Paris'te düzenlenen 2024 Olimpiyat Oyunları'nın görkemli açılış törenlerinde en çok duygulandığım an Fransız ses sanatçısı Juliette Armanet'in alevli bir piyanoun önünde söylediği John Lennon'un "İmagine" şarkısı oldu.
Dünyaca sevilen ses sanatçısı Celine Dion'un geçirdiği nadir bir hastalıktan sonra Eyfel Kulesi'nde seslendirdiği şarkı, Lady Gaga'nın Hollywood showlarını andıran show'u ve benzeri renkli aktiviteler, Olimpiyat Oyunları'nın ruhunu yansıtan "İmagine" şarkısı kadar anlamlı değildi.
İnsanlığın kardeşliğinden, barıştan yana bütünleşmesinden, hep birlikte bunu başarabileceğimizden söz eden "İmagine"deki sözler belki de her insanoğlunun hayalini yansıtıyor.
Ama Antik Yunan medeniyetinde atılan bu "olimpiyat ruhu" fikri, Yunanistan'ın Mora Yarımadası'nın ortasındaki Olimpiya kentinde her yıl düzenlenen olimpiyat oyunları süresinde Antik Yunan şehir devletleri arasındaki savaşlar için "ateşkes ilanı" öngörüyor ve uygulanıyordu. Aralarındaki kanlı savaşlara ara verilmekte ve "biribirine düşman olan şehir devletler arasında atletizm mücadeleleri" veriliyordu.
1896'dan itibaren yeniden düzenlenmeye başlanan çağdaş olimpiyat oyunları süresinde de bu "ateşkes fikrinin devam edilmesi" için gösterilen gayretlerin hemen hepsi boşa çıktı.
Mesela 2024 Paris Olimpiyat Oyunları sürerken, değil "ateşkes"; Ukrayna'da, Gazze'de çağdışı diyebileceğimiz insanlık dramları gittikçe tehlikeli bir biçimde yayılıyor.
John Lennon'un "İmagine" şarkısında hayal edilen bir dünya gerçekleşebilir mi acaba?
Bilinmez. Bu konuda ancak tahminler yürütülebilir.
Böyle bir tahmini Paris Olimpiyatları'nın açılış törenlerinden önce izlediğim kadınlararası futbol mücadelelerini izlerken yapmıştım.
Futbolu bugüne kadar "erkeklerarası bir müsaba" olarak gördüğüm için kadınlararası futbol maçlarını hiç izlemiyordum.
Ama geçen hafta içinde oynanan kadınlararası futbol karşılaşmalarını gösteren TV kanalını tam değiştireceğim sırada, bir baktım Japonya'nın kadın topçusu İspanyolların kalesine müthiş bir vole ile gol atmıştı.
Merakımdan maçı sonuna kadar izledim. İspanyol ve Japon topçu kadınların karşılaşmasını İspanya 2-1 önde bitirdi. Ama sonuç benim için önemli değildi. Kadınların bir sonraki maçlarını da izlemeye başladım.
Kadınlar arasındaki mücadeleyi izlerken içimden hep "Keşke erkekler arasındaki futbol maçları da bu kadar kaliteli oynansa, bu kadar centilmenlik olsa, rakip takıma bu kadar saygılı davranılsa, kadın hakemlerin kararlarına bu kadar anında itaat edilse ve bir faul durumunda rakip oyuncudan özür dilense... gibi sportif kurallar uygulansa" diye geçti.
Tirübündeki seyircilerin kadın futbolcuların -kazanan ve kaybeden tarafı ayırt etmeksizin- hepsini ayakta alkışlamasını ve rakip kadın oyuncuların biribirlerine sarılarak kucaklaşmalarını gıptayla izledim.
Bunun nedeni, kadınlararası maçlar başlamadan önce izlediğim Arjantin – Morokko (Fas) erkeklerarası futbol maçında, Arjantin'in son saniyede attığı beraberlik golünden sonra taraftarların sahaya hücüm etmesi ve maçın tatil edilmesiydi.
Çokça gördüğümüz benzer şiddet dolu sahneleri ancak erkekler arası karşılaşmalarında rastladığımızı aklıma getirdim.
Sonra, açılış töreninde Sen Nehri'nin akışına bırakılan alevli bir piyano eşliğinde söylenen "İmagine" şarkısında hayal edilen dünyanın, kadınlar arasındaki mücadelelerde gösterilen centilmenlik örnekleriyle -diğer bir deyişle- "kadın elinin değmesi" (woman's touch) tabiriyle gerçekleşebileceğini düşünmeye başladım.
Acaba?
Mesela tüm dünya liderliği kadınların eline geçse. Devlet ve hükümet başkanlarının hepsi; bakanların yarısından çoğu kadın olsa... Dünya yönetimine bir "kadın eli" değse... Zamanımızın kanlı savaşları, sınır çatışmaları, din kavgaları, hırs, aç gözlülük sona erer miydi? "İmagine"de hayal edilen "bütün insanlığın tek bir gökyüzü altında kardeşçe yaşamasını" sağlar mıydı?
Yoksa bu tahmin de diğerleri gibi bir "imagine" olarak mı kalırdı?
Bunu öğrenmek için belki de denemek lazım.
Ama yine de hayal etmeye devam...