Kariyer denilen herhangi bir bitiş çizgisi olmayan bitimsiz oyunda, oyunun bir sonu bulunmadığı için "kazanmak" gibi bir şey de yoktur. Oyundaki oyucuların bu nedenle birincil amacı, oyunu devam ettirmek ve oyunda en iyi şekilde kalmaktır.
Bu bitimsiz oyunun da kuralları vardır.
Haliyle bu kuralları da öğrenmeniz gerekir.
Bugün size kariyerin herkesçe ismi söylenegelen ama içeriği de pek öyle derinlemesine içselleştirilemeyen ilk kuralı olan duygular ve duygusal zekâdan, duyguların psikolojisinden bahsedelim istedik.
Kariyerin olmazsa olmazından!
Duygusal farkındalıklar ve farkındalıkların yönetiminden!
Ve arkasında duran derin kavramlarından söz edelim.
Aristoteles retorik (ikna sanatı, etkili hitabet, belagat) üçlüsü olan Ethos-Pathos-Lagos arasında, duygulara hitap eden iknayı Pathos kavramı üzerinden açıklar. Bir anlamda duygusal çekiciliğin adıdır Pathos. Ethos güvenilirlik ve kredibilite için gereklidir. Logos ise mantığa hitabetin önemine vurgu yapar.
Kariyerde oyunu başlatmak için ilk etapta Logos ve Ethos, sonrasında oyunu sürdürebilmek için Pathos kritik rol oynar. Freud'un deyimiyle insanın sıcak düğmelerine hitap edebilmesi için sahip olunması gereken erdemler bütününün adıdır Pathos. Bir anlamda "Duygu psikolojisidir".
İnsanların ruhsal-zihinsel-duygusal ve fiziksel olmak üzere dört boyutu vardır. Günümüz dünyasında ruh; bilim tarafından yok sayılıp doğmatik bir dine dönüşmüşken, duygusallık da zayıflık olarak kodlanır hale gelmiş durumdadır. Dış dünya kapitalist sistem sürekli bizi üst kortekste yaşamaya zorlamaktadır. Depresyon; zihinsel ve gelişkin olmayan ruhsal boyutun duygusal ve/veya fiziksel boyut üzerinde hakimiyet kurmasından kaynaklanır. Ayakları yere basmayan, aşırı bir spiritüel boyut veya aşırı entelektüel boyut da depresyonu çağırır. Her şeyin fazlası zehirdir. Neyin ilaç, neyin zehir olduğuna dozu karar verir.
Duygusal ve fiziksel boyutun desteğini almayan kişi zihinsel/ruhsal boyutta kuru, katı bir ben bilirimci olur. Ruhsal anlamda ormanı tanıyan, duygusal anlamda ağacı tanımazsa, gökte gezerken yerle irtibatını kaybederse, zihinsel desteklenmezse guruların peşinden gider, tapınaklara girer. Dünyadaki karşılığınız bir balonda asılı gibi kalır. Bütünlenemeyen ıssızlaşır. Derin yalnızlığa mahkûm kalır. Bu kopukluğun tedavisi, eksiğin bulunup tamamlanması, bütün haline gelebilme için konfor alanından çıkıp tüm varlığınızla yüzleşeceğiniz farklı ortamlara girmelisiniz. Orada sarılacağınız egonuz olmadığından içinizde olan ama haberinizin bile olmadığı yetenekleri, potansiyeli ortaya çıkarabilir, ruhunuzla-zihninizi-bedeninizi ve duygularınızı bütünleyebilirsiniz. Bunun için sadece sizi konfor alanının dışına yönlendiren daveti sezmeniz yeterlidir. Einstein'ın dediği gibi sezgisel zihin kutsal bir armağandır, rasyonel zihin ise sadık bir hizmetkâr!
Geçmiş aylarda analitik ve stratejik zekâsını, sistematik yönünü, kişisel ve mesleki donanımını çok beğendiğim bir beyaz yakalıya farklı bir kurumdan reddedemeyeceği önü çok açık bir pozisyon teklifi ve paketi sunmuştuk. Aday önce kabul etmesine rağmen; mevcut kurumu kendisine farklı taahhütlerde bulunarak konfor alanının afyonik cazibesini ve korku alanlarını öne çıkararak ikna etmeyi başardı. Teklifi kabul etmemesini sağladı. Aslında mevcut kurumu kadar adayın psikolojik yapısı burada bir o kadar kritikti. Plaza ormanları hep zihinsel enerjiyle beslenmeye alıştığı için beyaz yakalılar hissetmeyi ve ruhsal beslenmeyi unutturuyordu. Duyguları işe katamayan analitik insanlar seçenekler olunca en doğru kararı alabiliyorlar. Ancak, seçenek olmayınca, konu kendileri ile ilgili olunca ayrıca orta ve uzun vadeyi içeriyorsa; karar alamıyorlar maalesef. Doğru kararı almak için yolu veya yolun bir kısmını hissetmeleri gerekiyor. Zira duygular karar almayı yönlendiren, basitleştiren ve biz farkında olmadan bizi bu seçeneğe çekme özelliği gösterirler. Kısaca duygular yoksa bu aşamalarda karar da yoktur. Alabileceğiniz en iyi teklifi bile kolayca reddedebilirsiniz. Başarıyı ve doğru seçimleri getiren yol, duygusallık değil duygusal anlamda zeki olmaktır. Duyguların farkında olup, duygularla doğru ilişki kurup yönetmektir. Aday süreci doğru yönetemeyince, sonrasında kurumu da taahhütlerini yerine getirmeyip vaat edilen pozisyona ulaşamayınca bir anda saçları beyazlamaya başladı. Son günlerde iyice durgunlaşıp, mutsuzlaştığını ve virutik olarak negatif ruh hâlini çevresine de yaymaya başladığını gözlemledim. Zihinsel boyutunda aldığı yara, fiziksel-duygusal ve ruhsal boyutunu olumsuz yönde etkilemeye başlamıştı. Bu dört boyutun mutluluk havuzumuzu dolduran çeşmeler olduğunu, birinde bile oluşacak sıkıntının diğerlerini doğrudan etkileyeceğini her zaman hatırlamakta yarar var.
Her zaman dediğimiz gibi; kariyerin olmazsa olmazı duygusal zekâdır. Ne var ki ülkemizde bırakın ilkokul çağlarında bile verilmesi zorunlu hale getirilmesi gereken duygusal okur-yazarlık eğitimini, artık beyaz yakalı fabrikasına dönüşen üniversiteler ve çalışılan kurumlar ısrarla göz ardı etmeye devam ediyor…
Bu bağlamda, duygu nedir, his nedir, birincil ve ikincil duygular nelerdir, ruh hâli nedir? Aralarında ne fark vardır? Bunların üzerinden kısaca geçelim isterseniz
Duygu nedir?
Bir dış uyarıcıya karşı verdiğimiz duyusal, duygusal, düşünsel ve davranışsal tepkilerimizdir.
Birincil duygular nedir?
Evrimleşerek beynimizin limbik sistemine kaydolan ve doğuştan olan bu duygulara temel birincil duygular denir. Genetik kodlarımızda vardır. Dış unsurlar tarafından tetiklenir. Durumlara göre o anda hissedilir. Taze ve yenidir. Geçmişle bağlantısı yoktur. Yedi temel duygu (öfke, korku, üzüntü, sevinç, şaşırma, tiksinme, küçümseme) atalarımızın hayatta kalmalarına hizmet etmiştir.
İkincil duygular nedir?
Sonradan üretilmiş kişisel deneyimlere özgü ve kişilerin kendine has, özel tarihleriyle ilişkilidir. Eski ve tanıdıktır. Çok yoğun ve baskındır. Kişinin kendisiyle ilgilidir. İkincil duygularda iç sesimiz aktif hale gelir, yargılar içerir ve genelde bizi istemediğimiz şekilde hareket etmeye yönlendir. İkincil duygular geçmiş yaşantılarımız sonucunda öğrendiğimiz imgelere göre hissettiklerimizdir. Birincil duygular gibi yedi adetle sınırlı değildir. Kişisel deneyim, kültür, dil gibi koşullara göre gelişen duygular olduğu için iki yüz ile on bin arasında değiştiği söylenir farklı kaynaklar tarafından.
His nedir?
Hisleri duyguların bedensel iz düşümleri olarak tarif edersek pek yanılmayız. Geçmişin bedenimizdeki yansımalarıdır. Geçmiş yaşantılarımızla öğrenip bedenimize kaydettiğimiz anlardır. Duygulardan farkı? Hisler bizim geçmişten getirdiğimiz bilişsel inançların veya anlam sisteminin bedensel süreçlerle bizde cereyan etmiş hâlidir. Hislerde geçmiş yaşantılar ve bunların bedensel izleri vardır.
Ruh hâli nedir?
Sadece bir olayın değil, yaşanan tüm olayların genel bir özet ve değerlendirmesi gibidir. Ruh halleri sadece tek bir olaya bağlı olarak tetiklenmez, birçok faktörden etkilenerek genel bir duygu durumu yaratır.
Farklılıkları nelerdir?
Kızgınlığınızı göğsünüzde bir sıcaklıkla, başınızda bir ağrı ile hissettiğinize göre; bu bir histir. Çünkü bedensel bir izdüşümü vardır. Çaresizlik ile ilgili bedensel bir tepki olmadığı için bu ikincil duygudur. On gün böyle hissetmeye devam ederseniz hisleriniz ruh haline dönüşür. Gündelik yaşantımızda daha çok hislerimizden ve ikincil duygularımızdan bahsederiz, çünkü birincil duygular kısa sürelidir (10 saniye kadar) ve o an uyum sağladıktan sonra etkileri geçer. Hisler ve ikincil duygular, ruh halleri bize ait bilgilerdir.
Bu bağlamda, kendimizi tanımak ve yaşamımızı yönlendirmek için ikincil duygu ve hislerimizi anlamak esastır. İyi/kötü olumlu/olumsuz duygu yoktur. Olumsuz olan duygu değil o duygu ile ne yaptığınızdır. Cücenoğlu'nun dediği gibi duygular "öz ile yaşam arasındaki elçilerdir".
Duygusal zekâ ise; hislerle doğru ittifak kurmaktır. Duygusal zekâ bir anlamda akıl ile kalp arasında bir ar-ge merkezidir. Nerede duygu nerede aklın devreye gireceğini, kendinizi aklınızla başkalarını kalbinizle yönetmeyi size öğretir.
Duygusal zekâ (EQ) ve entelektüel zekâ (IQ) gibi genetik değildir. Öğrenilebilir, öğretilebilir, geliştirilebilir. IQ size sınav kazandırır. İşe sokar. Ama başarı, girişimcilik, liderlik için olmazsa olmaz olan duygusal zekâdır. Duygusal zekâsı olmayan yönetici tek gözlü yöneticidir. Ne kendisinin ne de çevresindekilerin farkına varır. Ahenk sağlayamaz. Duygusal zekânın ömür boyu geçerli bir sertifikası olmadığı için; en iyi duygusal zekâ uygulanan duygusal zekâdır. Kariyer bu anlamda ona harika bir platform sunar. Kullandıkça EQ'nuz artar, EQ'nuz arttıkça kariyerinize hükmedersiniz. Ama EQ'nun tek başına sihirli bir değnek olamayacağını da ekleyelim. Muhteşem bir lider olmak istiyorsanız; duygusal zekâ yanında analiz, strateji, disiplin, icra, innovasyon, vizyon ve rezilyans olma yetkinliklerini de kariyer çantanıza eklemeniz gerektiğini belirtelim. Duygusal zekânın bir araç olduğunu, aynı bildiğimiz zekâ gibi doğası itibariyle dürüst olmayabileceğini, iyilik/kötülük için kullanılabileceğini, asıl olanın niyet olduğunu, niyeti kötü bir karanlık empat tarafından da başarı ile kullanılabileceğini yakıcı, yıkıcı zararlar verebileceğini, finalde iyi işlerin her zaman iyi ruhlarla yapıldığını belirterek Pathos dosyamızı kapatalım.
Dünyada belki görmediğiniz yer, yaşamadığınız heyecan, tatmadığınız lezzet kalmadı. Ama kendinizi unuttunuz! Dünyevi şeyler sizi büyütmez. Cebinizi değil ruhunuzu, zihninizi değil duygularınızı, başarınızı değil bedeninizi düşündüğünüzde artık kendiniz hissedecek ve bütünleneceksiniz.
İşte o zaman var olacaksınız!