09 Ocak 2020

FETÖ’nün sınav kopyacısını sorgulayan polislere ne oldu?

“Kopyacıyı yakalayan gözetmene neden şikâyetinden vazgeçmek istediğini sordum. Bana, Ali Demir’in evlerine gittiğini, konunun münferit bir olay olduğunu, araştıracaklarını, olayı dallandırıp budaklandırmayın dediğini söyledi”

 

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ÖSYM eski Başkanı Ali Demir hakkında 18.5 yıl hapis istemiyle hazırladığı iddianame, FETÖ’nün sınav yolsuzluğu yaptığı dönemde yaşananları da ortaya koyuyor.

FETÖ’nün devletin gerçekleştirdiği sınavları hedef almasının gerekçesi, kendi yandaşlarını devlete yerleştirmek ve gelecek yıllar için 'özel kadrolar' oluşturmaktı.

Şimdilerde yapılan adli soruşturmalarla FETÖ’nün bu düzeni kurmak için büyük çaba gösterip organizasyonlar oluşturduğu ve eksiksiz biçimde uyguladığı yöntemlerle hedefe ulaşmada başarılı olduğu anlaşılıyor.

Devletin hemen her kurumunda ve kademesindeki gerek kendi adamları, gerekse farklı dünya görüşünde olsalar bile 'bürokraside beklenti içinde olan' örgüt yanlısı devlet görevlilerinin desteğiyle FETÖ’nün sistemini aksaksız yürüttüğü örneklerle savcılık iddianamesinde yer aldı.

Gülen cemaatinin henüz devlet ve iktidarla barışık olduğu dönemden faydalanarak planladığı sınav yolsuzluklarında her şey ayarlandığı gibi gitmedi elbette. 

Ara sıra aksilikler gelişiyordu kuşkusuz. Kusursuz yürümesi planlanan büyük organizasyonda kimi zaman ortaya çıkan can sıkıcı durumlar, FETÖ tarafından savuşturulmaya çalışılsa da iz bırakıyordu.

* * *

Demir’le ilgili hazırlanan iddianamede FETÖ’nün sınav usulsüzlüklerinde yaşanan bazı can sıkıcı örnekler de yer aldı.

Bunlardan bir tanesi, 2012 KPSS’de kopya çeken bir adayın suçüstü yakalanmasıydı. Kopyayla yakalanan adayın sınav salonunda yapılan üst aramasında ele geçirilen materyalle, örgütün organize biçimde soruları dağıtıp usulsüzlük yaptığı anlaşıldı.

FETÖ’nün dağıttığı soruları alan adayın sınavda yakalanmasıyla birlikte başlatılan adli süreci, o dönem olaya el koyan emniyet görevlisi Sevil Atasoy, 2016’da savcılığa verdiği tanık ifadesinde özetle şöyle anlattı:

* Ankara Mali Suçlar Büro Amirliği’nde başkomiser olarak çalıştığım sırada 7 Temmuz 2012 tarihinde KPSS yapıldı. O gün öğle saatlerinde hatırladığım kadarıyla bana Nöbetçi Amirliği tarafından Balgat Endüstri Meslek Lisesi’nde kopya konusu olduğu bilgisi aktarıldı. Ben de o gün nöbetçi ekibin amir vekili olan Polis Memuru Cemal Doğan'ı arayarak bahse konu okula gönderdim.

* Akabinde o gün Mali Suçlar Büro Amiri olan Emniyet Amiri Ayhan Ertuğrul ile birlikte odada otururken okula giden Polis Memuru Cemal Doğan, beni öğle saatlerinde aradı ve okulda kopya konusunun olduğunu, bir şahsın üzerinde el yazısı ile hazırlanmış küçük kopya kağıtlarının olduğunu ve kopya içeriklerinin sınav sorularını ile örtüştüğünü söyledi.

* Ben kendisine şahsın ne iş yaptığını sormasını istedim. Cemal Bey, sorduğunda telefondan şüphelinin Analitik Dershanesi’nde ya da okulunda öğretmenlik yaptığını duydum. Bunun üzerine Cemal Bey'e şahsın başkaları tarafından yönlendirilmesini engellemek amacıyla kimseyle görüştürmeden büroya getirmesini söyledim.

* Bu sırada büroda internetten Analitik Dershanesi’nin durumunu sorguladım ve o zamanki Fethullah Gülen cemaatine bağlı olduğunu öğrendim. Durumu hemen yanımda bulunan Emniyet Amiri Ayhan Ertuğrul ile paylaştım. Kendisinin Fethullah Gülen cemaati üyesi olmadığını bilirim. Çünkü ben de bu cemaatin üyesi olmadığımdan dolayı sürekli birlikte sıkıntılar yaşardık ve birlikte oturup konuşurduk. Hatta bizim şubeden gitmemiz için birçok kez baskı yapıldı.

* Ayhan Ertuğrul’a güvendiğim için kendisine "Cemaatçiler soruları çalmışlar, sakın bir yere gitmeyin, bunlar adli soruşturmayı sağlıklı yaptırmayabilirler, birbirimize destek çıkalım. İfade almaya geldiklerinde ben detaylı olarak ifadesini alırım, kimsenin hakkını kimseye yedirtmeyiz, kopya çeken varsa cezasını çekecek" dedim.

* Biz bu sırada bayan gözetmenin bilgi sahibi olarak detaylı ifadesini aldık. Gözetmen bayan da olayın basit bir kopya olayı olmadığını söyledi. Biz de bu nedenle bayanın detaylı olarak ifadesini aldık. Hatta bayan kendi çocuğunun da 2-3 yıldır sınava girdiğini ve kazanamadığını söyledi. Bir müddet sonra şüpheli, avukatı ve şube müdür yardımcısı Ertan Kaya birlikte büro amirliğine girdiler. Ertan Kaya, bize "Şüphelinin hemen ifadesini alın" dedi. Ben de ifade alma odasına şüpheliyi avukatı ile birlikte aldım. Amacım şüphelinin detaylı olarak kopya olayını deşifre edebilecek şekilde ifadesini almaktı.

* İfade girişinde şüpheliye ne iş yaptığını sordum. Herhangi bir işi olmadığını söyledi, yani öğretmen olduğunu gizledi. Bunun üzerine ben de, yakalandığı ilk an öğretmen olduğunu söylediğini ancak şimdi neden öğretmen olduğunu gizlediğini sordum. "Ben öğretmen değilim" dedi. Daha sonra ifadeye geçtik. Olayı anlatmasını istedim. O da üzerinde çıkanların kendi karalama kağıtları olduğunu, sınavda verdiği cevapları bu kağıtlara yazdığını söyledi. Bu şekilde ifadesine geçtim, hemen akabinde bir soru hazırladım ve şahsa üzerinden çıkan kopya kağıdında sınavda çıkan soruların hemen hemen tamamını cevaplarının yazıldığı, ancak sınavın cevap anahtarında daha yarısında olduğunu, bunun karalama olamayacağını, bu kopya kağıtlarının kendisine kim tarafından verildiğini, olayı tam ve doğru olarak anlatmasını istedim, hatta etkin pişmanlık yasasından da faydalanabileceğini söyledim.

* Bunun üzerine "Avukat ne diyorsa onu yazın" dedi. O esnada odanın kapısı açıldı, Ertan Kaya içeriye girdi. Beni dışarıya çağırdı "Sen boş ver neyi karıştırıyorsun, ifadeyi sen bırak Mustafa komiser alsın" dedi. Mustafa Güzel ise, büroya akademiden yeni mezun olarak atanan birisiydi ve böyle önemli bir olayda beni saf dışı bırakarak yeni mezun bir komiser yardımcısına ifade aldırttılar.

* Amaçları bizim bu olayı aydınlatacağımızdan ve bu olayın üzerine gideceğimizden korkmalarıdır. Bu nedenle bizim cemaat karşıtı olduğumuz için bu duruma müsaade etmeyeceğimizi bildikleri için bu yola başvurdular. Ben odadan ayrıldıktan sonra Ayhan Ertuğrul’un yanına gittim. "Abi ifadeyi bana aldırtmıyorlar" dedim. O da bu duruma sinirlendi. Birlikte Ertan Kaya’nın odasına gittik. Ayhan Ertuğrul, Ertan Kaya’ya "Yaptığınız adaletsizlik, milletin hakkını yiyorsunuz, bu vebali nasıl ödeyeceksiniz, konuyu örtbas mı etmeye çalışıyorsunuz?" dedi.

* Ertan Kaya, bu durum karşısında biraz da mahçup bir şekilde "Yapacak bir şey yok" dedi. Ayhan Ertuğrul ile birlikte beni tamamen dosyadan el çektirmeye çalıştılar. Ben de bizzat kendim nöbetçi savcıyı aradım, kopya konusunu anlattım. Hatta şüpheli şahsın mevcutlu gitmesi için mücadele verdim. Ancak şüphelinin ifadesine müdahale etmemiz engellendi. Şüphelinin ifadesinin akşam saatlerinde bittiğini hatırlıyorum.

* Daha sonra 9 Temmuz 2012 Pazartesi ya da 10 Temmuz 2012 Salı günü sınavda gözetmen olan bayan büroya geldi. Benimle görüşmek istediğini nöbetçi amirliğine söylemiş. Bu bayanla nöbetçi amirliği girişinde görüştüm. Şahıs bana "Şikâyetimden vazgeçebilir miyim?" diye sordu. Kendisine kamu görevlisi olduğunu, kesinlikle şikâyetinden vazgeçemeyeceğini söyledim. Benden bir suret evrak istedi. Evrak vermek istemedim ve evrakı adliyeye gönderdiğimizi söyledim.

* Neden şikâyetinden vazgeçmek istediğini sordum. Bana "Dün ÖSYM Başkanı Ali Demir bizim eve geldi, ben kendisine sınav sorularının çalındığını düşündüğümü, hatta kızımın 3 senedir sınavı kazanamadığını, hakkının yendiğini söyledim" dedi. Bunların karşısında Ali Demir’in ne söylediğini sordum. Bana "Konunun münferit bir olay olduğunu, araştıracaklarını, olayı dallandırıp budaklandırmayın dediğini ve kızının bilgilerini istediğini" söyledi.

* İnternette olayın hemen bir iki gün sonrasında ÖSYM Başkanı Ali Demir ile yetkili birimlerin 'sınavda kopya olmadığına' dair açıklamaları oldu. Zaten bu olayın hemen akabinde beni ve Ayhan Ertuğrul’u Mali Suçlar Büro Amirliği’nden gönderdiler. Bizi göndermekteki amaçları, bu tarzdaki önemli dosyaları görüp müdahale etmemizi istememeleridir. Bu tarihten sonra ben İnsan Ticareti Büro Amirliği’nde pasifize edilerek görev yaptım. Ayhan Ertuğrul'u da Narkotik Şube Müdürlüğü'ne verdiler.

* * *

Sınav usulsüzlüğünün yanı sıra emniyet ve adliyede de güçlü örgütlenen FETÖ’nün, işlerini bozan devlet görevlilerine yönelik davranışları son derece açık.

Yüzbinlerin hayallerini yıkan FETÖ’nün yaptıkları her geçen gün daha net görülüyor. İşlerin iyi gitmediği zamanlarda örgütün sisteme nasıl kolayca ve istediği gibi müdahale ettiği artık bilinen gerçek.

Maalesef, güneşi balçıkla sıvamak mümkün değil.

Ancak, soruyu bir kere daha yineliyorum:

"Bir dönemin; çaldığı, kaybettiği hayalleri kim geri getirecek?"

TIKLAYIN - Kaybolan hayalleri kim geri getirecek?

Yazarın Diğer Yazıları

Ufuk Uras: Bahçeli "Bizim 50 vekilimiz var, çoğunluk AK Parti’de, onların adım atması gerekiyor" dedi

"Bahçeli, 'İlk adım olarak DEM grubunda el sıktım' dedi. Türkiye açısından tarihsel önemi var, atılan adımlar olumludur. Devlet akılsız olacağına, devlet aklı olsun. Bu olay bir turnusol kağıdı””

Dorukhan Büyükışık cinayetinde polislere yargı yolu

Soruşturmayı yürüten müfettişler, adları geçen 24 personelden dokuzu hakkında meslekten ihraç, maaş kesim cezaları ile kınama cezaları talep etti. Dönemin Narlıdere İlçe Emniyet Müdürü İsmail Köksal ve Komiser Yardımcısı Hüseyin Vurucu’ya “meslekten çıkarma cezası” verilmesi teklif edildi. Ancak polis müdürü Köksal’ın cezası, olayın işlendiği tarihten itibaren iki yıl içinde disiplin cezası verilmesini gerektiren mevzuat nedeniyle zaman aşımına uğradı!

7,5 yıl sonra yapılan keşif ve sıfırlanan telefonlar

"Resmi keşif raporuna göre; Onur muhtemelen bilinci yerinde değilken, birden fazla kişi tarafından balkondan bırakılmış, hafif sol tarafına doğru yere çarpması sonucu balkon altına doğru yönelmiş. Sanıkların beyanları, Onur’un aktif atlama yaptığı şeklinde olmasına karşın, resmi rapor diğer düşme analizleri gibi Onur’un kontrolsüz / serbest ve ilk hızsız düştüğünü tasdik etti"

"
"