01 Mart 2024

Soylu'nun haberi var mı; paramotorlu polis evi saldırısı davası nasıl sonuçlandı?

CHP'yi terör örgütüyle iltisaklandırmada siyaset adına hiçbir sakınca görmeyen, o günlerin "haşmetli" İçişleri Bakanı Soylu, şimdilerde İstanbul'da seçime yönelik çalışmalarında "tüm sempatikliği"ni kullanarak aynı CHP'nin seçim bürosunu ziyaret etmekte sakınca görmüyor

Tarih 26 Eylül 2022. Akşam saatlerinde Mersin Polisevi'ne yönelik terör saldırısında polis memuru Sedat Gezer şehit oldu.

Saldırıyı PKK adına gerçekleştiren iki kadın eylemci de öldü.

Apar topar geldiği Mersin'de ayağının tozuyla kamuoyuna konuşan Süleyman Soylu, saldırıyı bahane edip CHP'ye terörist muamelesi yaklaşımıyla yüklendi.

Nisan 2023'teki genel seçimler öncesinde iktidarın siyaseten zorlandığı günlerde gerçekleşen terör eylemini fırsat gören Soylu, elindeki ilk bilgilerle saldırı ile CHP arasında "bağlantı kurup" ana muhalefet partisini –ki böylesi durumlarda kullanmaktan büyük mutluluk duyardı- terörle iltisaklandırdı.

Söz konusu "iltisak"ın gerekçesi; CHP'nin 2020'de hazırladığı "tutuklu gazeteciler" raporunda yer alan Dilşah Ercan'ın, PKK adına bombalı saldırıyı gerçekleştirdiği bilgisiydi.

Ancak Soylu "küçük" bir hata yaptı.

Adı geçen olağan şüpheli Zozan kod adlı Dilşah Ercan olay yerinde yoktu! Ve eylemcilerin parmak izi, Ercan'ın parmak iziyle örtüşmüyordu. Üstelik yaşadığını gösteren bir video kaydı üzerinden konuştu, PKK'nın "Zozan kardeşi".

Soylu, Cumhuriyet dönemi siyasi tarihinin en büyük skandallardan birine imza attı, ekibinin verdiği yarım yamalak ve yanlış bilgiyle.

Sonrasında Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı'nca tamamlanan soruşturma sonucunda hazırlanan iddianameyle Soylu'nun siyasi skandalı teyit edildi.

Soylu'nun eylemle yaptığı açıklamalarda öne çıkan diğer bir başlık ise, iki kadın eylemcinin Suriye'nin kuzeyinden 12 saat boyunca paramotor kullanarak Mersin'e geldikleri bilgisiydi.

Bu bilgi de aynı günlerde epeyce tartışıldı, kaynağı şüpheli bulunarak.

Mersin'de 26 Eylül 2022'de polisevine düzenlenen saldırıda, polis memuru Sedat Gezer şehit olmuş, meslektaşı Abdulkadir Öztürk yaralanmıştı.

Paramotorun nasıl geldiği meçhul kaldı

Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ikisi firar, dokuz sanığın yargılaması Mayıs 2023'te başladı.

Mahkeme tarafından "paramotor" konusunda istenilen Temmuz 2023 tarihli 12 sayfalık bilirkişi raporu dosyaya girdi. Bilirkişinin, paramotorun bulunduğu ifade edilen bölgeyi içine alan yerde yaptığı keşif ve çalışmalar fotoğraflı olarak yer aldı.

Ancak işin ilginç tarafı; bilirkişi raporunda, paramotorun Suriye'nin kuzeyinden bölgeye nasıl geldiği konusunda herhangi bir bilginin bulunmaması.

Sanıklardan Dilşah Ercan ile Ahmed Ahmo hakkında yakalama emirleri çıkartıldı. Sonrasında dosyaları ayrıldı. Yargılama sürecinde mevcut yedi sanık savunmalarını yaptı.

Ağırlaştırılmış hapis istenilen sanıklara beraat

Gelelim bugüne.

Yargılamanın altıncı ve son duruşması 9 Şubat'ta gerçekleştirildi.

Savcı, son duruşmada mütalaasını verdi. Sanıklara farklı hükümlerden ceza istedi.

Savcı, sanıklardan Sanıklar Zeki Önen, Mazlum Dolaşır, Ahmet Erdoğan, Kahraman Bağış, Fatih Süle ve Mazlum Karaboğa hakkında "PKK/KCK silahlı terör örgütünün talimatları doğrultusunda, PKK/KCK silahlı terör örgütü adına örgütün organizasyonu dâhilinde hareket ederek eylemi gerçekleştiren iki kadın terörist ile birlikte iştirak iradesi kapsamında örgütün belirlediği iş bölümü ve görev paylaşımı içerisinde hareket ederek üzerlerine atılı devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, Şehit Polis Memuru Sedat Gezer'e karşı kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle tasarlayarak öldürme, yaralanan polis memurları ve bekçilere karşı kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle tasarlayarak öldürmeye teşebbüs" iddiasıyla "ağırlaştırılmış müebbet hapis" talebinde bulundu.

Sanıkların son savunmalarını alan mahkeme heyeti, sanıklardan Zeki Önen, Mazlum Dolaşır, Ahmet Erdoğan, Kahraman Bağış, Fatih Süle, Mazlum Karaboğa, Sait Demir, Abdülgalip Gök'e, beraat verdi.

Bunun anlamı, sanıklar hakkındaki iddiaların somuta ulaşmadığı, sanıkların söz konusu suça karışmadıklarıdır.

Aynı zamanda, dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun olayın ardından yaptığı açıklamada ortaya koyduğu siyasi modelin yanlışlığı da anlaşıldı.

Ve şimdi; CHP'yi terör örgütüyle iltisaklandırmada siyaset adına hiçbir sakınca görmeyen, o günlerin "haşmetli" İçişleri Bakanı Soylu, şimdilerde İstanbul'da seçime yönelik çalışmalarında "tüm sempatikliği"ni kullanarak aynı CHP'nin seçim bürosunu ziyaret etmekte sakınca görmüyor.

Üstüne üstlük, "siyasetin nazireleri vardır. Hoşgörüleri için sağ olsunlar" şeklinde espri yapmaktan geri kalmadan hem de.

Oysa, döneminin "kudretli" İçişleri Bakanı olarak AKP'nin İstanbul'daki seçim çalışmalarında daha aktif rol alması gerekirken, parti yönetiminden gelen talimatla "geri planda" kalmayı hazmetmek zor.

Yanı sıra, iktidara yakın medya gruplarının üzerindeki ilgisi çekmesiyle, sosyal medya paylaşımlarıyla görüntü vermeye çalışan Soylu, bu kez CHP'nin seçim bürolarına gidip kendince şirinlik yaparak gündemde kalabilmeyi tercih ediyor.

E, ne yapalım hayat böyle bir şey işte!

Mersin'deki makaron soruşturmasındaki kısıtlama kararı neden?

Mersin demişken bir konuyu daha aktarayım.

Bilindiği üzere, Mersin Emniyet Müdürü Mehmet Aslan'ın kardeşi Nezir Aslan, jandarmanın yürüttüğü makaron kaçakçılığı soruşturması çerçevesinde gözaltına alındı.

Savcılık talimatıyla yapılan gözaltı ve Nezir Aslan hakkındaki ortaya saçılan bazı iddialar ağabeyi Mersin Emniyet Müdürü Mehmet Aslan'ın koltuğunu kaybetmesine sebep oldu.

Gazetecilik çerçevesinde Mehmet Aslan'ı epeyce eski tanırım. Bu konudaki görüşlerimi şimdilik askıya aldım. 1990'lı yılların başından buyana tanıdığım Aslan'la ilgili hem geçmişteki hem de son dönemdeki bazı sıkıntılı süreçleri biliyorum. Ancak hakkında yürütülen idari soruşturma nedeniyle bunları aktarmayı biraz öteledim.

Madalyonun diğer yüzünde ise Nezir Aslan hakkındaki adli soruşturma var. Aslan, "şüpheli" konumunda çıktığı adliyeden serbest bırakıldı. Fakat, savcılık garip biçimde soruşturmaya "gizlilik / kısıtlılık" kararı getirdi.

Bu topraklarda, makaron kaçakçılığı konusundaki adli soruşturmalara savcılıklarca kısıtlılık kararı getirilmesi pek görülmüş değil. Anlaşılan şüphelilerden birisi, Mersin Emniyet Müdürü'nün kardeşi olunca savcılık hassas davrandı.

Artık daha nelerin ortaya çıkarılması engellenmek isteniyorsa, bilemiyorum.

Öte yandan Aslan'ın görevden alınmasıyla birlikte boşalan Mersin Emniyet Müdürlüğü'ne henüz bir atama yapılmadı. Hele ki sosyolojik farklılığı bulunan Mersin'in seçim sürecinde emniyet müdürü olmaksızın gün geçirmesi sıkıntılı ve riskli.

Geçen hafta kente bir atama yapılacaktı. Ancak kulislere yansıyanlara göre, kente yapılacak atama için yine güçlü bir dini grup devreye girdi. Tıpkı yakın dönemdeki atamalarda olduğu gibi. Adaylar üzerinde bir anlaşamama hali var.

Yapılacak atamada tercih edilen isim açıklandığında, turnusol kağıdı yine devreye girecek şüphesiz.

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. 

Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. 

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. 

Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 

2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

TUSAŞ’ın korunmasındaki zafiyet kimin sorumluluğunda?

Baykar tesislerinin korunması uzunca zamandır İstanbul Emniyeti bünyesindeki Özel Harekat Şubesi’nde görevli özel harekatçı polislerce yapılıyor. Baykar, devlet tarafından böylesi yüksek güvenlikle korunurken, TUSAŞ’taki güvenlik zafiyetinin açıklamasını ilgilileri yani TUSAŞ yönetimi yapacaktır, sanırım

TUSAŞ saldırısında ikinci perde: İstihbarat tam iki ay önce geldi!

İstihbarat bilgisi, 17 Ağustos’ta elde edildi. Veriler, bölgedeki jandarma komutanlıklarına bildirildi. MİT’in ulaştığı veriler, İçişleri Bakanlığı’nın çatısı altındaki Emniyet ve Jandarma’ya gönderildi

TUSAŞ saldırısı göz göre göre geldi: Tesis, özel güvenlik denetiminde sınıfta kalmış!

TUSAŞ’taki özel güvenlik personeli sayısının “uygulamadaki yetersizliğine karşın” söz konusu güvenlik noktasının neden jandarmadan alınıp özel güvenliğe verildiği sorusunun yanıtı, süreçteki ihmâli daha net ortaya koyacak kuşkusuz

"
"