Yazının asıl konusuna geçmeden önce, dün sabaha karşı ülkeye büyük acı yaşatan depremde kaybettiğimiz yurttaşlarımıza rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Karşılaştığımız tablo çok vahim maalesef.
Sabaha karşı yaşanan afetin ardından, önde gelen yer bilimci Profesör Naci Görür’ün açıklamaları dikkat çekici:
“Bu depremin gelmekte olduğunu yer bilimciler olarak söyleye söyleye, yaza yaza dilimizde tüy bitti. Hiç kimse ne diyorsunuz diye tepki bile vermedi. Bu depremden sonra Adana ve Hatay’a dikkat edilmeli. Yerel yöneticiler uyanık olmalı.”
Görür, 2019’daki İstanbul ve Elazığ depremlerinden sonra olası yeni fay kırılmaları hakkında “ilgilileri” uyarmıştı.
Gazeteci Fatih Altaylı, sosyal medya paylaşımında, görüştüğü Görür’ün “Gece 4’de uyandırıldım. Bir saat ağladım. Hala ağlıyorum. Yıllardır uyardığımız yer. Tek bir yerel yönetici arayıp ‘ne yapalım?’ demedi. Bunca uyarıyı niye yaptık?” sözlerine yer verdi.
Deprem, ne zaman gerçekleşeceği ön görülemeyen doğal afetlerden hiç kuşkusuz. Ancak bilimsel çalışmalara ağırlık verilerek hasarın minimuma indirilmesini sağlamak mümkün.
Bilimsel verileri, bilim insanlarının değerlendirmelerini ciddiye almak gerekiyor. Alınmaması halinde ülkeyi yasa boğan acı fatura ile karşılaşmak kaçınılmaz oluyor.
***
Sinan Ateş’in öldürülmesinde yeni bulgular
Haftanın ilk Büyüteç’ini yazmak amacıyla bilgisayarın başına oturduğumda elimde iki yazı konusu vardı.
İlki, Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesiyle ilgili devam eden soruşturmada elde edilen yeni bilgiler.
Diğeri ise iktidarın büyük tepki gösterdiği “bazı ülkelerin İstanbul’daki başkonsolosluklarını geçici olarak kapatması”nın perde arkası.
Konunun önemi nedeniyle tercihimi Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesinin soruşturulmasında ortaya çıkan yeni bulguları aktarmaktan yana kullandım. Gündem izin verirse, diğer konu başlığını haftanın ikinci Büyüteç’in de aktaracağım.
Bolu’da esrarengiz buluşma iddiası
İlk aktaracağım bilgi; olayın hemen sonrasında yaşananlar.
Sinan Ateş cinayetinin tetikçisi olduğu iddiasıyla aranan Eray Özyağcı, dün akşam saatlerinde yakalandı. Özyağcı, neredeyse elden kaçıyordu. Özyağcı’nın bugüne kadar kaçabilmesine yönelik süreç de ilginç.
İddiaya göre; Ateş’in öldürülmesi eyleminde yer aldıkları gerekçesiyle tutuklanan Avukat Serdar Öktem ile Ülkü Ocakları Genel Merkez eski yöneticisi Tolga Demirbaş, cinayetten sonra Bolu’da buluştu. Öktem’in İstanbul’dan, Demirbaş’ın da Ankara’dan Bolu’ya ulaştığı anlaşıldı.
Buluşma sırasında cinayetin tetikçisi olduğu iddiasıyla aranan Eray Özyağcı da Demirbaş’la birlikteydi. Hatta, Öktem ve Demirbaş’ın kullandıkları cep telefonlarının sinyal hareketlerine bakıldığında Bolu ve çevresinde uzun süreyle tur attıkları belirlendi.
İşin önemli boyutu ise tetikçi Özyağcı’nın bu buluşmanın ardından dün yakalanana kadar kayıplara karışması!
Emniyet, gözaltı talimatını bekletti mi?
Cinayet soruşturması kapsamında ilginç bir bilgiye daha ulaştım.
Şöyle ki; savcılık, şüpheli Tolga Demirbaş’ın üçüncü kez gözaltına alınması amacıyla “gizli” talimat yazdı. Hatta bilgi sızmasının önlenmesi amacıyla talimat, UYAP sistemine yüklenmedi. Aynı talimatta Demirbaş’ın gözaltına alınmasının yanı sıra ev ve işyerinde arama yapılması istendi.
Talimat sonrasında iki gün süreyle gözaltı işlemi gerçekleşemedi. Bunu nedeni ise Demirbaş’ın adresinin Ülkü Ocakları olarak çıkmasıydı. Adres bu şekilde çıkınca arama da yapılmadı.
Savcılık bu kez ikinci bir talimat yazdı. Bu talimatta da Demirbaş’ın gözaltına alınması istendi. Ancak bu kez iddiaya göre arama ve el koyma talebi yoktu.
Cinayetin önemli isimlerinden Demirbaş’ın gözaltına alınmasında yaşanan gelişmeler, aldığım bilgiye göre Adalet Bakanlığı’na yansıdı.
İddiaya göre, bu aşamadan sonra bir görüşme trafiği yaşandı ve Demirbaş gözaltına alındı.
Demirbaş’ı arayan emniyetçiler kim?
Bu arada bir başka bilgi daha var. Yine Tolga Demirbaş’la ilgili.
İddiaya göre; savcılık, Ateş’in öldürülmesinden sonra bazı emniyetçilerin, henüz adı gündeme gelmediği süreçte Demirbaş’la telefonla görüştüklerini belirledi.
Bu görüşmeler nedeniyle savcılığın önümüzdeki süreçte adı belirlenen emniyet personelinin ifadesine başvuracağı söyleniyor.
Merak edilen konulardan biri de Demirbaş’ın ilk gözaltına alındığı sırada yanında bulunan MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un olay anındaki telefon görüşmeleri.
Kılavuz halen TBMM üyesi olması nedeniyle dokunulmazlık sahibi. Kılavuz’un o esnada güvenlik bürokrasisinin kritik noktalarında yer alan bazı isimlerle görüşüp görüşmediği merak konusu…
Soruşturmanın şu aşamasında söz konusu iddianın tespit edilmesi hukuki açıdan mümkün değil maalesef.
Soruşturmanın elde edilecek yeni delillerle genişletilmesi halinde bu iddialar aydınlatılacak mı, göreceğiz.
***
Deprem nedeniyle gündem, bir süreliğine afet üzerinde yoğunlaşacak kaçınılmaz olarak. Buna karşılık diğer gündemi de takip etmek gerekecek.
Tolga Şardan kimdir?
Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi'nde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı.
Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu.
Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu.
Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı.
2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.
|