24 Ocak 2024

Ayhan Bora Kaplan’ın barının karşısındaki ofise neden hırsız girdi?

Ayhan Bora Kaplan’la ilgili soruşturmanın sonuna gelindiği günlerde Ankara Adliyesi’nde ilginç ve önemli bir atama yaşandı

Dün kaldığım yerden devam ediyorum.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, organize suç örgütü lideri olduğu iddiasıyla Ayhan Bora Kaplan ve ekibine yönelik hazırladığı 2024/184 sayılı iddianamenin satır aralarındaki dikkat çekici değerlendirmeleri aktaracağım.

Ancak daha önce, Kaplan’a ait iki barın açılışından kısa süre sonra yaşanan ilginç bir olayı paylaşacağım.

Bilindiği gibi; Ayhan Bora Kaplan, 15 Temmuz 2016 gecesi, telefonla görüştüğü Sadık Soylu ve Süleyman Soylu’nun daveti üzerine yanında bir grup silahlı adamıyla birlikte “FETÖ’nün başarısız darbe girişimine müdahale etmek” amacıyla TRT Genel Müdürlüğü’nün Or-An’daki yerleşkesindeydi.

Kaplan, bir süre sonra Gaziosmanpaşa semtinde Albüm ve Tren adlı iki barı faaliyete geçirdi.

O günlerde ve sonrasında, dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun açılışa katıldığı iddiası gündeme geldi. Soylu, hakkındaki bu iddiayı aradan geçen süreçte yalanlamadı. Konuyla ilgili bir açıklama da yapılmadı.

Albüm ve Tren adlı iki barın açılışından kısa süre sonra ilginç bir olay yaşandı!

Her iki iş yerinin açılışının yapıldığı alanı gören güvenlik kameralarının sahibi olan özel firmanın ofisine bir gece hırsız girdi!

Sabah ofise gelen personel, yaptıkları incelemede, güvenlik kamera kayıtlarının tutulduğu bilgisayarın çalındığını tespit etti.

Ofisten çalınan sadece bu bilgisayardı. Ardından ofisin sahibi polise ve savcılığa başvuru yaptı. Dosyanın halen açık olduğunu ve suçun araştırıldığını dikkatinize sunarım.

Birbirini takip eden iki olayın bağlantısının olup olmadığı, fail veya failler henüz yakalanmadığı için bilinmiyor.

*      *      *

Kaplan ve ekibine yönelik hazırlanan iddianame dikkatli incelendiğinde, geçmişte yapılmayanlar hemen göze çarpıyor.

Mesela iddianamede yer alan müşteki Altan Tozar’ın 20 Mart 2019’da uğradığı silahlı saldırı olayı. Nasıl olup da böyle bir olay silahla yaralama suçu çerçevesinde sıradan bir adli soruşturma olarak yürütüldü?

İddianamede, şüpheli Levent Erdoğan’ın, “Ayhan abimin selamı var” diyerek Tozar’ı vurduğu belirtiliyor. Bu kanıta ulaşmak geçmişte de çok kolaydı. Suçun örgütlü suçtan bireysel suça indirgenmesi, kovuşturmayı doğrudan etkileyen bir yaklaşım. İddianame bu eksikliği net biçimde ortaya koyuyor. İddianamede ise Tozar’ın vurulması konusunda, “çalışma özgürlüğünün engellenmesi” hükmü de işletilebilirdi ancak bu suça değinilmedi.

Mesela, dosyanın en önemli olaylarından Erkan Doğan’ın kaçırılması ve cep telefonunun yağmalanması konusu var. Doğan’ın cep telefonunun kapalı alanda yağmalanması konusu geçmişte nasıl oldu da sıradan bir olay olarak görüldü?

Mesela, Kaplan’ın iş yerinin yakındaki taksi duraklarında çalışan taksilere “baskıyla” iş yaptırılmaması, yine “çalışma özgürlüğünün engellenmesi” çerçevesinde değerlendirilebilirdi. Ancak defalarca gündeme gelen bu konuda da geçmişte nedense adım atılmamış.

Kaplan iddianamesi, geçmişte, soruşturmaların nasıl savsaklandığını açıkça gösteriyor. Bakalım, görevlerini hakkıyla yapmayanlar için bir adım atılacak mı?

Yeri gelmişken iddianamedeki bir eksiği de vurgulamak lazım. TCK’nın örgütlü suçlarla mücadeleyi düzenleyen 220. maddesi ile birlikte, infaz hükümlerinin uygulanmasına yönelik TCK'nın 58/9. maddesi de genellikle uygulanıyor. Ancak iddianamede bu yola gidilmemiş.  Böylece, olası ceza halinde infaz süresi 3/4’ten 2/3’e düşüyor. Yani infaz süresi daha az gerçekleşecek.

*      *      *

Ayhan Bora Kaplan’la ilgili soruşturmanın sonuna gelindiği günlerde Ankara Adliyesi’nde ilginç ve önemli bir atama yaşandı.

Hem de Kaplan soruşturmasını yürüten Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Bürosu bünyesinde.

Bürodan sorumlu Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Ahmet Yıkılmaz, HSK kararnamesinde bu görevinden alındı. Tenzili rütbe sayılacak konumda yeni bir göreve, Yargıtay Savcılığı’na atandı.

Yıkılmaz, oldukça geniş yetkileri olan bir başsavcı vekiliydi. Rizeli olması sebebiyle aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’la hemşehriliği söz konusuydu. Bu nedenle yerinin sağlam olduğu yorumları da yapılıyordu. Ancak HSK, geçen aralıktaki son kararnamesinde hiç beklenmeyecek biçimde Yıkılmaz’ın “kudretli” halini sonlandırdı.

Yargı çevrelerinde, söz konusu tayin ilginç bulundu. Yargıtay Savcısı yapılan Yıkılmaz, bu atamaya HSK nezdinde dilekçeyle itiraz etti. Mevzuata göre Yıkılmaz’ın bu hakkı vardı.

Ancak HSK, Yıkılmaz’ın bu itirazına uygunluk vermedi. Ve Yıkılmaz, Ankara Adliyesi’yle vedalaşıp, Yargıtay’daki savcılık görevine “merhaba” dedi.

Küçük bir notu daha aktarıp Büyüteç’i bitireyim.

Yıkılmaz’la ilgili atamayla sonuçlanan süreci en yakından bilenlerin başında geçen hafta yine HSK tarafından Yargıtay’a üye yapılan eski Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Akça var.

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. 

Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. 

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. 

Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 

2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Dorukhan Büyükışık cinayetinde polislere yargı yolu

Soruşturmayı yürüten müfettişler, adları geçen 24 personelden dokuzu hakkında meslekten ihraç, maaş kesim cezaları ile kınama cezaları talep etti. Dönemin Narlıdere İlçe Emniyet Müdürü İsmail Köksal ve Komiser Yardımcısı Hüseyin Vurucu’ya “meslekten çıkarma cezası” verilmesi teklif edildi. Ancak polis müdürü Köksal’ın cezası, olayın işlendiği tarihten itibaren iki yıl içinde disiplin cezası verilmesini gerektiren mevzuat nedeniyle zaman aşımına uğradı!

7,5 yıl sonra yapılan keşif ve sıfırlanan telefonlar

"Resmi keşif raporuna göre; Onur muhtemelen bilinci yerinde değilken, birden fazla kişi tarafından balkondan bırakılmış, hafif sol tarafına doğru yere çarpması sonucu balkon altına doğru yönelmiş. Sanıkların beyanları, Onur’un aktif atlama yaptığı şeklinde olmasına karşın, resmi rapor diğer düşme analizleri gibi Onur’un kontrolsüz / serbest ve ilk hızsız düştüğünü tasdik etti"

Adaletin merhem ol(a)madığı yine bir evlat acısı dosyası mı?

Baba Levent Özkan’ın ihmal iddiaları var; olaydan hemen sonra, soruşturmanın ilk günlerinde dosyaya konulması gereken, oğlu Onur Özkan’ın hastaneye götürülmesini sağlamak amacıyla irtibat kurulan 112 Acil Hattı’nın telefon görüşme kayıtlarına 8 ay sonra ulaşabildiklerini söyledi

"
"