06 Haziran 2012

Panopticon'daki beyaz yakalılar

İnsanların doğumundan itibaren damarlarından akan ve onu yaşadığı sürece onları uyuşturan, felç eden duygunun adıdır korku

İnsanların doğumundan itibaren damarlarından akan ve onu yaşadığı sürece onları uyuşturan, felç eden duygunun adıdır korku. Psikolojik bir kirlenmedir ve olumsuzluğu ile dikkate değerdir.

İnsanlık ruhundan zararlı duyguları ve dolayısıyla korkuyu silip atmak, iş ve özel hayattaki başarının sırrını oluşturacaktır. Bunu herkesin altına imzasını atacağı bir niyet cümlesi olarak yazmak kolay… Oysa sanayi devrimi sonrasındaki uygulamalar bu niyetle açıktan açığa çelişiyor. Modern hayat dediğimiz düzenin başlamasından sonra insanların içindeki korkuyu atmak veya yenmek bir tarafa, onların içine korku salmak için birçok yöntemler denenmiştir.

Panopticon’da bunlardan biridir. Açılımına gelince; bütünü (pan), gözlemlemek (opticon) anlamına gelen bu sözcük, İngiliz filozof ve toplum kuramcısı Jeremy Bentham'ın 1785 yılında tasarlamış olduğu bir hapishane projesidir.Tasarımın bel kemiğini gözetlemeye izin veren bir optik sistem oluşturur.

Mimari yapı birkaç katlık tek odalı hücrelerden oluşan bir halka üzerine kuruludur. Her hücre bu halkanın iç kısmına açıktır ve halkanın dış cephesindeki duvar camdır. Halkanın ortasında mahpuslardan tamamen saklanmış konumdaki gözlemcilerin kaldığı bir nöbetçi kulesi yer almaktadır. Panopticon'un temelinde yatan ilke, tek odalı hücrenin içindeki mahkuma saklanacak hiçbir yer bırakmaması, buna karşılık dış cephedeki pencereden gelen dış ışığın kuledeki nöbetçilere mahkumun her hareketini izleme olanağını sağlamasıdır. Bentham'ın yaklaşımına göre, ne zaman gözlendiğini bilmediği halde,tespit edilen her yanlış davranışının ceza getireceğini bilen mahkumun, aklını başına toplayarak her zaman izleniyormuşçasına davranmaktan başka seçeneği yoktur. Böylece mahkûm,  bizzat kendi hareketlerini denetlemek durumunda kalacak ve endişe denizinde sürekli yüzer durumda olacaktır.

Bentham, Panopticon'u "bir üst aklın, gücü elde etmesinin yeni bir modeli" olarak da ifade etmiştir. Michel Foucault, Panopticon fikrinin modern güç kavramının babası olduğunu düşünür. İzlenmese bile izlendigini ya da her an izlenebileceğini düşünen birey bir oto kontrol mekanizması geliştirir ve kendini denetlemeye baslar. Bunun önemi gücü otomatikleştirip, bireysizleştirmesinden gelmektedir. Bu, hayatın birçok alanında geçerliliği doğrulanabilecek mükemmel bir tasvirdir.

Jeremy Bentham'ın ortaya atıp Foucault'nun geliştirdiği düşünülen bu kavram aslında çok eskilere kadar gider; mitolojide kapanmayan göz kiploks'a. yusyuvarlak olan (nazar boncuklarına esin kaynağı olan da budur) bu gözün kapağı yoktur ve kapanmaz. ‘’Her an ensenizdeyim’’  der bir anlamda. Panopticon’da da amaç bireyi her an gözetlemeksizin ona her an gözetlendiği korkusunu aşılamaktır. Panoptikon hapishanesinde ne zaman gözetlendiğini bilmeyen mahkum, 'acaba şu an mı' endişesi ile sürekli otokontrolünü canlı tutmak zorunda kalacaktır. Belirli bir süre sonra bu gözlenmeyi içselleştiren mahkum  zamanla "ideal evlat"a dönüşecektir.

Dinde de benzer bir sistem vardır. Tanrı herkesi görmekte ve denetlemekteyken, insan onu göremez. Yapılacak her yanlış/doğru hareket kimse görmese dahi Tanrı tarafından görülmekte ve siciline kaydedilmektedir.

Panopticon, kapitalizmde yeniden keşfedilmiştir. Yaşadığımız dünyada yeni teknolojilerin kullanımının işyerinin yoğun kontrolünü gösterip göstermediği tartışması karmaşık ve yetersizdir. Zuboff, akıllı makinenin çağı (in the age of the smart machine) kitabında bilgisayarların işyerinde dönüştürücü bir kapasiteye sahip oldukları görüşünde.  İddiasına göre çağdaş yönetim tekniğinin anahtarı, yeni teknolojilerin kullanımıyla birlikte mümkün hale gelen panoptisimdir. Merkezi işgal edenin görülmeden görebilmeyi amaçladığı bir iktidar rejimi… İnternet, kredi kartları, e-devlet projesi, vatandaşlık numarası ve benzeri uygulamalarla yaygınlaşan, tüm hayat pratiklerinin ve hareketlerimizin elektronik ortamlar yoluyla takibini ve bu bilgilerin bir veri tabanında birleştirilmesini sağlayan sistemler de bir elektronik panopticon'un hayata geçirilmesi anlamına gelmektedir.

Dünyada batılı ve batılı olmaya çalışan devletlerin güvenlik paradigmaları bu model üzerine oturmaktadır artık. Teknoloji sayesinde sadece gören birinin varlığının yerini duyan, takip eden bir gardiyan devlet ve ulus devlet hapishanesi almıştır.

İş dünyasında duygusal anlamda en çok göz ardı edilen hepimizin insan olduğu gerçeği iken, denetim mekanizması olarak panopticon’un fantastik verimini elde etmek için insanın korku temelli zafiyetleri çok iyi kullanılmaktadır. Elbette ki bunu anlamak zor değil. Her şeyden önce bütün gelişmeler gibi iş hayatı da maliyet kazanç ekseninde ilerlemektedir. Üstelik bireyin kendisine acı veren korku, başkalarına uygulandığında zevk veren bir duyguya da dönüşebilmektedir. Bunlarla birlikte düşünüldüğünde, iş hayatında otorite konumunda olanların bir çoğunun korku kültürüne başvurarak başarıya ulaşacaklarına, başarıya ulaştıklarında da mutlu olacaklarına inanmaları şaşırtıcı değildir. Ancak pozitif psikoloji ve noroloji bilimi alanında ortaya çıkan yeni keşifler bu formülün ters işlediğini gösteriyor. ‘Mutluluk başarı getiriyor’ ama tersi doğru değil.

Bugün hayat;  uyuşturucu korkuyu yenen, risk almaktan çekinmeyen, altıncı his olan hayal gücünü çalıştırmasını bilen küçük bir cesur azınlık ile kendilerini uyuşturma konusunda eğitmiş beyaz yakalı çalışanlar ordusu arasında  bir ip çekme yarışı seklinde devam ede gelmektedir. Bahsekonu küçük grup dünyanın gerçek sahibi olan girişimcileri, eylem filozoflarını ve vizyon sahibi liderleri barındırmaktadır. Ve onlar imkansızı mümkün, düşleri gerçek yapmaya devam ederler.

Tüm başarılı liderler, hayatın belli bir noktasında, korkuyla yüzleşmiş ve onu psikolojilerinden uzaklaştırmayı başarmış kişilerdir.

Kurumlardan korku kültürünü sildiğimizi, insanoğlunun psikolojisindeki korkunun kökünü kurutabildiğimizi, bir an için bile düşündüğümüzde, gezegenimizdeki hayatın ne kadar pozitif, huzurlu ve yaratıcı olacağını hayal etmenin mutluluğuna erişelim hep birlikte! Sanılanın aksine, cesur insanlardan oluşan bir topluluk daha az kavga edecektir. Korkuyu kovmak, öncelikle kendi iç dünyamıza ve sonrasında yaşadığınız gezegene barışı davet edecektir.

Yazarın Diğer Yazıları

Kariyer-bitimsiz oyun

İş yaşamı tehlikelere karşı maskelerle dolaşılan, maskeler düştüğünde ise kiminle karşılaşacağını bilemediğiniz “vahşi bir orman”dır. Bu ormanda kiminle karşılaşacağınızı asla bilemezsiniz

Pathos: Kariyerde oyunu sürdürebilmek için...

Muhteşem bir lider olmak istiyorsanız; duygusal zekâ yanında analiz, strateji, disiplin, icra, innovasyon, vizyon ve rezilyans olma yetkinliklerini de kariyer çantanıza eklemeniz gerektiğini belirtelim

Kuş Uçuşu liderlik

Erdemlere dayanmayan hiçbir duruş veya uçuşun kalıcı ve sürdürülebilir olamayacağını ifade ederek, ufku açık, ışığı parlak liderlere, iyi uçuşlar...

"
"