26 Ekim 2020

Narval ve kraliçeler

II. Elisabeth ve Narval boynuzu ilişkisi, bir cinayet mahkûmunun Narval boynuzunu kullanarak gösterdiği kahramanlıkla alakalı. I. Elisabeth'le bağlantısı mı?...

Narval ve Kraliçe II. Elisabeth sözcüklerini aynı cümlede görünce beynimdeki bütün merak nöronları* harekete geçti. İşin derinine nüfus edince, Narvalle, hem I. hem de II. Elisabeth arasında alaka bulmayayım mı? Araştırmalarım henüz bitmediyse de, dayanamayıp sizlerle paylaşmak istedim. Üstelik üzerinde olduğum iz, İngiltere tarihinin iki Kraliçe Elisabeth'ini de aynı Narvalle buluşturabilir.

Olay tahmin edeceğiniz gibi İngiltere'de, Londra'da geçiyor. 20 Ekim 2020 tarihli New York Times'ın haberine göre Kraliçe II. Elisabeth, cinayetten hüküm giymiş ve en az 17 yıl hapse mahkûm olmuş Steven Gallant'ın cezasında 10 aylık bir indirim yapılmasını onaylamış. Bu pek de alışılagelmiş bir durum değilmiş. En son 25 yıl önce bir IRA hükümlüsüne uygulanmış. Olaylar şu şekilde cereyan etmiş. 19 Aralık 2019 tarihinde London Bridge (Londra Köprüsü) yakınlarındaki Fishmongers Hall binasında hükümlülere yönelik "Birlikte Öğrenelim" isimli bir rehabilitasyon toplantısı yapılmaktayken, eli bıçaklı ve intihar yeleği giymiş bir terörist ortaya çıkıp biri kadın iki kişiyi bıçaklayarak öldürmüş. Toplantıda bulunan ve rehabilitasyon programında görevli olan cinayet hükümlüsü Steven Gallant, duvarda asılı olan yaklaşık 1.5 metre uzunluğundaki Narval boynuzunu kapıp sağa sola bıçak sallayan adamın karşısına dikilmiş. Sonrasında adamı Londra Köprüsü'ne kadar kovalamış. Bu esnada gelen polisler teröristi vurarak etkisiz hale getirmişler.

Steven Gallant'ın başkalarını kurtarmak için hayatını riske atması, İngiltere Adalet Bakanlığı'nın önerisi ve Kraliçe Elizabeth'in onaylamasıyla 10 aylık bir ceza indirimine yol açmış. Bu durumda 2005'te hapse girmiş olan Gallant'ın şartlı tahliyesi söz konusu olabilecekmiş. Gallant'ın öldürdüğü adamın oğlu bu karar karşısında "Karışık duygular içersindeyim, ancak Londra Köprüsündeki olay insanların değişebileceğini göstermesi açısından önemli" demiş.

Narval, her ne kadar türkçede deniz gergedanı diye anılıyorsa da bence boynuzlu balina ismi daha çok yakışıyor. Balinagiller familyasından olan bu ilginç yaratık arktik sularda yaşıyor. 70 derece kuzey enleminin altında görülmesi pek nadir. Bir nevi beyaz balina olan Beluga ile akraba. Özelliği erkeklerinin üst çenesinden çıkıp üç metreye kadar uzayabilen dişi. Fildişi sertliğinde olan bu yapının özelliğini araştıran deniz biyologları arasında, buz tabakalarını kırmak için kullandığını düşünenler de, yankıyla yön bulmada işe yarayan bir duyu organı olabileceğini iddia edenler de olmuş.

Narvalin bu spiral şeklindeki uzun dişi efsanelere de konu olmuş. Grönland ve Kanada'nın kuzeyinde yaşayan İnuitlerin efsanelerine göre narvalin doğuşu şöyle olmuş. O bölgede uzun saçlı bir kadın, kızı ve kör üvey oğluyla birlikte yaşarmış. Bir gün okunu fırlatıp bir beyaz ayı öldürmüş. Kendi ve kızı, taze ayı etini yerken, kör üvey oğluna hedefi ıskaladığını söyleyerek, onu kabuklu deniz hayvanlarıyla beslemiş. Kız kardeşi, açlıktan bir deri, bir kemik kalmış oğlana, annesinden gizli et verirmiş arada. Bir gün bölgeye beyaz balinalar (Beluga) gelmiş. Kadın onlardan birini yakalamak isterken oğlan üvey annesini suya itmiş ve balinalardan birine bağlamış. Balinayla birlikte dibe inen kadın saçlarını dolayarak bir spiral haline getirmiş ve boğulurken balinayla bütünleşerek Narvale dönüşmüş.

Bir başka Narval efsanesi ise Nuh peygamberle ilgili. Tufan başlayıp da son hayvanları da gemisine alırken, tek boynuzlu at, ağırdan almış, özel ihtimam istemiş. Kendini diğer hayvanlardan daha üstte gören bu tavrı karşısında , Nuh peygamber onu son anda gemiye almamış. Sele kapılan tek boynuzlu at, suda Narvale dönüşmüş.

II. Elisabeth ve Narval boynuzu ilişkisi, bir cinayet mahkûmunun Narval boynuzunu kullanarak gösterdiği kahramanlıkla alakalı. I. Elisabeth'le bağlantısı mı? Arktik bölge araştırmacısı, kuzeybatı geçidini arayan denizci Martin Frobisher 1577 yılında Baffin Adası (Kanadanın kuzeyi) yakınlarında ölü bir deniz unicornuna (tek boynuzlu at) ait olduğunu düşündüğü bir Narval boynuzu bulur. Unicorn boynuzlarının, zehiri ayırt edebileceklerine dair efsaneyi kendince bilimsel olarak test eder. Boynuzun içine zehirli örümcekler atar ve örümceklerin öldüğünü gözler. Ülkesine dönüşte bu boynuzu kraliçesine hediye eder. O da bu boynuzun kraliyet hazineleri arasında saklanması talimatını verir. Fishmongers binasında bulunan ve teröriste karşı kullanılan narval boynuzu Frosbier'in bulup getirdiği boynuz olabilir mi diye düşünmedim değil, ama henüz bunu teyit edecek bilgiye ulaşamadım. Belki İngilterede yaşayan okuyuculardan biri gidip bakar Fishmongers Hall'a. Kraliçe I. Elisabeth'in Narval boynuzuna ilgisi devam etmiş. Sonraki yıllarda bir başka maceraperest ve kaşif olan Sir Humphrey Gilbert'ten üstü kakmalı ve mücevherlerle süslü bir Narval boynuzunu asa olarak kullanmak üzere 10 bin pounda satın almış. O zaman 10 bin pounda tam teşekküllü bir kale satın alınabiliyormuş. I. Elisabeth'de görüp de mi peşine düştüler, başka bir şekilde mi öğrendiler bilmiyorum, ama Avrupadaki pek çok kral ve kraliçe birer Narval boynuzu edinmiş. Korkunç İvan mesela, ölüm döşeğindeyken, ölümden kurtaracağını düşünerek narval boynuzunun yatağına getirilmesini emretmiş. Habsburg Hanedanı'ndan V. Karl'ın (Şarlken) iki Narval boynuzu için hazineden küçük bir servet ödediği de imparatorluk muhasebesinin kayıtlarına geçmiş.

Narvaller bir yandan küresel ısınma ve eriyen buzullar, bir yandan da avlanma nedeniyle soyu tehdit altındaki türlerden. Neyse ki yaşadıkları yer öyle her kafasına esen balıkçının gidebileceği bir coğrafya değil. Yine de 2013 yılında Hudson körfezi civarında avlanan 81 Narval, toplamda 530 bin Kanada dolarına alıcı bulmuş, yani Narval başına 6 bin 500 Kanada doları.

Denizlerin tek boynuzlu atının, bu mistik deniz canlısının buzlu denizlerde, fotoğraf çekmek dışında insanlarca rahatsız edilmeden huzur içinde yaşamasını dilerim.



* Bir beyin cerrahı olarak bunu yazınca beyinde merak nöronu mu var demeyin, bildiğimiz kadarıyla o kadar özelleşmiş nöronlara sahip değiliz.

Yazarın Diğer Yazıları

Amiral Nelson'un son sözleri...

Büyük bir deniz savaşını kazanmış komutanın yaklaşan ölüm üzerine söyleyebileceği en anlamlı söz bu olurdu herhalde: "Kısmet Hardy."

Döngü

Artık yola çıkmıştım, dönmeyecektim, "kaç kere baştan başlanır" bilmiyorum ama yeni başlangıçlar, bekleyen mümkün gelecekler, ardımızda bıraktığımız mümkün geçmişler. Hepsi büyük bir bütünün parçacıkları. Hiç olmayabilirdik ama olduk. Madem olduk, sonuna kadar gidelim. Sonuna geldiğimizde son denen şeyin yeni başlayacak bir yol olduğunu bilerek akalım...

Endülüs’te Solan Bahçe

Her şey Flamenko’nun ezgilerinde kalsaydı, kalabilseydi keşke. Ama bizzat flamenko da böyle bir şeydi. O huzurun, sükunetin müziği değildi