31 Aralık 2024

Yeni yıla girerken etrafımıza bakalım

Bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm Türk ve Yunan hükümetleri, “hassas” konuları hasır altı ederek bir sonraki kuşakların sırtına yüklemeyi tercih etti

Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan

Yeni yıla girerken, dünyanın hemen her bir yayın organı bir önceki yılın bilançosunu çıkarır.

Ben de adeta uzmanlaştığım bitmez tükenmez Türk-Yunan ilişkilerinde 2024 yılı içinde kaydedilen gelişmelerin bilançosunu özetlemeye çalıştım.

2019 yılında başlayan son derece gergin ilişkiler, nitekim 6 Şubat 2023 yılında kaydedilen Türkiye’deki korkunç deprem felaketinden sonra bir düzene girmesi için başlatılan yoğun çalışmalar, 2024 yılında bütün hızıyla devam etti.

Liderler düzeyinde başlatılan ve sıklıkla yapılan görüşmeleri; Dışişleri Bakanları, Savunma Bakanları, hükümet üyeleri, askeri çevreler, akademisyenler, iş insanları ve gazetecilerin görüşmeleri izledi.

Taraflar Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs gibi katılaşmış anlaşmazlıklara dokunmamaya özen göstererek en azından bir diyalog ortamı yaratmak amacıyla olası gerginliklere yol açabilecek karşılıklı tahrik, eylem ve söylemlerden kaçındılar.

İki ülke ilişkilerinde olumlu hava esti, gerek Türkiye gerekse Yunanistan birbirleriyle uğraşmayı bir yana bıraktılar ve kendi iç ve dış meselelerine, çözüm arayışlarına odaklandılar.

Bu süre içinde ne Türkiye’nin Yunanistan’a ne de Yunanistan’ın Türkiye’ye “saldıracağı” türünde Türk ve Yunan kamuoylarında endişe yaratan, korku ve kaygıları körükleyen senaryolar yayın organlarının manşetlerini süslemedi.

2024 yılında gerek Türkiye’de gerekse Yunanistan’da düzenlenen seçimleri var olan hükümet partilerinin kazanması ilişkileri daha da pekiştirdi.

Resmi açıklamalarda ticarette, kültür alışverişinde, turizmde, sporda, uyuşturucu ve adi suçlara karşı mücadelede, insan kaçakçılarına karşı alınan önlemlerde, liman müdürlüklerinin arasında bile yapılan iş birliklerinin daha da geliştirilmesi, daha fazla iş birliği alanlarının açılması için gösterilen uğraşıların devam edeceği belirtiliyor.

Türkiye’nin bayram günlerinde Yunan adalarından başka, hafta sonları bile Atina ve Selanik gibi Yunan kentleri, Türk turistlerle dolup taşıyor.

Yunan bayramlarında da İstanbul, Kapadokya, İzmir gibi yöreler Yunan turistlere kapılarını açıyor.

Bugüne kadar karşılaştığım Türkiye’yi ziyaret eden Yunan turistlerden ne de Yunanistan’ı ziyaret eden Türk turistlerden tek bir şikayet duymadım.

Peki, bu sağlanan olumlu ve ılımlı ilişkiler kalıcı mı olur; yoksa her zaman olduğu gibi yeni gerginliklere yol açacak krizler doğar mı?

Bu kritik soruya yanıt vermek oldukça zor.

Zor çünkü, yarım asırdan bu yana süregelen Ege anlaşmazlıkları, keza yarım asırlık Kıbrıs sorunu ve son yıllarda eklenen Doğu Akdeniz‘deki anlaşmazlıkların, iki çağdaş devlet gibi bir masaya oturup diyalog ya da uluslararası mahkemelere götürülerek tarafların gönül rahatlığıyla kabul edeceği biçimde çözülmesi gerekiyor.

Bunu becerebilecek cesur liderlere ve aklı selim siyasi partilere ihtiyaç var.

Sorunların çözümünü kolaylaştırmak için etrafımızdaki coğrafyanın yangın yerine döndüğünü, yangından canı yanan insanların milyonları, yüz binleri geçtiğini, bilmem neyin uğruna çıkan savaşlardan kimsenin kazanmadığını, herkesin kaybettiğini ve en çok insanlığın kaybettiğini görmek gerekiyor.

Ancak bu “hassas” olarak nitelenen konulara tarafların bakış açıları o denli birbirine zıt ve kendi etraflarına çizdikleri “kırmızı çizgiler” o kadar kalın ki, hiçbir taraf geri adım atmaya cesaret edemiyor.

Çünkü devletler bu gibi ”hassas” konularda kamuoyu nezdinde kendilerini bağlamış durumdalar.

İktidar partileri ve liderler, “kırmızı çizgileri” değil aşmayı; “pembeleştirmeyi” bile düşünmekten imtina ederek, muhalefet partileri ve aşırı milliyetçi çevreler tarafından “vatan haini” damgası yiyeceklerini, dolayısıyla bir sonraki seçimleri kaybedeceklerini varsayıyorlar.

Bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm Türk ve Yunan hükümetleri bu “hassas” konuları hasır altı ederek bir sonraki kuşakların sırtına yüklemeyi tercih ettiler.

Ama siyasetçiler arasında istisnalar da yok değil.

Mesela MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Abdulllah Öcalan ile ilgili yaptığı çarpıcı açıklamalara rağmen kimse kendisini “vatan haini” ilan etmedi.

Diğer yandan Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile sırf "samimi ilişkiler" kuruyor diye Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’i “milli meselelerden feragat etmekle” neredeyse “vatan hainliği” ile suçlayan partinin önde gelen isimlerinden ve eski başbakanlardan Andonis Samaras, aynı gün içinde Miçotakis tarafından partiden ihraç edildi. Miçotakis'in Samaras gibi önemli bir ismi partiden ihraç etmesine kimse itiraz etmedi.

Gönül ister ki, 2025 yılında da aynı olumlu hava sürsün. İnsanların kendilerine göre “hassas” olarak gördükleri konuların başında “geçim sıkıntısı”nın geldiğini liderlerin farkına varması umuduyla, herkese güzel bir yeni yıl dileklerimle...

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Türk-Yunan forumları yakınlaşma hedeflerine ulaşıyor: Siyasetçiler mesajı alıyor mu?

Her iki ülkedeki yöneticilerin teşvik ettikleri ‘halklar arasındaki yakınlaşma ve iş birliği’ yolunda atılan olumlu adımları kendileri de izleyebilecekler mi, yoksa “çevir kazı yanmasın” gibi yıllarca uygulanan “çözümsüzlük” formülünü yeni nesillere mi yükleyecekler?

Yunan siyaset tarihinde bir ilk: Ana muhalefet partisi düştü!

Yunan siyaset dünyasında yaşanan gelişmeler, elbette kendisine ciddi bir muhalefet yapacak herhangi güçlü bir muhalefet partisi görmeyen iktidardaki YDP partisinin ve Başbakan Kiryakos Miçotakis’in işine yarıyor (mu acaba)?

Miçotakis hükümeti, parti içinden darbe yedi

Siyasette her an herşeyin olabileceği; hiçbir şeyin garantisi olmadığı Yunan iç siyasetindeki gelişmeler gösteriyor

"
"