22 Ocak 2021

Ravensbrück Toplama Kampı'nda sıradan kadınlar nasıl birer işkenceciye dönüştü?

"Bence onlar acımasız şeyler yapan sıradan kadınlardı. Bence bu pek çok insan için geçerli olabilir. İngiltere'de bile. Bence bu her yerde olabilir. İzin verilirse burada da olabilir"

Aslına bakarsanız, bugün yine ülke gündemi çerçevesinde bir yazı kaleme almayı planlamıştım.

Öyle ki, yazının konusunu oluşturan malzemeyi daha önceden hazırlamıştım bile.

Ancak İngiliz yayın kuruluşu BBC'nin Türkçe servisinin çarşamba günü yayımladığı bir yazı ilgimi çekti.

Yazının içeriği İkinci Dünya Savaşı döneminde Nazilerin toplama kamplarında görev verdiği kadınların, gardiyan olarak esir Yahudi kadınlara yaptıkları işkenceleri sorguluyor.

Böylece, Türkiye gündeminden farklı ancak okurların ilgisini çekebilecek konuyu aktarmayı tercih ettim.

BBC'nin yazısını Büyüteç'e almamın gerekçesinin kadınlara yönelik bir ayrımcılık olmadığını da peşinen aktarayım.

Amacım, Nazizim bağlamında faşizmin kadınları ne şekile dönüştürdüğünü göstermesidir.

Ve aradan 80 yıl geçmesine karşın günümüzde de benzer örneklerle karşılaştığımızı hesaba katarsak, diktatoryal yönetim biçimlerinin yarattığı ortamlar dikkat çekicidir.

Lafı çok uzatmadan, Alman kadınlarının nasıl ve ne şekilde birer işkence mekanizmasına dönüştüğü sürecin tanığının anlatımıyla sizlere aktarayım.

Her şey bir gazete ilanıyla başladı

İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru Nazi Almanyası'nda kadınların toplama kamplarında gardiyan olarak çalıştırılmasıyla ilgili süreç, 1944 yılında bir Alman gazetesinde yayımlanan ilanla başladı.

Gazetede, "Askeriyeye 20 ila 40 yaş arasında, sağlıklı kadın işçiler aranıyor" başlığı taşıyan ilanda "iyi maaş", "ücretsiz yeme – içme", "konaklama" ve "kıyafet" olanaklarının sunulduğu belirtilir.

Fakat işe girecek kadın adaylar için sunulan olanaklar arasındaki kıyafetlerin "Nazi üniforması" olduğu yönünde herhangi bir açıklama yer almaz.

Yanı sıra, "askeriye" olarak ilanda söz edilen iş yeri ise, kadın mâhkumlar için Berlin'in kuzeyinde inşa edilmiş Ravensbrück adlı "toplama kampı"dır.

Bugün mâhkumlar için yapılan o dayanıksız ahşap kışla çoktan tarih oldu. Kamptan geriye kalan tek şey, ürkütücü bir şekilde boş olan, kayalık bir alan.

Kampta görev yapmış bir kadın gardiyan yıllar sonra Ravensbrück'te geçirdiği günleri "hayatımın en güzel yıllarıydı" diye anlatıyordu.

İlanda görev alacak kadınlara sağlanacak olanaklar arasında yer alan "konaklama" kapsamında tahsis edilen evlerin tek manzarası orman ve göl değildi. Gardiyanların kaldığı evlerin yatak odalarından, mâhkum zincirleri ve gaz odasının bacaları da görülebiliyordu.

Ravensbrück'teki kadın gardiyanlar (Fotoğraf, 1940'larda çekildi)

Hafıza Müzesi müdiresi anlatıyor:

Ravensbrück'te hafıza müzesinin müdürü Andrea Genest, kadınların yaşadığı yerleri gösterirken, "Çok zayıda ziyaretçi hafıza müzesine bu kadınları sormak için geliyor. Bu alanda erkek işçiler hakkında sorulacak pek soru yok" diye anlatıyor ve ekliyor:

"İnsanlar, kadınların da ne kadar zalim olabileceğini düşünmek istemiyor."

Ravensbrück krematoryumu

Buraya görev yapmayan gelen kadınların pek çoğu, yoksul ailelerden, okullarını terk etmiş ve de gelecek hakkında çok az seçeneği olan kişiler.

Toplama kampında sahip olunacak herhangi bir iş, yüksek maaş, konforlu konaklama ve ekonomik açıdan bağımsızlığı da beraberinde getiriyordu.

Dr. Genest, "fabrikalarda çalışmaya göre çok daha cazibeli bir işti" sözleriyle anlatıyor bu koşulları.

Pek çoğu da Nazi gençlik örgütünde Hitler'in ideolojisini benimsemiş kimselerdi.

Kadınlar için, "Toplumun refahı için çalıştıklarını, düşmanlara karşı mücadele verdiklerini düşünüyorlardı" ifadelerini kullanıyor, Dr. Genest.

Nazi üniformaları ve fotoğraflar

BBC'nin haberinde yer alan bilgilere göre, kampta görevli kadın gardiyanların yaşadığı evlerin birisinde, kadınların boş zamanlarda ne yaptıklarına dair fotoğrafların yer aldığı yeni bir sergi var.

Nazi personeli olan kadınların çoğunluğu henüz yirmilerinde. Modaya uygun saçlarıyla çok güzel Alman kadınları Ravensbrück'teki kampta görev yaptı.

Fotoğraflarda kadınların, ya evlerinde çay kahve eşliğinde keyifli vakit geçirdiği ya da kol kola girip ormanda köpekleriyle birlikte gülüşerek yaptığı yürüyüşler görülüyor.

Bu betimleyemeye karşın haberdeki, "kadın gardiyanların üniformalarındaki Nazi armalarını ya da Alman köpeklerinin mâhkumlara eziyetini görene kadar, bu manzara masumca görünebilir" değerlendirmesi dikkat çekici.

Nazi toplama kamplarında 3 bin 500 kadar kadın çalıştı ve bu kadınların tamamı işlerine Ravensbrück'te başladı.

Daha sonrasında pek çoğu da Auschwitz -Birkenau ya da Bergen- Belsen gibi ölüm kamplarında görev aldı.

"Korkunç insanlardı"

Nazı Almanyası'nda oluşturulan toplama kamplarında görev alan Alman kadınlarını anlatan haber için BBC, canlı tanıkla da görüşüyor.

Londra'daki evinde telefonla ulaşılan ve yaşamının bir dönemini Nazilere ait toplama kampında geçiren 98 yaşındaki Selma van de Perre, kadın görevliler için "onlar korkunç insanlardı" tanımlamasını yapmaktan kaçınmıyor.

Musevi kökenli Hollandalı direnişçi olarak Ravensbrück'te siyasi bir mâhkum olarak kalan van de Perre, yaşadıklarından bir bölümü şöyle anlattı BBC'ye:

"Muhtemelen ellerine verilen güçten dolayı işlerini sevdiler. Mâhkumlar üzerinde çok fazla yetkileri vardı. Bazı mâhkumlar çok fena muamele gördü, çok kötü dövüldü."

Van de Perre'ye gardiyanların acımasız birer canavar olup olmadığını sorulduğunda şu yanıtı verdi:

"Bence onlar acımasız şeyler yapan sıradan kadınlardı. Bence bu pek çok insan için geçerli olabilir. İngiltere'de bile. Bence bu her yerde olabilir. İzin verilirse burada da olabilir."

Van de Perre, Nazi işgali altındaki Hollanda'da yeraltı işlerinde çalıştı ve Yahudi ailelerin kaçmasına cesurca yardım etti. Ebeveynleri ve kız kardeşi kamplarda katledilen Van de Perre, düzenlenen anma törenlerine katılmak için neredeyse her yıl Ravensbrück'e gidiyor.

Selma van de Perre

120 bin kadın mâhkum kaldı

Ravensbrück, Nazi Almanyası'nda yalnızca kadınların mâhkum edildiği tek toplama kampıydı. Avrupa'nın her yerinden 120 binden fazla kadın burada yattı.

Pek çoğu direnişçi ya da politik muhaliflerdi. Aralarında Yahudilerin, lezbiyenlerin, seks işçilerinin veya evsiz kadınların yer aldığı kalan kısım ise Nazi toplumu için "uygunsuz" görüldüğü için mâhkum oldu.

En az 30 bin kadın Ravensbrück'te öldü.

Bazıları gaz odalarında, bazıları asılarak. Kalanları da ya hastalıktan ya açlıktan ya da çok çalışmaktan...

Mâhkum kadınlar, hemcinsleri olan gardiyanlar tarafından vahşice muamele gördüler. Dövüldüler, işkence edildiler ya da öldürüldüler.

Nazi komutanı Heinrich Himmler'in Ocak 1941'deki Ravensbrück ziyareti.

Mâhkumlar, gardiyanlara "Zalim Brygyda" ya da "Revolver Anna" gibi lakaplar taktı.

Savaştan sonra, 1945'te Nazi savaş suçları mahkemeleri sırasında, Irma Grese isimli gardiyan basın tarafından "güzel canavar" olarak adlandırıldı.

Genç, çekici ve sarışın kadın, cinayetten suçlu bulundu ve asılarak idama mâhkum edildi.

Nazi üniformalı sarışın, sadist kadın klişesi daha sonra filmlerde ve çizgi romanlarda cinselleştirilmiş kült bir figür haline geldi.

Ancak Nazi kampı gardiyanı olarak çalışan binlerce kadından sadece 77'si mahkemeye çıkarıldı.

Ve çok azı gerçekten mâhkum edildi.

"Cahil yardımcılar"

Toplama kampındaki kadın gardiyanlar daha sonrasında kendilerini "cahil yardımcılar" olarak gösterebildi.

Bu da ataerkil savaşta, Batı Almanya'da hiç de zor olmadı.

Çoğu geçmişleri hakkında hiç konuşmadı. Evlendiler, isimlerini değiştirdiler ve topluma karıştılar.

Korkunç şiddet eylemleri nedeniyle hapse giren Herta Bothe adında bir kadın daha sonra kamuoyuna bir açıklama yaptı.

Sadece birkaç yıl hapis yatan ve sonra İngilizler tarafından affedilen Bothe, 1999'daki ölümünden önce verdiği röportajda yaptıklarından pişmanlık duymadığını dile getirdi:

"Bir hata yaptım mı? Hayır. Hata, toplama kamplarının olmasıydı. Ama oraya gitmem gerekiyordu, aksi takdirde ben de oraya koyulurdum. Hatam, sadece buydu."

Bu, eski gardiyanların sık sık öne sürdüğü bir bahaneydi.

Ama bu doğru değildi. Kayıtlar, bazı yeni kişilerin işin ne olduğunu anlar anlamaz Ravensbrück'ten ayrıldığını gösteriyor. Bu kimselerin gitmelerine izin verildi ve olumsuz hiçbir sonuca maruz kalmadılar.

* * *

Büyüteç'in konu formatında bugüne özel küçük bir değişiklik yaparak kendimce ilginç bir yazıyı okurla paylaştım.

Gelecek yazı Büyüteç formatında olacak yine…

Yazarın Diğer Yazıları

Emniyet’teki tayinlerin perde arkası: İstanbul’a yeni müdür atandı, Adıyaman’a müdür dayanmıyor!

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, bir hafta arayla iki ayrı il emniyet müdürleri kararnamesini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayından çıkarttı. Sekiz kente yapılan atamaların en önemlisi güç dengelerinin ortasındaki İstanbul’du, kuşkusuz. Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı ve Emniyet İstihbarat Başkanlığı gibi iki görevi beraber yürütmeye çalışan Selami Yıldız, nihayet çok istediği İstanbul Emniyet Müdürü koltuğuna oturdu. Atamaların perde arkasında neler yaşandı?

İçişleri Bakanlığı, Sisli Vadi faciasında ikisi vali, 9 kamu görevlisi hakkında “soruşturma izni” verdi

Denetimi gerçekleştiren personel, “yapı tatil zaptı” hazırlayıp arazi üzerindeki yapıları mühürledi. Mühürleme işlemiyle birlikte 28 Mart 2022’de toplanan İl Encümeni, söz konusu kaçak işleme yönelik imar para cezası uygulanmasına karar verdi. Nihayetinde, kaçak olduğu tespit edilen ve yıkılması gereken tesis, sosyal medyadan yaptığı duyurularla faaliyete geçirildi!

Kara Harp Okulu’nda İzmir Marşı süreci ve Beşiktaş’ta “turuncu devrim”in önlenemeyen tükenişi

MSÜ yönetimi görüntü kaydında İzmir Marşı’nın yasaklanmadığı göstermeyi amaçlasa da okulun bir önceki komutanı Gültekin Yaralı’nın imzasını taşıyan talimat / emir Büyüteç’in yayımlandığı güne kadar “talimat panosu”nda asılıydı. “Okunacak marşlar ve yürüyüş kararları” başlıklı listede; Harp Okulu Marşı, Vatan Marşı ve piyade, istihkâm, topçu sınıf marşları olmasına karşın “İzmir Marşı” yok!

"
"