Efendiler, Cumhuriyet'in ilanı bütün milletçe sevinçle karşılandı. Her tarafta parlak sevinç gösterileri yapıldı. Yalnız İstanbul'da iki - üç gazete ve yalnız İstanbul'da toplanan bazı kimseler milletin genel ve samimi olan bu sevincine katılmaktan çekindiler. Endişeye düştüler. Cumhuriyet'in ilanına ön ayak olanları eleştirmeye başladılar.
İşaret ettiğim gazetelerin ve şahısların Cumhuriyet'in ilanını nasıl karşıladıklarını hatırlamak için sadece o günlerdeki yayınları gözden geçirmek yeterlidir.
Mesela "Yaşasın Cumhuriyet" başlığı altındaki yazılar bile Cumhuriyet'in kuruluş ve duyuruluş şeklinin garip olduğunu, bunda "sık boğaza getirilmiş bir durum" bulunduğunu ilan ediyordu. Bu yazıların sahibi şu görüşleri ileri sürüyordu: "Şöyle olacağı, böyle olacağı söylenip dururken, diğer taraftan birdenbire birkaç saat içinde, Kanuni Esasi değişikliği yapılıvermesi en yumuşak deyimi ile gayri tabii bir harekettir."
Bizim davranış tarzımız "medeniyet dünyasını anlamış, okumuş, incelemiş ve devlet idaresinde tecrübe kazanmış kafalardan çıkacak bir muhakeme eseri" değilmiş.
Cumhuriyet'in ilanını Meclis'in alkışlarla kabul etmesi, milletin top atışlarıyla kutlaması eleştiriliyor ve deniyordu ki; "Cumhuriyet alkış ile dua ile şenlik ve donanma ile yaşanmaz." "Cumhuriyet bir tılsım değildir. Millet Meclisi'nde bir büyü yapıldı. Bundan sonra her iş kendiliğinden düzelecek, her derdin çaresi kendiliğinden bulunacak değildir."
Ben cumhuriyetçiyim diyenlerin, Cumhuriyet'in ilanı günü kaleminden çıkacak sözler bunlar mı olmalıydı? En yüksek idari şeklinin Cumhuriyet'ten başka bir şey olmayacağına inandığını iddia edenlerin Cumhuriyet kelimesini "bir put gibi tapmam" demesindeki anlam ve kasıt neydi?
Meclis toplantı halinde bulunmadığı zaman, "Onun güven oyu verdiği bir hükümetin düşürüleceği şeklinde asılsız bir fikri kamuoyunda canlandırıp böyle bir hak "padişahları bile verilmemişti. Şimdi o hak, Cumhurbaşkanı'na mı veriliyor?" sorusu kime ve ne maksatla yöneltiliyordu?
Bu yazıları yazanın maksadı, Cumhuriyet'i halka sevdirmek mi, yoksa bunun put gibi tapılacak bir şey olmadığını anlatmak mıydı? "Cumhuriyet bize rejim değişikliği ile birlikte zihniyet değişikliğini de getiriyor mu? Kabineye girecek olan kimselere birer devlet adamı kafası hediye ediyor mu?" sözleriyle daha ilk anda Cumhuriyet'in değer ve önemini azaltmaya kalkışmak "Cumhuriyetçiyim" diyenlerden beklenebilir miydi?
En hafif rüzgârdan bile korunması gereken yeni doğmuş bir çocuğun, onu beslediklerini söyleyenler tarafından bu şekilde hırpalanması doğru muydu?
Bu düşüncelere yer veren gazetenin başka bir sayfasında "Türkiye Cumhuriyeti'nin İlanı" başlığı altında yer alan bir çok düşünceler arasında: "Bu yeni merhaleye ulaşan Türk milleti, acaba burada uzunca bir süre huzur içinde dinlenebilecek, burası onun için bir canlılık ve güç kaynağı, bir rahatlık ve mutluluk kaynağı olabilecek midir? Bu merhale onun sosyal yapısını kırıp dökmeden kucaklayabilecek bir çerçeve niteliği taşımakta mıdır? Cumhuriyet acaba olayların zorlaması karşısında çaresizlikten kaçıp sığınılan bir saçak altı mı olacaktır?" gibi endişe ve ümitsizlik veren sözlerin sırası mıydı?
Cumhuriyet'in ümit, rahatlık ve mutluluk getireceğinden şüphe ve endişeye kapılan kimse, ümit, rahatlık ve mutluluğu nereden ve hangi kaynaktan bekliyordu? Cumhuriyet'in milletimizin sosyal yapısını kırıp dökebileceği ihtimali, Cumhuriyeti benimsemiş olan kimselerin kafasında nasıl yer bulabiliyordu.
Bir başka gazeteci de, "Efendiler, acele ediyorsunuz!" diye bağırmaya başladı.
Bu gazeteci efendi, millete şu yolda jurnal veriyordu: "Bunalım yeni bir kabine kurulması şeklinde giderileceği yerde, aksine son günlerin bütün gürültülerine rağmen, yine kimsenin çok yakında ilan edileceğine ihtimal vermediği Cumhuriyet'in pek delilli ispatlı, pek kesin ve pek acele olarak ortaya çıkmasına sebep olmuştur."
Cumhuriyet ilanının çok yakın olduğuna ihtimal vermeyen yalnız kamuoyu değildi. Belki Ankara'da en önemli ve en yetkili mevkilerde bulunan bazı kimseler de böyle bir ihtimali hatırlarını bile getirmiyorlardı."
Bu sözlerle itiraf edilmektedir ki, son günlerin bütün gürültüleri, Cumhuriyet'in ilanına engel olmak içinmiş. Böyle bir maksat güdenlerin "kararların alınmasında acelecilik" görmeleri tabii ki. Fakat "memleket kamuoyunun da bu görüşte, kendileriyle birlikte olduğunu" sanmaları yanlıştı.
Gazetesini "balonu uçurdular ama galiba ucunu kaçırıyorlar!" ve "sular boşanınca dolaplar döndü ama, ne yönde?" gibi çirkin bayağı sözlerle dolduran gazeteci efendi, sesleniş ve suçlamalarına şöyle devam ediyordu: "Efendiler, devletin adını taktınız, işleri de düzeltebilecek misiniz?"
Bu seslenişle başlayan yazıları, şu satırlarla son buluyordu: Tek dileğimiz... "Vatan ve millete yararlı işlere başlanılmasından ibarettir. Eğer dün ilan edilen Cumhuriyet'in liderleri ve o liderleri destekleyenler bunu yapabileceklerinden eminseler, biz de kendilerine - öyleyse Cumhuriyetiniz mübarek olsun Efendiler! - deriz.
Bizi alay edercesine tebrik eden bu son cümleyle, yazar, Cumhuriyet'i benimsemiyor, onunla ilgisi olmadığını bildiriyordu.
Başka bir gazeteci yazar da, Cumhuriyet'in ilanı dolayısıyla yaptığı eleştiri ve değerlendirmede: "Bizi üzen nokta, milli önderimizin şahsı ile ilgilidir. En büyük ruhlu adamlar bile, şahsi güç sahibi olmanın çekiciliğine karşı koyamamışlardır" diyor ve bu görüşünü, benim nutuklarımdan aldığı sözlerle destekledikten sonra Amerika'ya istiklal sağlayan Washington'un, nasıl çiftliğine çekildiğini, Amerika Meclisi'nin hiçbir şahsı dikkate almadan yalnız halkın menfaatlerini düşünerek altı yılda anayasayı nasıl hazırlamış olduğunu ve ondan sonra da Washington'a nasıl başkanlık verilmiş bulunduğunu anlatıyor ve Kanun-i Esasi'mizin bu şekilde değiştirilmesinde benim ön ayak olmamı hoş görmüyor.
Bu yazar ve benzerlerinin, Cumhuriyet'in ilan şeklinde ve Cumhuriyet'in esasları ile ilgili kanunda gördükleri kusur ve eksiklikleri tenkit etmelerini samimi sayabilmek için çok saf olmaları lazımdır. Eğer bu yazarlar, Cumhuriyet'in ilanı günü yaygaralı hücumlara başlamayıp, önce Cumhuriyet'in ilanını iyi niyetle ve samimiyetle karşılamış olsalar, kamuoyunu kararsızlık ve karışıklığa düşürecek şekilde değil de, Cumhuriyet'in iyi yanlarını tanıtıcı ve onun ilanının pek yerinde olduğunu kamuoyuna telkin eden yazılar yazmış olsalardı, ondan sonra yapacakları her türlü tenkidin samimiyetini iddiada haklı olabilirlerdi. Fakat gördüğümüz tutum ve davranış böyle olmamıştır.*
|