilgiler kamuoyuna yansıyor.
Emniyet teşkilatında ilk Ankara Valiliği'nin, Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç'in, sonrasında Emniyet İstihbarat Başkanlığı'nın ve KOM Başkanlığı'nın bildiği ama İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın bilmediği olaylar zinciri yeni bir hale dönüştü hafta başından bu yana.
Gözaltında tutulduktan sonra adliyeye çıkarılan polisler ve sivillerden yedisi tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Şüphelilerin adliyede olduğu saatlerde İçişleri Bakanlığı Mülkiye başmüfettişlerince hazırlanan özel rapor savcılığa ulaştırıldı.
Savcılığa ulaştırılan müfettiş raporunda "darbe girişimi" çerçevesinde herhangi bir tanımlama ve değerlendirme bulunmadığı rapor içeriğiyle ilgili haberlerden anlaşıldı.
Yazıyı kaleme aldığım dün öğle saatlerine kadar kulislere düşenlerden bir özetleme yapmak gerekirse; AKP ile MHP arasındaki siyasi kriz yargı üzerinden derinleşecek. Bunun sinyalleri ortada maalesef.
Açıklayayım tek tek.
Öncelikle polislerle ilgili başlatılan yargı sürecinden başlamak en iyisi.
Ankara Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'nde patlak veren skandalla ilgili İçişleri Bakanlığı'nın "araştırma için müfettiş görevlendirildiği" açıklamasından bir gün sonra, Ankara Adliyesi'nde re'sen soruşturma başlatıldı söz konusu polisler hakkında.
Ankara Adliyesi'ndeki re'sen soruşturma MHP'ye, özellikle de Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya yakınlığıyla bilinen Terör Suçlarıyla Mücadele Bürosu'ndan sorumlu Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Veysel Kaçmaz tarafından başlatıldı. Zaten MHP Genel Merkezi'ne ulaşan ilk bilgiler de yine Soylu ve ekibince sağlandı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Gökhan Karaköse, dosyayı bir süre sonra Başsavcı Vekili Mehmet Işık'a verdi. Başsavcı vekili Mehmet Işık'ın üstlendiği soruşturma ilerliyor. Ancak hafta başında pek dikkate alınmasa da adliyede yeni bir gelişme daha yaşandı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Fetullah Gülen cemaatinin bir dönem Emniyet İmamı olduğu gerekçesiyle Kemalettin Özdemir hakkında 22.5 yıl hapis cezası istemiyle dava açtı.
2018'de Özdemir'in gözaltına alınmasıyla başlatılan soruşturmanın mayıs başında iddianameye dönüştürülmesi dikkat çekici.
Bu soruşturma sürecinde de ilginç bilgiler var. İddianamede yer alan kimi ifadelerde yer alan isimlere bakarsak yine siyasete mesaj verildiğini söylemek yanlış olmaz.
Hele ki iddianamede yer alan bir ifadede Özdemir'le bağlantılı olduğu belirtilen bir ismin yer alması doğrudan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'ya verilen ince mesaj niteliğinde. Yerlikaya'nın söz konusu isimle ilgili uyguladığı bir mahkeme kararı sonrasında sessiz sedasız yürüyen bir başka sürece yönelik işaret bu kanımca.
Bir dip not vereyim; Özdemir hakkındaki iddianameyi hazırlayan Cumhuriyet Savcısı, Başsavcı Vekili Kaçmaz'a bağlı olarak görev yapıyor.
Sıra geldi, İçişleri Bakanlığı müfettişlerince hazırlanan ve darbe girişimi tanımı yapılmayan özel raporun basınla paylaşılmasına.
Bu rapor sadece iki kopya hazırlandı. Aslı İçişleri Bakanlığı'nda. Aslının kopyası ise, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nda. Bu kez henüz avukatlarda da yok.
Raporun içeriğiyle ilgili İçişleri Bakanlığı'ndaki kaynaklarımla görüştüm. İçerikle ilgili "bizden bilgilendirme yapılmadı" yanıtını aldım.
Geriye tek adres kaldı!
Hep söylenildiği üzere, gizli olarak yürütülen hazırlık soruşturmasına esas olacak gizli belgenin basınla paylaşılmasıyla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bir yanıtı varsa Büyüteç kendilerine açık.
Bu arada, dosya şüphelisi polis müdürü Kerem Öner'in 11 sayfalık ifadesinin, gizli tanık Serdar Sertçelik'e nasıl ulaştığı konusunda ne yapıldığını da Başsavcılık açıklarsa kamuoyu bilgilenmiş olacak.
Tolga Şardan kimdir?
Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı.
Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu.
Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu.
Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı.
2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.
|