Ülkede her şeyin çivisi çıkmış durumda. Klişe olacak fakat "olmaz" denilen hemen her şey yaşanıyor bu coğrafyada.
Toplumun yaşadığı erozyonun durdurulması bir yana, vitesi boşa alınan aracın yokuş aşağı son hızla gitmesi misali yakın geleceği öngörmek de mümkün değil maalesef.
"Olmaz" denilenlerin kapsamında, toplumun sivil kesiminin yanı sıra bir de devletin uzantılarını görmek üzüntüyü ve umutsuzlukları daha katmerlendiriyor.
Yazıya bu girişi yapmamın gerekçesini birazdan okuyacağınız olaylar zinciri ile çok daha net göreceksiniz.
Büyüteç'te günün konusu, Burdur'da nisan başında ortaya çıkan taciz skandalı.
Bu satırların yazarının konuyu öğrenmesine kadar gizli tutulan taciz skandalının adresi, yaşananları çok daha vahim hale getirdi.
Olaylar zincirinin merkezinde Burdur Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (ASHB) var. Evet, yanlış okumadınız, kadınlarımızı, çocuklarımızı benzer olaylardan ve vakalardan korumakla görevli Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın Burdur'daki uzantısı.
İşin içinde taciz var, mahkemeden alınan uzaklaştırma kararı var, il müdürlüğünde görevli kamu personeli var, şüpheli, tanık ve mağdura ait adliye yansıyan ifadeler var, tacize adı personelin görevden uzaklaştırılması amacıyla bakanlığa ve valiliğe yazılan yazılar var.
Yetmedi, benzerlerinde olduğu üzere dini cemaat iddiası var. Yetmedi, siyaset var.
Genç kızın yaşadıkları adliyeye yansımış durumda. Ancak madalyonun ikinci yüzü, en az diğeri kadar vahim. Devlet yönetiminin geldiği noktayı göstermesi bakımından deyim yerindeyse ibretlik.
Bu kadar pervasızlığın yaşandığı taciz olayının; gerek valilik, gerekse bakanlık tarafından kapatılmaya çalışmasının yanında ikinci bir skandal daha var.
Bakanlık, olaya adı karışan kamu görevlilerini görevden almak yerine, olayı ortaya çıkaran Burdur Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdür Vekili'ni görevden aldı!
İsimleri adli dosyada yer alan kamu görevlileri halen işlerinin başında!
Nasıl, ama?
Burdur'da yaşanan tuhaf gelişmeler
Aslına bakarsanız, Burdur ASHB İl Müdürlüğü'nde son sekiz aydır tuhaf işler oluyor.
Isparta'da görevliyken, vekâleten Burdur ASH İl Müdürlüğü'ne atanan Mukaddes Kılınç, göreve başladıktan sonra kurumda "bazı işlerin" yolunda gitmediğini tespit etti. Bu tespitlerini zaman zaman resmi kanaldan Burdur Valiliği'ne ve Ankara'daki bakanlık merkezine bildirdi.
Bu gelişmeyi bir kenara koyup, kurumda sosyolog olarak görev yapan H.Ö.'nin, staj için il müdürlüğünde çalışan üniversite öğrencisi A.A.B.'ye yönelik taciz olayına geçeyim. Zira olaylar birbirleriyle bağlantılı.
Tacize uğrayan stajyer öğrenci anlatıyor
Burdur'da yaşananları resmi belgelerden aktarmadan önce, olaya adı karışan genç kızın adını gerçek olmayan biçimde (A.A.B), tanık olarak geçen bir başka öğrenciyi de (K.T.) şeklinde kodladığımı belirteyim. Dosyada adı geçen şüphelileri ise, gerçek isimleriyle kodladım.
Taciz skandalının başladığı tarih şubat ve sonrası. Yaşanan mekan; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Burdur İl Müdürlüğü.
Önce saç okşamayla başlayan "taciz" sürecinin, "nitelikli tacize" dönüşmesi ve adliyeye yansıması ise, mart sonuna rast geliyor.
Yaşananların bir tarafında Burdur'da üniversite eğitimi gören A.A.B. adlı genç kız; diğer tarafında ise, Burdur Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdür Yardımcısı G.F. adlı kadın yönetici ve kurumda görevli H.Ö. adlı erkek sosyolog var.
Üniversite öğrencisi A.A.B, aldığı üniversite eğitimi çerçevesinde staj eğitimi için geçen Şubat'ta ASHB Burdur İl Müdürlüğü'nde stajına başladı. İddiaya göre, stajla birlikte kurumda sosyolog olarak görev yapan ve stajyer öğrencilerin "Hocam" diye hitap ettiği H.Ö.'nün A.A.B.'ye dönük tacizleri başladı.
Taciz şeklinin boyut değiştirmesi sonrasında yaşadıklarına dayanamayan A.A.B., 28 Mart 2024 günü savcılığa başvurup sosyolog H.Ö.'den şikayetçi oldu.
Genç stajyer yaşadıklarını özetle şöyle aktardı:
"(...) 12 Şubat'ta staja başladık. İlk başta saçımızı okşuyordu, 'ben, sizin abinizim' diyordu. H.Ö. 42 yaşında bekar psikolog. K. arkadaşımıza da yapıyordu. O yüzden normal geldi bana. 70 tane imza almamız gerekiyordu stajı bitirmemiz için. İmza için gittiğimizde 'öpmem lazım, yoksa stajı bitiremezsin' dedi ve her imzada yanağımdan öptü, köşeye sıkıştırdı.
K., İstanbul'dayken, beni kahve içmeye çağırdı ama bahane ile erteledim. Annem ve babam duyduğunda 'hayır' dediler, 'gitme' dediler. K. ile beni eve bırakmayı teklif etti. K.'yi eve bıraktıktan sonra benzin aldı ve uzun uzun muhabbet edip bana 'seni kaçırıyorum' dedi. Ben de 'konumum açık' dedim. 'Telefonunu atarım' dedi ve sonra 'kaçırmıyorum' deyip beni bıraktı."
"Kalçamı elledi, 'sus' dedi"
"Kurum içinde sürekli gelip sarılıyor. Dört arkadaşım bana şahitlik yaptı. Bir kadınla ilgili olay olmuş, Mukaddes Hanım (İl Müdür Vekili Mukaddes Kılınç. Y.N.) H.Ö. ile ilgili tutanak tutuyor, babama dokunmaması için bir buçuk aydır susuyordum.
Pazartesi 10.30 gibi müracaatçı geldi ve bir anda kapı açıldı ve birisi kalçamı elledi. H.Ö. Hocaymış. 'Napıyorsunuz?' dediğimde, 'sus, ses çıkartma' dedi. Eve gittiğimde saatlerce ağladım.
'Hep beraber yemeğe çıkalım' diyordu. Hocalarımız ve biz beş kişi, yemek yerken K. 'sigaraya gidelim' dedi. H.Ö. de 'sen, benim yanımda kal' dedi. İçeri geldiğimizde çay ikram edildi. Hoca, bana dönüp, 'iç iç, Ramazan'dan sonra ikimize çok güç kuvvet lazım' dedi.
K.'ye 'ben, hocayla dönmek istemiyorum, sizle kalayım' dedim. K'ye tatlı yapmasını söylemişti. E., K, ve ben tatlıyı alıp biraz oturduk. E. Hoca'nın evine onların bulduğu kediyi götürdük. Kedinin karnında sertlik hissettim, 'çıkartayım' dedim, kedinin memesiymiş. H.Ö. Hoca da bana 'ben de seni böyle elleyeceğim' dedi.
E. Hoca'ya 'tutanak tutulmuş, H.Ö. Hoca hakkında ne olacak?' dedim. 'Parası alınır yüksek ihtimalle' dedi. 'Ablam memur iftira atması çok kolay, iki ay daha susayım' dedim. Aramızda husumet yoktur. Yazın, ben o kurumda staj yaparken, onun stajyeri bana 'mesaj at seni buraya alayım' dedi, ben de 'K.yi de alın' dedim. Ama bunların yaşanacağını bilmiyordum. Bu olaylar her yaşandığında hep tepki gösterdim. Bana Z. Hoca ya da U. Hoca ya da diğer hocalar sarılmıyor. Sadece o.
Benim staj dosyamda yetkisi vardır. 70 tane imza atması gerekir H.Ö. Hoca'nın. Bugün staj yerimiz değişti. Ben, babam ve staj yapamama sebebiyle sustum. (...)"
"Ders çalışırken saçlarını elledi"
Stajyer öğrenci genç kızın savcılığa verdiği bu ifadeyle birlikte savcılık harekete geçti.
Bu kez, tanık olarak K.T.'nin ifadesini aldı. K.T'nin ifadesinde anlattıklarından sosyolog H.Ö.'nün stajyerler üzerinde kurduğu baskıyı görmek mümkün:
"(...) Normal sarılmalar falan başladı, daha sonrasında A.A.B.'nin yanağını sıkıyordu, öpüyordu. Ben İstanbul'dayken A.A.B. aradı ve H.Ö. Hoca'nın her imza için öpücük istediğini söyledi. En sonda pazartesi günü ben kahve yaparken A.A.B. yanımda duruyordu. H.Ö. Hoca bir anda girdi ve A.A.B.'nin kalçasına vurduktan sonra 'susun, kız' dedi.
Bana cinsel içerikli konuşmadı, ben fazla diyaloğa girmiyorum ve hep terslerim. Bana karşı fiziksel olarak giderken A.A.B.'yi öpüp ve bana öpüp sarıldığı oluyor. Ama sözel olarak bana olmadı. Ders çalışırken saçımı okşadığı oldu. Kendisinden şikayetçi olmayı düşünmüyorum, çünkü bana karşı direkt A.A.B.'ye olduğu gibi yaklaşmadı. Ama A.A.B.'ye olduğu gibi davransaydı şikayetçi olurdum."
Sosyolog hakkında "Menzilci" iddiası
"H.Ö. Hoca'nın stajıma etkisi olabilecek yetkisi vardır. Bazen 'stajınızı yakarım' dediği oldu. Kendisinin kurumda etkili bir kişi olduğunu söylüyordu. Tutanak tutulmuştu kendisi hakkında. Bu zaman A.A.B. yoktu ve 'A.A.B. gününü görecek, bizim arkamız boş mu?' diyordu.
Mukaddes Hanım gideceği zaman güldüler ve 'herkes ayağını denk alsın' dediler. H.Ö. Hoca dinci bir adamdır. Menzil tarikatının etkinliklerine gidiyordu, onlardan yardım almış olabilir. Ben bizzat kimden yardım aldığını bilmiyorum ama sürekli telefonla birilerini arıyordu. (...)"
Sosyolog kendisini savundu
Taciz iddiasının odağındaki isim sosyolog H.Ö. ise savcılıkta verdiği ifadesinde iddialara karşı kendisini özetle şöyle savundu:
"(...) Ben, Burdur Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünde sosyolog olarak çalışmaktayım. Yaptığımız iş nedeniyle üniversiteden staj yapmaya öğrenciler gelmektedir. Bu, benim öğrencilerle geçirdiğim 4. staj dönemidir. Hakkımda beyanda bulunan A.A.B.'yi da geçtiğimiz yaz döneminde Cumhurbaşkanlığı gönüllü staj yapması nedeniyle tanımaktayım. Kendisi ocak ayında bana ulaşarak, mesaj atarak şubat ayından başlamak üzere zorunlu stajı olduğunu, bu staj döneminde benim yanımda staj yapmak istediğini hatta kendisi ile beraber bir arkadaşının daha olduğunu onu da benim alıp alamayacağımı sordu.
Ben de kendisini daha önceden tanıdığım için almaya çalışacağımı söyledim ve staj dönemi başladığında zorunlu stajlarına benim yanımda başladılar. Şubat ayından beridir birlikte çalışıyoruz. Ben stajyerleri gerek yapmış olduğum ev denetimleri, yine müracaata gelen kişilerin dinlenilmesi gibi mesleğin gerektirdiği her şeyi yaptırmaya çalışırım. Ancak üniversite sonrasında sınava girecekleri için 'ders çalışmak istiyorum' diyenlere de yardımcı olurum. Ya da bir işleri mazeretiyle kuruma gelemeyecekler ise, ya da şehir dışına çıkacaklar ise, elimden gelen desteği sağlamaya çalışırım."
"Staj haricinde görüşmedik"
"Bundan önceki üç dönemimde de aynı şekilde davrandım. Bu dönemde aynı şekilde davranıyorum. A.A.B.'nin hakkımda neden böyle bir suçlama da bulunduğunu ise anlamış değilim. Zira kendisiyle staj haricinde ayrıca bir görüşmemiz mevcut değildir. Benim hakkımda söylemiş olduğu staj dosyasına imza atarken her imza karşılığında kendisini öptüğüm beyanını asla kabul etmiyorum.
Bunun haricinde Sanayi'de yemek yediğimiz esnada kendisine birtakım sözler söylediğim hususunu da kabul etmiyorum. Çünkü yemek yediğimiz masada K.T., A.A.B., ben, G. Hoca ve G. Hoca da bulunmaktaydı. K.T. sigara içmek için yanımızdan ayrılmak istedi, giderken de A.A.B.'nin kendisiyle gelmesini talep etti. Ben o esnada A.A.B.'ye bir şey söylemiş olsam yanımızda oturan G. Hoca ve G. Hoca da bunu duyardı. Bu hususun onlara sorulmasını talep ediyorum.
Yine aynı şekilde geçen akşam yapmış olduğumuz iftardan sonra K.T. evinde Kıbrıs tatlısı yaptığını, bunu birlikte yemek istediğini söyleyince bunu alarak yine aynı ekip G. Hoca'nın 1+1 olan dairesine gittik. Buraya giderken K.T.'nin evinin önünde gördüğüm ve A.A.B.'nin de bildiği ve hatta 'uslu bir kedi çok oyuncu' dediği kediyi de alarak G. Hoca'ya götürdük. G. Hoca'nın evi 1+1 küçük bir evdir. Bir odası yatak odası, diğer kısım mutfağıyla beraber oturma odasıdır.
Burada hep beraber tatlı yemek için oturuyorduk. Bu esnada A.A.B, kedinin göğüs kısmıyla oynuyordu ve eline bir şey geldiğini söyledi. Daha önce yanlış hatırlamıyorsam köpekleri olduğunu bu köpekten çokça kene temizlediğini eline böyle bir şey geldiğini söyledi ve o şeyi tuttuğunda hayvanın göğsü olduğunu anlayınca çok şaşırdı. Ben de kendisine doğal bir tepki olarak 'e sen ne zannediyordun ki A.A.B.' diyerek ellerimi iki yana açtım. Böyle bir söylemde bulundum ancak kendisine karşı harici hiç bir şey söylemedim. Böyle bir şey söylemiş olsam küçücük oda içerisindeki herkesin bunu duymuş olabileceğini zannediyorum, bu olayda zaten herkesin önünde gerçekleşmiştir."
"Elim poposuna değmedi"
"Yine geçen hafta çalıştığımız kurumda meydana geldiğini söylediği poposuna dokunduğum iddiasını da kabul etmiyorum. Olay şu şekilde gerçekleşmiştir; K.T. ve A.A.B. kahve yapıyorlarken ben yanlarına gittim kapıyı açtığımda K.T. biraz öne doğru gitti. Ben de elimle K.T.'yi itekleyecekken, K.T. ileri gittiği için elim boşa geldi ve A.A.B.'nin bel kısmına geldi ve üzerindeki kıyafetlerden olacak bir ses çıktı. Ancak elim kesinlikle poposuna değmedi ve poposuna değme kastıyla da hareket etmedim. Ses çıkınca 'hocam, ne yapıyorsunuz?' diyerek gülüştüler. Elim poposuna değmediği için harici bir tepki de almadım. Bu olay pazartesi günü gerçekleşmiştir."
"Derneğe üyeyim, herkes bilir"
"Benim, kurumda bir derneğe üye olduğumu herkes bilmektedir. Bunu ayrıca söyleme ihtiyacı duymamaktayım. Şahısların beyan ettiği şekilde 'elim kolum uzundur' şeklinde bir söylemimde olmamıştır. Neden bu şekilde bir suçlamayla karşı karşıya kaldığımı anlamış değilim. Kurum içerisinde yaşamış olduğum önceki haftaya ilişkin bir olay olmuştu ancak onunla bu olayları bağdaştıramıyorum, bir bağı olup olmadığını da bilmiyorum. Bu nedenle üzerime atılı suçlamaları kesinlikle kabul etmiyorum. (...)"
Mahkemeden koruma kararı
Stajyer öğrenci A.A.B., başına gelenlerden sonra bu kez mahkemeye başvurdu. Talebi değerlendiren Burdur Aile Mahkemesi, 2 Nisan 2024'te, Burdur ASHB İl Müdür Yardımcısı G.F. ile kurum sosyoloğu H.Ö. hakkında 30 günlük uzaklaştırma kararı verdi.
Mahkeme, "tedbir kararının 30 (OTUZ) GÜN SÜRE ile geçerli olduğuna; tehlikenin devam edeceğinin anlaşılması halinde, mahkemece res'en, korunan kişinin ya da Bakanlık ve Kolluk görevlilerinin istemi üzerine tedbirlerin süresinin ve şeklinin değiştirilmesine, tedbirlerin kaldırılmasına veya aynen devam etmesine karar verilebileceğine" hükmetti.
* * *
Burdur ASHB İl Müdürlüğü'nde patlak veren "nitelikli taciz skandalı"nın adli boyutu böyle.
Sürecin bir de idari boyutu var. Yazının başında dediğim gibi, idari boyutta en az adli boyut kadar vahim.
İdari boyutu da yarın okuyacaksınız.
Tolga Şardan kimdir?
Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı.
Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu.
Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu.
Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı.
2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.
|