29 Mayıs 2024

Bizanslıların gözüyle fetih

Orhan Pamuk’un bir konferansta, “İstanbul’un fethinde binlerce insan ölmüştü. Bu nedenle İstanbul’un fethi kutlanmaz, anılır” dediğini hatırlıyorum

İstanbul’un fethinin 571. yıl dönümünde bir de o dönemdeki ismiyle -Konstantinin Şehri anlamına gelen- Konstantiniye’de yaşananları, fetih günlerini kaleme alan Bizanslı Yeorgios Sfrancis ve Nikolo Barbaro’nun yazdıklarını okuyucularla paylaşmak istedim.

Sfrancis Bizanslı Ortodoks; Barbaro ise Venedikli Katolik yazarlardı. Her ikisi de o dönemin Konstantiniye’sinde yaşıyordu. Bizanslıların gözüyle “şehrin düşüşünü” yılı yılına, ayı ayına ve günü gününe kaleme alan bu yazarların kitapları, çeşitli dillere çevrilerek hala dünyanın her yerinde satılıyor.

Bizanslı yazarlara göre de kuşatma 3 ay sürmüş; ve özellikle son 52 gün süren kanlı çatışmalardan sonra, nitekim 29 Mayıs 1453’te Fatih Sultan Mehmet’in şehre girişiyle fetih tamamlanmıştı.

İmparator Konstantin Paleologos, Sultan Mehmet’in “Şehri teslim et” çağırısını reddetmiş ve “şehri savunan halkıyla birlikte savaşarak ölmeyi tercih ettiği” cevabını vermişti...

Bizanslıların kalemiyle yazılanlar -malum nedenlerle fazla ayrıntılara girmeden- şöyle özetlenebilir:

"...Şehrin talan edilmesini bir gün aradan sonra durduran Sultan Mehmet ilk önce Ayasofya’ya girerek tanrısına dua etti... ardından İmparator Konstantin’in sarayına (Tekfur sarayı) yerleşti... Sultan, şehrin binalarını ve surlarını kendi zimmetine geçirdi; şehrin ganimetlerini ise ordusuna teslim etti...

...Kiliseler ve manastırlar yağmalanıyor; canlarını kurtarmak için yollarda can havliyle koşuşan insanlar kılıçtan geçiriliyor, evleri işgal ediliyordu; Venediklilerin gemilerine binmek isteyenlerin çoğu denize düşerek boğuluyordu...

....Surlarda çarpışarak can veren binlerce Bizanslı askerden başka, 4 bine yakın Bizanslı ve Venedikli sivil kaçmaya çalışırken katledildi, 60 bin insan köle olarak satışa çıkarıldı... Konstantiniye’nin kuşatmasına karşı çıkan ve İmparator Konstantin’e sempati duyan Halil Paşa da Sultan tarafından cezalandırılanların arasındaydı...

...Cenevizliler, Venediklilere göre daha şanslıydı. Şehrin Galata kulesi etrafında yaşayan Cenevizliler şehrin düşeceğini anlayınca; Osmanlılara elçiler göndererek bir anlaşma yaptı. ...Cenevizliler buna rağmen, Osmanlılara surların içinde olup bitenleri haberdar ederken; Bizanslılara da surların dışında olup bitenleri haber veriyordu... Şehrin düşmesiyle Osmanlılara ilk teslim olanlar yine Cenevizliler olmuştu..."

Yine aynı yazarların kaleminden özetle:

"1451 sonbahar/kış

Bizanslıların Batıdan yardım isteyen çağrıları yine boşa çıktı.. Sultan (Mehmet) ise Venedik ve Macar Voyvodalığı ile barış antlaşması imzaladı...

1452 baharı

...Boğazın avrupa yakasında Rumeli hisarının inşasına başlanmasına karşı imparatorun sultana ilettiği nota sonuçsuz kaldı...

 1452 Ağustos

...Rumeli hisarı tamamlandı. Hisar, Birinci Beyazıt’ın (1389-1402) Anadolu yakasına inşa ettiği Anadolu Hisarı'nın karşısında inşa edildi. Boğaz yolu tamamen Osmanlıların eline geçti...

1452 Sonbahar

...Macar olduğu sanılan top yapım ustası, Bizans imparatorundan istediği parayı alamayınca; büyük para karşılığında Osmanlılara geçti ve şehrin sağlam surlarını yıkacak şahi topun dökümüne başladı... 

...Bizanslı elçiler , askeri yardım gönderilmesi için İtalya ve Macaristan’a gönderildi... Macarlar, askeri yardım karşılığında Karadeniz kıyılarındaki Nesebar (bugün Bulgaristan sınırları içinde) kentini talep etti...

1452 Kış

...Bizanslılar, iki cepheye ayrılmış durumda. Ortodoks ve Katolik kiliselerinin tekrar birleşmesini isteyenler ve buna şiddetle karşı çıkanlar var...

(Not: İki kilisenin büyük schizma olarak anılan ayrılışı 1054’te olmuştu)

...İmparator, Katoliklerin yardımını almak için Kiliselerin birleşmesini kabul etmişti...

(Not: Ayasofya'da düzenlenen birleştirici ayin ilk ve son olmuş ancak fanatik Bizanslıların şiddetli tepkisine yol açmıştı)

 ...Bizanslılar, Sultanın her an saldırıya geçeceğini bildikleri için her türlü hazırlıkları yapmaya başladılar. Yay, ok, zırh, mızrak, kılıç, kalkan, mühimmat, Rum ateşi (kızgın yağ) gibi silah olarak kullanılabilecek her türlü malzeme surların tepelerine, burçlarına yığıldı... Halk gıda topluyordu.. Batıya yardım çağrıları da artarak sürüyordu.. Haliç içindeki yabancı ticaret gemileri şehrin savunmasında yer aldılar. Venedik gemilerinin çoğu toplam 700 kişiyle limandan ayrıldı...

1453 Ocak

“...Sultan, Edirne’de ordusunu toplamakta... Şahi topun ilk denemesi yapıldı...”

26 Ocak 1453

İçlerinde 700 kadar paralı asker bulunduran iki Ceneviz gemisi şehre geldi... Deneyimli ve güçlü asker Giovanni Giustiniani Longo başkanlığında savunma planları yapıldı. Şehrin savunması başkomutan ünvanı ile Giustiniani’ye verildi.

Şubat-Mart 1453

...Şahi top, Edirne’den şehrin dışına getirildi. Ağır topu 30 kadar öküz arabası ve yüzlerce asker çekti... Top büyük zorluklarla ilerlerken rastlanan bozuk yollar onarılıyordu...

...Bizansın komutanlarından büyük Dük Loukas Notaras, kiliselerin birleşmesine karşıydı. Bu nedenle, o günlerde “Osmanlı sarığını; Papanın külahına tercih ederim” sözünü ettiği söylenir...

...Şehrin nüfusu 50 bin kadardı. Asker sayısı 5 bin; yabancı asker sayısı 2 bindi. Tahminlere göre her bir Bizans askerine 20 Türk düşüyordu...

2 Nisan 1453

...Haliç’in ağzı, uzun ve kalın bir zincirle kapatıldı...

5-7 Nisan 1453

...Sultan Mehmet’in kara harekatı başlıyor... Askeri gücü kimine göre 260 bin, kimine göre 400 bindir...

12 Nisan 1453

...Şehrin surlarına top atışları başlıyor... Surların önündeki hendekler sultanın askerleri tarafından dolduruluyor; surların altından geçmek için lağımlar açılıyordu. Bizanslılar doldurulan hendekleri tekrar açıyor, buldukları lağımları patlatıyor; top atışlarıyla delinen surları tamir etmeye çalışıyorlardı...

13 Nisan 1453

...Cenova hükümeti, bölgede bulunan vatandaşlarına İmparator Konstantin Palelogos’un yanında savaşmaları için talimatlar verdi...

18 Nisan 1453

...Osmanlıların sabahın ilk saatlerinde şehrin surlarına ilk saldırısı püskürtüldü...

19 Nisan 1453

...Şehrin savunmasına katılmak için Venedik'ten bir gemi denize açıldı...

20 Nisan 1453

...Francesco Lecanella komutanlığında silah ve mühimmat taşıyan 3 Ceneviz gemisi ile Sicilya’dan buğday taşıyan bir Bizans gemisi, Osmanlıların donanmasıyla 3 saat süren çetin çatışmalardan sonra Haliç önlerine geldi... Sultan Mehmet, bu manzara karşısında çok öfkelendi ve atını denize sürdü... Donanma komutanını cezalandırdı ve yerine Hamza Bey’i getirdi...

22  Nisan 1453

...Sultan Mehmet dahiyane bir fikirle, Türk gemilerini karadan ve yağlı kızaklar üzerinde sürükleyerek Haliç’e indirmeyi başardı... Sultanın bu başarısı Bizans'ta “Karaları deniz; denizleri kara yapan Sultan” söylemiyle şaşkınlık yarattı...

1-2 Mayıs 1453

...Top atışları gece-gündüz sürerken halk, şehrin içinde gıda sorunu çekmeye başladı...

3 Mayıs 1453

Her iki cephede 'Venedik'ten askeri yardım geliyor' söylentileri dolaşmaya başladı...

8 Mayıs 1453

Venedikliler bir donanma ile Sultan Mehmet’e elçiler gönderiyor... Asıl amaç, şehrin savunmasına katkıda bulunmaktı...

11 Mayıs 1453

...Sürekli top atışları Romanos kapısını yıkmaya başlıyor...

12 Mayıs 1453

...Sultan 50 bin askeriyle İmparatorluk sarayının yakınlarına saldırıya geçiyor... Kanlı çatışmalar, her iki cephede büyük kayıplara yol açıyor... İmparatorun çevresindekiler, imparatora şehri terk etmesini öneriyor. İmparator reddediyor...

15 Mayıs 1453

...Venedik, şehrin savunması için Bizans’a 5 savaş gemisi göndermeye karar veriyor...

18 Mayıs 1453

...Osmanlılar Romanos kapısındaki surlara tırmanmak için tekerlekli tahta bir kule ile saldırıya geçiyor... Surlardaki Bizanslılar tarafından yine püskürtülüyor... Osmanlıların cephesinde moral bozukluğu başlıyor...

19 Mayıs 1453

Osmanlılar Haliç’i karadan da geçmek için Haliç'in iki yakası arasına tahtadan bir köprü döşüyor...

26-27 Mayıs 1453

...Osmanlılar, nihai saldırı için son hazırlıklarını yapıyor. Askerleri oruç tutmaya başladı... Osmanlıların cephesinden yükselen sesler ve davullar her bir taraftan kuşatılmış Bizanslıları endişeye boğuyor...

28 Mayıs 1453

...Sultan, emrindeki askerlerine, ertesi gün şehre topyekün akın edileceğini ilan ediyor.. Askerlerine ganimet sözü veriyor... İmparator Konstantin ile Giustianni komutasındaki askerler, Romano kapısında son hazırlıklarını yapıyor...  Şehir, Osmanlıların büyük akınına hazırlanıyordu. Din adamları ve halk, yollarda dualar okuyordu... Askerlere şehri korumaları için cesaret veriyordu... 28 Mayıs akşamı Ayasofya'da son ayin yapıldı...

29 Mayıs 1453

...Osmanlıların akını gece yarısı başladı... Hedefleri Romano kapısından şehre girmekti. Surların çeşitli burçlarında vahşet dolu çarpışmalar yaşanıyordu. Öfkeli, küfürlü sözleriyle, bağırarak, nara atarak birbirine saldıran gözleri dönmüş Osmanlı ve Bizans askerleri ölüm saçıyorlardı...

Cesedi bulunamayan İmparatorun, Romanos kapısı önündeki göğüs göğüse çatışmalarda öldüğü tahmin ediliyor. Baş komutan Giustinianni, yaralı halde şehrin sokaklarında at üstünde koşarken 'Şehir düştü..!' naralarıyla halkın kaçmasını, saklanmasını, Osmanlıların şehre girdiğini haber veriyordu..."

Giustinianni, şehri bir gemiyle terk edecek ve aldığı ağır yaraların sonucunda bir süre sonra Sakız adasına ölecekti...

Bizanslı yazarlar İstanbul’un fetih günlerinde yaşadıklarını bu şeklide kaleme almışlar.

Yaptığım araştırmalardan fetih günlerinde daha çok trajik olayların yaşandığını anlatan bu iki Bizanslının gözlemledikleri, daha bir çok araştırmacının yaptığı araştırmalarla örtüşüyor.

Fatih Sultan Mehmet’in fetihten sonra Rum (Romalı) milletinin başı olarak ilan ettiği patrikhaneyi tanımasını ve Rum milletine dil, din özgürlüğü ve vatandaşlık hakkı vermesini patrikhanenin giriş kapısındaki mozaikler temsil ediyor.

Orhan Pamuk’un bir konferansta, “İstanbul’un fethinde binlerce insan ölmüştü. Bu nedenle İstanbul’un fethi kutlanmaz, anılır” dediğini hatırlıyorum.

Ben de Fatih’in bize tanıdığı bu haklardan yararlanan Bizans'ın son çocuklarından biri olarak, çocukluk ve gençlik yıllarımda yayınlanan dergilerde, hikayelerde, çekilen filmlerde şehirlerini savunmaya çalışan Bizanlılara niçin “kahpe Bizans gibi düşmanca tanımlamalar yapıldığını bu yaşıma geldim, hala anlamış değilim.

Yazarın Diğer Yazıları

İstanbul izlenimleri

Kadına karşı şiddet, hayvanlara eziyet, her iki ülkede de büyük bir sorun haline gelmiş durumda. Kadın cinayetleri hemen her hafta haber bültenlerinden yayınlanıyor. Şiddete maruz kalan kadınların, polise şikayetleri çoğu zaman dikkate alınmıyor

Hasret turu

"Hasret turu” olarak nitelediğim İstanbul-Ankara ve İzmir günlerimde,   genç neslin büyük bir çoğunluğunun, Türkiye’de yüzyıllarca yaşayan Rum, Levanten, Ermeni ve Yahudi gibi azınlıkların varlığından bihaber olduklarını görmekten şaşırdım

Erdoğan-Miçotakis görüşmesi bugün: İş insanları işbirliği için liderlerin birkaç adım önünde yürüyor

Her iki liderin mülakatlarında “kriz istemedikleri; birbirilerine tehdit oluşturmadıkları; geçen aralık ayında Cumhurbaşkanının Atina ziyareti süresinde imzaladıkları Atina anlaşması ile ilişkilerin düzelmesi açısından büyük ve önemli bir adım atıldığı; bunun daha da ilerletilmesi için çalışmaya hazır oldukları” gibi konularda aynı görüşleri paylaştıkları gözlendi.